Kalmışsa biraz vicdan

“Görülmüştür” damgalı zarflardan biri; Hasdal’dan.
Açıyorum...
Kendisini, “Sadece, kimin tarafından hazırlandığı belli olmayan, imzasız ve çıktısı alınmamış sahte bir dijital belgede (EK-A Görevlendirmede Yetkili Personel Listesi) adım geçtiği için 16 yıl hapis cezası aldım” diye tanıtan biri daha;
Bu kez Kurmay Albay İlkay Nerat “Adalet istiyorum göreniniz var mı” diye haykıran.
Ve bakın nasıl anlatıyor “bu davanın kendileri ve aileleri üzerindeki hiçbir zaman onarılmayacak etkilerini”:
“Ben bu dava yüzünden babamı kaybettim. Bu davanın başlangıcından itibaren yaşadığı üzüntüler sonucu kanser hastası olan rahmetli babam, her gün tahliye olacağımı bekleyerek, hükmün açıklandığı tarihten yaklaşık iki hafta sonra vefat etti. Aslında ceza sadece içeridekilere değil; en ağır şekilde eşlerimize ve çocuklarımıza da veriliyor. Tek dileğim artık bu davanın bizlere ve ailelerimize daha fazla zarar vermemesi için adaletin bir an önce tecelli etmesidir.
Elie Wiesel’in söylediği gibi, “Adaletsizliği önleyecek gücünüz olmadığı zamanlar olabilir ama adaletsizliğe itiraz etmeyi beceremeyeceğimiz bir zaman asla olmamalıdır.” Bu bağlamda, 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından açıklanan gerekçeli kararın ne kadar zorlama ile yazıldığını, önceden verilmiş karara nasıl gerekçe uydurulmak istendiğini ve Silivri duruşmalarının sanıkların yaptıkları savunmalarla kendilerini temize çıkarma yeri olmadığını sizlere bir kere daha vurgulamak istiyorum.
Mahkemede yaptığım savunmalarımda; 05 Mayıs 2002-22 Mart 2003 tarihleri arasında, Genelkurmay Başkanlığı’nın emri ile Kuveyt’te konuşlu Birleşmiş Milletler Gözlemci Misyonu’na yurt dış görevine gönderildiğimi anlattım. Ayrıca 05 Mayıs 2002 tarihinde ilişiğimi keserek Genelkurmay Harekat Başkanlığı emrine katıldığımı belirtmiştim. Bütün bu söylediklerim Genelkurmay tarafından Mahkemeye gönderilen resmi yazılarla da ispatlanmıştır.
Ancak tüm bu resmi belgelere rağmen, gerekçeli kararda benimle ilgili hukuki durumunun değerlendirilmesi bölümünde “Sanığın suç tarihinde 2. Kor. 8. Mekanize Tugay emrinde görevli olduğu” ifade edilmiştir. Devletin resmi makamlarınca gönderilen belge mahkeme tarafından dikkate alınmamış ve yok hükmünde sayılmıştır.

Hiçbir somut delil yok

Ayrıca Gerekçeli Kararın 1000’inci sayfasında, “EK-A listede yer alanların Balyoz Harekat Planından haberdar oldukları gerek seminer ses kayıtlarından gerekse hazırladıkları listeler ve bu listelerin dijital yollarından anlaşılmaktadır” şeklinde ifade edilmektedir. Benim gibi EK-A’da isimleri geçen birçok arkadaşımın, seminere katılmış olsun ya da olmasın, herhangi bir ses kaydı mevcut değildir. Ayrıca, listelerin bizler tarafından hazırlandığını gösteren bir bilgisayar kullanıcı yolu, adımıza imza bloğu açılmış yazılı ya da dijital herhangi bir belge ya da ek bir somut delil gerekçeli kararda da gösterilmemektedir.
Bununla birlikte, gerekçeli kararda; “Sanıklardan bazıları yurt dışında veya açık denizde görevde olduklarını belirtmişler ise de, suç tarihinde teknolojinin ulaştığı aşamada, iletimdeki kolaylıklar dikkate alındığında, aralarında çok kolay bir şekilde belge alışverişinin olabileceği...” şeklinde genel ifadeler içeren bir gerekçe öne sürülmüştür.
(...)
EK-A’da isimleri geçen ve ceza alan sanıklara bu görevin nasıl tebliğ edildiğine ve sanıklar tarafından anılan görevin kabul edildiğine dair somut bir kanıt gerekçeli kararda yer almamaktadır. Diğer bir ifadeyle, yurt dışında görev yaptığım süre öncesinde, o dönemde ve sonrasında, 1’inci Ordu Komutanlığı’ndan herhangi bir kişinin, benimle, ne zaman ve nasıl irtibata geçtiğini, bu görevi kabul ettiğimi gösteren somut bir delil veya iletişim kaydı gösterilememiştir.

Canımı veririm, hakkımı helal etmem

Emile Zola’nın dediği gibi; “Gerçeği gömmeniz boşuna, toprağın altında yol alıyor. Bir gün her yerden fışkıracak.” Balyoz Davası’nda hayatlar zalimce yok ediliyor. Rönesans İtalya’sında “en düşük ağırlık birimine” vicdan adı verilmiştir. Tüm Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Mamak, Sincan ve Silivri’de yatan Balyoz Davası sanıklarının isteği çok şey değil. Kalmışsa biraz vicdan.
Arkadaşlarımızla birlikte bu vatan için canımızı seve seve vereceğimize omuz omuza yemin ettik, omuz omuza şehit olmayı da amaçladık ama omuz omuza haksız ve hukuksuz yere hapishanelere atılmayı ve tutsak edilmeyi hiç hak etmedik. Hakkımı helal etmiyorum. Canım bu ülke için feda olsun.”

Yazarın Diğer Yazıları