Kamyondan TIR’a
Dünkü yazımın sonunda “asıl savaş yine MİT üzerinden çıkacak” dememe kalmadı, Hatay’daki TIR olayı patladı. Etrafa yine kötü kokular saçıldı. Ama “Haliç’te yaşayan Simonlar” misali kokunun içinden gelenler kokunun farkında değil. Hayatta hiçbir şeyin tesadüf olduğuna inanmam. TIR olayı tesadüf olmadığı gibi dün Sözcü’de “ilk seks kaseti” olayını yazan Soner Yalçın’ın değindikleri de tesadüf değil. Meraklıları odatv.com’dan yazının tamamını okuyabilir. Özetleyelim önce: 3 Haziran 2002’de Ankara’da önemli bir dava görülürken İstanbul Terörle Mücadele polisleri bir dernekte arama yaparken “tesadüfen” bir kaset bulurlar. 4 dakika 52 saniyelik kasetin, dönemin Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel’e ait olduğu iddia edilir. Jandarma kriminal laboratuvarları kasetin montaj olduğu hükmünü verir. Emniyetin laboratuvarları ise görüntülerin Nuh Mete Yüksel’e ait olduğu raporunu yazar. 21 Ekim 2002 günü HSYK toplanır ve Yüksel’i DGM Savcılığı görevinden alır. Meşhur Odatv Davası’nda tutuklanan Soner Yalçın’ın Hürriyet’teki işine son verilmişti. İki yıllık aradan sonra Sözcü’de mesleğin yüz akı olmaya devam ediyor. İlk kaseti hatırlatan Soner’e katkı sağlamak için ilk TIR’ı da ben hatırlatayım.
TRT ve diğer yandaş televizyonlar canlı yayına geçti. Polis, Ankara Gölbaşı yakınlarında 06 BJ 9915 plakalı bir kamyonu durdurdu. Kameralar eşliğinde kamyonda Muğla’dan yola çıkan 900 adet el bombası olduğu duyuruldu. Araçta bulunan görevli bir astsubay ve bir onbaşının resmi yazısından bahsedilmiyordu bile.. Zırhlı polis araçlarının eşliğinde kamyon Emniyet Müdürlüğü’ne çekilirken bile televizyon ekranlarında söz konusu bombaların seri numaralarının silinmiş olduğunu, Ankara’da bulunan Özel Kuvvetler Komutanlığı’na götürüldüğünü, buna benzer “kirli silahların” toplanıp saklandığından dem vuruluyordu. Canlı yayındaki diğer kamera Seferberlik Tetkik Kurulu önünde yayına geçti. “İşte buraya getiriliyorlardı” diye anons ediyordu genç muhabir.. Akşam 18.00’da başlayan operasyon gece 01.30’a kadar sürmüştü. Karargahtan resmi yazışmaları getiren bir yarbay ve iki askeri hakimin savcıya durumu anlatana kadar göbekleri çatlamıştı. Savcının serbest bırakma kararından önce canlı yayın sona ermiş, kamyon sessiz sedasız alınıp götürülmüştü. Ertesi gün malum gazetelerin manşeti ve sayfalarında bu haber çeşitli yorumlarla yayınlandı. Genelkurmay’ın yaptığı açıklama ya hiç kullanılmadı ya da bir sütuna on santimle gizlendi. Ekranlara çıkanlar bu işin peşini bırakmaya niyetli değildi. Gerçeğin ortaya çıkmasına rağmen bu defa sevkiyat böyle yapılmaz “ya bu bombalar PKK’nın eline geçseydi” diye askeri hedef almaya devam ediyordu.
Hedef “kozmik oda” olunca biraz daha geriye gidelim. Aralık 2009’da Bülent Arınç’a suikast girişimi haberi vardı. Hani özel kuvvetlerin bir albayı ve bir binbaşısı Arınç’ın evinin adresinin yazılı olduğu kağıt parçasını suçüstü yapılınca yutmuşlardı ya.. O personelin günlerce sorgusu yapıldı. Ankara adliyesinde yasak olmasına rağmen gizlice çekilen fotoğrafları servis edildi. 21 Aralık’ta hakim Kadir Kayhan ‘Kozmik oda’ya dayandı. Birinci, ikinci, üçüncü aramalar.. Devletin tüm sırları havalarda uçuyordu. O hakim Kadir Kayhan bir süre sonra Yargıtay üyeliğine terfi edecekti.
Bu defa üç kamyonun İstanbul’a giriş yapacağı e-posta ihbarı geldi. Polis, İstanbul giriş çıkışlarında pusuya yattı. Ama kameralar avucunu yaladı. Gelen giden yoktu. İhbarcının izini kaybettirmek için ABD üzerinden ihbar yaptığı çok sonra ortaya çıkacaktı.
Kamyon yüzünden ve suikast yalanından kozmik odaya girildi. Bakalım Hatay’daki TIR yüzünden MİT’e girilecek mi? Başbakan Erdoğan özel yasa ile MİT Müsteşarını sorgulanmaktan korurken, çiçeği burnunda İçişleri Bakanı Efkan Ala için savcılar soruşturma açabilecekler mi?Soner Yalçın’ın deyimi ile gazeteciler her zaman olayları ortaya çıkarmaz. Bazen de soru sorar.. “O TIR, Suriye’deki Türkmenlere gidiyordu” sözleri Efkan Ala ile beraber AKP hükümetinin uluslararası platformlarda çok başını ağrıtacak. Ben yine de MİT’e uzanacak operasyonu merak ediyorum. Bekleyip göreceğiz..