Kahramanlara saygı
Büyük adamlar mı zamanı büyütür, yoksa önemli zamanlar mı insanları büyütür? Evet bu soruyu kendime hep sordum, soruyorum.
Genelkurmay eski Başkanı Org. İlker Başbuğ, teröristlerle aynı affın kapsamına alınacağı haberleri üzerine “Onlarla aynı kefede gösterilmek her TSK mensubu için zuldür. Böyle bir af yerine ömür boyu hapiste çürümeyi tercih ederim. Ayrıca silah arkadaşlarım tutukluyken hür olmak, benim için utanılacak bir durumdur. Bu sebeple onurlu esaretin, şerefsizce hür yaşamaktan üstün olduğunu ifade ediyorum” dedi. Birkaç gün sonra tutuklu bulunan diğer komutanlar da aynı mealde açıklamalar yaptı ve hepsi “biz vatan ve devlet düşmanlarıyla aynı kefeye girmeyi reddediyoruz” dediler. Bu sözleri söyleyenler milletin ve devletin kendilerine lâyık gördüğü askeri rütbeleri hak etmiş, omuzlarındaki yıldızların parlaklığını, şerefsiz tutum ve davranışlarla karartmamış olanlardır. Çok şükür Türkiye’de bu şerefi bölüşen pek çok asker vardır. Biz omuzlarındaki yıldızı dalkavukluk basamağı olarak kullananları da gördük.
Tutukluluk şartları kolay değildir. Bu zorlukları ancak ruh gücünüz varsa adeta bedeninize karşı zafer kazanarak aşabilirsiniz. Felaketlerin önemsiz olması mertçe, cesaretle karşı çıkılmasıyla mümkün olur. Bu çetin işi başarana da kahraman demek sezadır.
Cumhuriyetimizin kurucusu Kuvay-ı Milliye neslinin her birisi, büyük bir ruh taşıyan, feragat, fazilet, cesaret abidesi, şahsiyetlerine gölge düşmemiş değerlerdir. Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki asker ve sivil Milli Mücadele kadroları kelle koltukta yola çıkmış yiğitlerdir. Gayretleri ile vatan işgalci güçlerden temizlenmiş, Zafer kazanılmıştır.
Atatürk’ün kafasındaki Türkiye yoluna girilince kopmalar, küskünlükler başladı. Muhalefeti temsil edenlerden bir grup; Mustafa Kemal’in mutlak yok edilmesi fikrinde birleşti. Ziya Hurşit Bey, M. Kemal’i İzmir girişinde kurşunlayacaktı. Tertipçiler yakalandı. M. Kemal Paşa, Ziya Hurşit’i bizzat sorguladı:
“-Ziya Bey, Milli Mücadeleyi birlikte yaptık. Neden beni öldürmek amacıyla suikast tertiplediniz?”
“-Evet mücadeleyi birlikte omuzladık. Ancak Siz inkılâpçı yola girmekle imanımıza, inançlarımıza ihanet ediyorsunuz!”
“- Ziya Bey, mahkemede beraat etseniz ne yaparsınız.”
“-İlk fırsatta sizi yine vururum.”
“- Peki sizi affedersem ne yaparsınız.”
“-Benim için ölümden ağır ceza olur, reddederim.”
Ziya Bey’in gayesini kabullenmek, tasvip etmek mümkün değildir. Ancak davasına sadakatine saygı duyuyorum.
Halkın oyuyla iktidar olmuş ve halkın oyu ile iktidardan indirilmesi mümkün DP hükümetine silahlı kuvvetlerden bir cunta darbe yaptı. Türkiye’nin belkemiğini kıran bu darbedir. Demokrasinin kendi sistemi içinde büyümesi durmuştur. Ekonominin proje bazında gelişmesi bitmiştir. DP kadrosunu ezmek ve bitirmek için her şey yapılmıştır. Hitabetinden ürküldüğü için Başbakan Menderes özellikle uyutulmamış, nöbet değişimi bahanesiyle her saat uyandırılmıştır. Bayar ve Menderes’in yerin dört kat altındaki odalarının üstünde bir taş kırma makinesi 24 saat çalıştırılmıştır. Dayak, iğne, her türlü işkenceyi gören Menderes sonunda idam edilmiştir. Son sözü; “Milletime saadet ve esenlikler diliyorum” olmuştur.
Fatin Bey, Yassıada’da ağır zulüm gördü. Bütün bu işkencelere rağmen eğilmedi, bükülmedi. İdam sehpasına çıktığı dem savcıya döndü; “Beni öldürüyorsun. Bu gece rahat uyu” dedi ve sandalyeyi kendisi tekmeleyerek cellâda bu hazzı tattırmadı. Kahramanlığı yürek parçalayan bir diğer yiğit adam; Tevfik İleri’dir. Yassıada’nın insanlıktan, hukuktan, vicdandan nasipsiz savcısı A.Ö. Egesel, F.R.Zorlu ve Tevfik İleri’den fevkalade rahatsızdı. Cesur, dik tavırları, tavizsiz konuşmaları karşısında eziliyordu. İnanç ve iman dolu şahsiyetini yıkmak için her kötülüğü yaptı ama Tevfik İleri’yi eğemedi. Çoğu kereler bir çuvala konuldu, ağzı bağlanan çuvalı dört er kaldırdı, defalarca duvara vurdu. Nice işkenceyi “Asıl belâ, belâyı gönderenden gafil olmaktır” diyerek Velî teslimiyetiyle karşıladı. Ruhunun haşmetli direnişine dayanamayan bedeni, kanser oldu. Mekânları cennet olsun.
Kur’an-ı Kerim’de; “Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer gerçekten imân etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz” buyruluyor. İnsanlar felaket karşısında cesur olmalı, sükûnetini korumalıdır. Cesaretli adam tek başına çoğunluktur. Cesaretle dolu bir insan, inançla dolu bir insandır. Kahramanlar saygıya lâyık şahsiyetlerdir. Kahramanı olmayan bir milletin geleceği olmaz...