Kampüs terörünün hedefindeki ülkücüler TBMM gündeminde...

Geçtiğimiz hafta üst üste iki gün, Marmara Üniversitesi’nde haklarında soruşturma başlatılan ve Ankara Üniversitesi’nde uzaklaştırma cezası alan ülkücü öğrencilerin ağzından aktarmaya çalıştığım “Dağdan indim kampüse” mevzunda yeni gelişmeler var.
MHP Eğitimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Ankara Milletvekili Prof. Dr. Zühal Topçu, konuyla ilgili olarak, parti grubu adına TBMM Başkanlığı’na bir araştırma önergesi vermeye hazırlanıyor.
Topçu’nun hazırladığı ve “Üniversitelerde yapılanan terör örgütlerinin durumlarının araştırılarak, alınacak önlemlerin belirlenmesi”nin talep edildiği önerge metni, yarın yapılacak MHP grup toplantısında milletvekillerinin imzasına sunulacak.

***

Topçu’nun, bu önergeyi hazırlama nedeni Marmara ve Ankara Üniversitelerinde yaşananlarla sınırlı değil.
Marmara Üniversitesi’nde 20’ye yakın ülkücü öğrenci hakkında soruşturma açılması, Ankara Üniversitesi’nde 10 ülkücü öğrencinin 1’er ay, 2 öğrencinin de 2’şer ay uzaklaştırma cezası alması dışında, Uşak’ta, Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) yurdunun önünde, PKK sempatizanı 50 kişilik grubun, ülkücü öğrencileri hedef alan taşlı-sopalı saldırı olayı var... İki ay kadar önce Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi’nde yaşanan “linç girişimi” var... Bingöl, Muş gibi illerde üniversite kampüslerinde düzenlenen “Öcalan’a af” ve “Açlık grevlerine destek” eylemlerine katılmayan veya bu gerekçelerle yapılan boykotlara uymayıp okuluna devam etmek isteyen öğrencilere dönük tehdit, baskı ve darp vakaları var... PKK’lıların kendilerine destek olmayan öğrencilerin odalarını basarak, haraç toplayarak, karşı çıkanları şiddetle yıldırarak KYK yurtlarını hızla terör üssüne dönüştürüyor olması var... Evine giderken mahallesinde kemikleri kırılana kadar dövülen öğrenciler; yani olayların üniversiteler ve yurtların dışına taşarak “kapılarımıza dayandığı” gerçeği var...
Bunları kimseyi ürkütmek, “terörün değirmenine su taşımak” için yazıyor değilim. Aksine;
Bu ülkenin dağlarından, sınırlarından sonra “devlet”i, “üniversite kampüslerinden de el çektirerek terörün değirmenine su taşıyan, ona şehirde hareket kabiliyeti kazandıranları” tanıyın diye yazıyorum. Tanıyın da canınızı, evladınızı ve elbette seçim sandığı önünüze geldiği gün, hayatınızın bundan sonrasını bu “zihniyet”e emanet edip etmemek konusunda bir kere daha düşünün diye yazıyorum.

***

“Terör mağduru öğrenciler”den gelen benzer şikayetlerin artması üzerine Zühal Topçu, önce kendisi mini bir araştırma yapmış. Anlattıklarını maddeler halinde özetleyeyim:
- İktidarın da desteğiyle siyasallaşma evresine sokulan terör örgütü, “potansiyel militan” gördüğü üniversite öğrencilerini bünyesine katmak suretiyle “şehir kadrolarını” genişletmeye çalışıyor. Böylece “her yerde” eylem yapabilme imkanına kavuşmayı amaçlıyor. Bu kapsamda, son 5 yılda üniversite eğitimi sırasında PKK, DHKP-C gibi terör örgütlerine katılan genç sayısında ciddi bir artış görülüyor.
-Bölücü gruplarca yapılan saldırıların toplum tarafından “sıradan, masum, her zamanki öğrenci olaylarından biri” olarak algılanması için profesyonel bir zihin operasyonu yürütülüyor. Üniversitelerde yapılanan terörist gruplar, Sivil Toplum Kuruluşu (STK) maskesiyle gizleniyor. Erdoğan’ın BDP üzerinden oluşturmaya çalıştığı “meşrulaştırma”, üniversitelerde de bu “STK”lar aracılığıyla deneniyor, terör örgütünün dayatmaları “sivil toplumun talebiymiş gibi” sunularak “psikolojik baskı alanı” yaratılmaya çalışılıyor. Üniversite yönetimleri eliyle, şu “gerçek” özellikle gözden kaçırılıyor:
Bu olayların bir tarafında “teröristler” var!
- Üniversite yönetimlerinin bu “terör olayları”na karşı somut tavır aldığını gösteren bir tek örnek bile yok! Tersine A.Ü. Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi’nde olduğu gibi, içeride öğrenciler saldırıya uğrarken, dekan, polisi içeri almamakta direnebiliyor.
- Türkiye genelinde incelediğimiz bütün olaylarda hedef alınanlar ülkücü öğrenciler. Yine incelediğimiz bütün olaylarda saldırıya uğrayan ülkücüler, saldırganlarla aynı cezaları (hatta daha fazlasını) almışlar. Bu bile, üniversite yönetimlerinin, üniversiteleri teröristlerden arındırmak yerine ülkücüleri sindirmekle uğraştığını gösteriyor.

***

Olayların yaşandığı üniversitelerin yöneticileriyle irtibata geçip geçmediklerini de sordum Topçu’ya. Ankara Üniversitesi Rektörü ve DTCF Dekanını aramış, kaygılarını paylaşmış ve “Du bakali” misali, olayı sıradanlaştırmaya, ört basa dönük cevaplar almış. Son uyarısı yaşananların üstünü kapatmaya çalışanlara:
“Böyle olaylar kartopu etkisi yapar. Gün gelir çığa döner. Bir bakarsınız yarın, bugün susan adamın dükkanına da saldırmışlar. Bugün susan adamın evladına da musallat olmuşlar...”
Bir de sözü var gençlere;
“Araştırma Önergesi’yle yetinmeyeceğiz. Bu konuyu her boyutuyla takip edip, gündemde tutmak için TBMM’deki bütün imkanlarımızı kullanacağız.”

Yazarın Diğer Yazıları