Kalleşliğe dağ dayanmaz....
Sıcak ve soğuk savaş dönemlerinden alnının akıyla çıkmış milletin siber savaşa ne kadar hazırlıksız yakalandığı ortada. Kimsenin aklına gelmeyen yöntemler kullanılıyor. Kimin, kimi, ne zaman, hangi amaçla, ne ile vuracağının meçhul olduğu ortamda insanın ruh sağlığını koruyabilmesi de zora giriyor. Çok değil bundan üç-beş yıl öncesine kadar “gün geçmiyor ki” diye başlardık konuşma ve yazılarımıza; teknolojinin hızı “an geçmiyor ki...” ye getirdi çoğumuzu. Habere yetişemez olduk sanıyorduk, şimdi komploları kovalayamıyoruz. Binlerce yıllık geleneğimizdir sırtımızı dağlara dayamak. Yerleşim alanlarımızı bile böyle seçmişiz. Dağlar biraz da güvencemizdir. Bu yüzden “arkamda dağ gibi babam var” gibi özdeyişlerimiz oluşmuştur. Bütün bunlara rağmen “Kalleşliğe dağ dayanmaz” gerçeği ile karşılaşırız her daim. Düşmana bile yakıştıramadığımız için kalleşlikle karşılaşınca şaşırır, önlem almadığımız için özeleştiri yapmak yerine kim olursa olsun kalleşliğe kurban gitmeyi kendimize yediremeyiz. Oysa kalleşliğe sadece dağlar değil, zehirler de, teknoloji de dayanamıyor. Bize de sadece seyretmek değil günlerce, aylarca kalleşliği gündemde tutarak tartışmak kalıyor. Bu da kalleşin hedefine yarıyor. Bu yüzden dağların dayanamadığı kalleşlik üzerine yazı yazmak, yorum yapmaktan ısrarla kaçınıyorum. Günü gelince hesaplaşmak üzere bir kenara koymama rağmen unutmuyorum. Korsan televizyon, gazete ve internet sitelerindeki kalleşlerin farkına varanlara tavsiyem de onlarla muhatap olmamalarıdır.
Gelelim 12 Haziran seçimlerine... Sözde kamuoyu araştırmalarının 12 Haziran’da iflas edeceğinden eminim. Parayı verenin düdüğü çaldığı yani kendi doğrultusunda sonuç açıklattığı ortamda ayakta birkaç namuslu şirket dışında kimse kalmayacak. Elbette ki hepsi kepenkleri kapatıp sıvışıp gitmeyecek. İsimleri, adresleri değiştirip yollarını bulmaya, kamuoyunu yönlendirme görevlerine devam edecek. Bana göre 13 Haziran’da onları bir daha piyasaya çıkamayacak hale getirmek şart. 13 Haziran’dan itibaren ciddi bir temizliğin yaşanacağı umudunu da paylaşmak istiyorum.
Seçim totolarının her gün yayınlandığı ortamda insanımızın kafası karışık. Ben Türkiye’nin sosyolojik gerçeğine, bilime inandığım için müsterihim. Bu memlekette 1960’tan beri üst üste üçüncü kez kimse iktidar olamadı. Yüzde 35’in altına düşmüş olan AKP’nin önümüzdeki 15 gün içinde 30’ların gerisine doğru gittiğine dair bilimsel raporlar var. CHP’nin seçimden birinci parti olarak çıkması kimseyi şaşırtmasın.
MHP’ye gelince... Bence bu seçimin sürprizi MHP’de yaşanacak. Ömründe MHP’nin önünden dahi geçmeyen bazı vatandaşlarımız ilk defa MHP’ye oy vereceklerini belirtiyor. Çeşitli sebeplerle partiye uzak duranlar, kırgın ve küskünler “Neler oluyor...” diyerek sahaya indiler. Bir de ilk defa oy kullanacak olan gençler var ki sayıları seçim sonucunu belirleyecek ölçüde ve “ilk oyum MHP’ye” kampanyası tuttu. Son 15 günde ona yakın şehirde bire bir yaptığım araştırmalar umutlandırdı beni. Tecrübeli siyasiler Şebinkarahisar’ı örnek gösterir. Türkiye genelini yansıtan bazı il ve ilçelerden bahsedilir. Memleketim Kayseri’yi yazmıştım. Sakarya’daki durum fevkalade. Sakarya’da CHP ilk defa milletvekili çıkarıyor. MHP ikinci milletvekilliğini almış, üçüncüyü zorluyor. Malatya’da benim değerli ağabeyim Prof. Dr. Hasan Tunç AKP’yi sallıyor. MHP Malatya’da 1999 sonuçlarını alacak. Benim başarı ölçüm MHP için en az yüzde 25... Barajdan bahsedenler hayal kırıklığı yaşayacak. Bu yazıyı bir kenara not edin. Diğer partilerin durumunu önümüzdeki yazıya bırakıp, bazı şehirlerdeki tahminlerime devam edeceğim.