Kalbi aydınlatan kabir: Anıtkabir ve Celal Bayar...

"Tarih gözüne kestirmiştir

Coğrafyadan okunur falları

Tanrı özel görevle yollar kimi kulları"

Bu dizelerimden de anlaşılacağı üzere, ben, Atatürk'ün Kadir Tanrı tarafından özel bir görevle yollandığına inananlardanım.

Böylesi, özel görevi olanlar, ölseler de diridirler, çünkü onlar herhangi biri değildirler, ülkü ve inanç iksiridirler.

Yazar İbrahim Ülger,"Kimi ölümlü vardır ki, ölümünde bile yeni bir dirilişin sembolü olur" der, Atatürk de böyle bir ölüdür hiç kuşkusuz... Yalnız ölümüyle de değil, kabri ile de kalplere sürekli olarak güç aşılayan, yön gösterendir o. Bunu yaşayarak görüyoruz.

Rahmetli Mehmet Gül, işte bundan dolayı "Atatürk çok büyük bir adam, ölüsü bile bu memleketi idare ediyor" demişti.

Yani o Anıtkabir, ulusal dileklerin toplanma ve çekim merkezidir. Moraller orada yükselir, güç ve güvence oradan alınır, esin kaynağı orasıdır, damarında Türk kanı olanların...

Bahtımıza âşık bir ışık doğar oradan gönlümüze, başımız her sıkıştığında...

Anıtkabir hakkında bazı gerçekler ne yazık ki yeterince bilinmiyor ülkemizde. Anıtkabir'i yaptırarak Atatürk'ün aziz naaşını, geçici olarak bulunduğu Etnografya Müzesi'nden oraya 1953 yılında naklettiren Celal Bayar'dır. CHP, 1938-1950 arasında, Anıtkabir işini kasten savsaklamıştır.

Anıtkabir yapma kararı 6 Aralık 1938'de alınmış olmasına rağmen Rasattepe'deki kamulaştırma çalışmaları bir türlü bitirilemediği için anıtmezar inşaatına başlanamıyordu. 14 Mayıs 1950'de iktidara gelen Demokrat Parti, hemen işe koyuldu. Celal Bayar, cumhurbaşkanı seçildiğinin ilk haftasında Rasattepe'deki Anıtkabir inşaatı konusunu ele aldı. Bayar, anılarında bunu şöyle anlatıyor: "Bir defterim vardı, oraya günlük işlerimi not ederdim. Bu günlük notların ilk maddesini, daima Anıtkabir teşkil ederdi. Anıtkabir yapılıncaya ve o büyük eşsiz insan, ebedî istirahatgâhına terk olununcaya kadar not defterimin birinci maddesi değişmemiştir."

Ve Celal Bayar, Anıtkabir'e Atatürk'ün kutlu naaşının naklinin tamamlandığı gün, tarihe geçen o ünlü sözünü söylemiştir: "Atatürk, seni sevmek millî bir ibadettir!"

Sonra neler oldu bu ülkede biliyor musunuz? 27 Mayıs İhtilali sonrasında Atatürk'ün Büyük Nutku'nu günün Türkçe'sine çevirttirmek için çalışmalar yapıldı ve "Söylev" adıyla yayımlandı. O Söylev'de Celal Bayar yoktu. Atatürk'ün Celal Bayar'la ilgili olarak dedikleri yerler nutuktan çıkarılmıştı. Zihniyete ve kine bakınız... Daha da acısını söyleyeyim: Celal Bayar, Yassıada duruşmaları sonrasında, gönderildiği Kayseri cezaevinden çıktıktan sonra, Anıtkabir'i ziyaretine de izin verilmemişti.

Bunları bilelim. Geçmişi bilelim ki, geleceğe de hükmedebilelim.

Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın "Anıtkabir Işığı" adlı şiirinden dizelerle son verelim satırlarımıza istemeyerek:

egemenlik ulusundur ne demek

aldatacaksın da köydekini, kenttekini yeşil sarı,

oylarını alacaksın demek değil.

egemenlik ulusundur ne demek

tarlaları ormanları gölleri gece gündüz

kocaman bir ağızla yemek değil.

egemenlik ulusundur ne demek

yalnız odur demek, yalnız ulustur demek

bütün mutluluğun ulaşacağı yer,

baba oğul üç beş köpek değil.

Yazarın Diğer Yazıları