Kağızman Şaman ruhlarına mesken
Anadolu'da ilk nerede trans haline geçecek Aydın-Kam, bunu düşünüyordu. Bu yer öyle gelişigüzel bir yer olmamalı, Şaman ruhlarının dolaştığı bir yer olmalıydı.
Sordu, araştırdı, okudu, buldu sonunda…
Kağızman'a gidecekti.
Çünkü Kağızman teey 10 bin yıl öncelerde bile Şamanların meskeni idi.
3134 metre yükseklikte Aladağ… Hem ala hem ulu bir dağ… Kışlaması gelin gibi bir dağ, baharları gönül gibi… Kucağı yayla dolu bir dağ… İşte bu dağın doğu yamaçlarında bulunan Elmalı yaylasında ve Camuşlu köyü yakınlarında kaya resimlerinin olduğu "Yazılıkaya" var. Yazılıkaya'yı yazanlar, daha doğrusu kayalara kazanlar, o günün naif ressamları. Yazılıkaya'nın yakınlarında "Kurban Ağa Mağarası"nda da kaya resimleri var.
Bu kadar mı? Değil, burası kadim tarihin sergi açtığı bir yer. Kağızman'ın 12 km kuzeyinde Çallı Köyü'nün "Mal Yatağı" bölgesinde de kaya üstü resimleri bulunuyor.
Ve Aladağ'ın eteklerinde bir de kale var, adı: Keçivan. Bu kaleyi yaptıran Saka Hükümdarı Alp Er Tunga… Yani Kağızman Saka-İskit yurdu… Sonraki yüzyıllarda ise Hazar Türkleri'nin Kalız boyunun yurdu olmuş. Adının da bu Türkler'den geldiği söyleniyor, Kalızvan, daha sonra Kağızman olmuş.
Kağızman'ın Şaman yurdu olmasının kanıtları bu kadar değil. Burası öteden beri halk ozanlarının, bakşıların, kamların kaynadığı yer. Son dönemlerin ünlü âşıkları Kâğızmanlı Hıfzı ve Cemal Hoca… Cemal Hoca, Camuşlu köyünden hem de… Aladağ'ı şöyle güzeller:
Yigirmi dört karye eteğinde var
Ser çekmiş semaya serin Aladağ
Yaylaların çimen çiçek nunufar
Tûtiyâdır her bir yerin Aladağ
Şarkında Kağızman bir yanın Aras
Garbın Sarıkamış sana eder naz
Seni hoş halk etmiş Hazret-i Feyyaz
Şen ola her bir civarın Aladağ
Ya Hıfzı?... O da bir dertli Ozan… Ondan da iki dörtlük okuyalım:
Emmizade küsmemişem ben senden
Ölüm lâl eyledi dillerim yoktur
Eğdi kametimi büktü belimi
Kalkamam ayağa hallarım yoktur
Ben gelende bizim yerler yaz idi
Ettiğimiz cilve idi naz idi
Cehiz düzemedim ömrüm az idi
Göçtüm gömlek ile şallarım yoktur
Ve bugünün Sadık Miskini'si. Türkü olarak da bestelenen "Sevenlere Gönül Verdim" adlı şiirini bilmeyen, duymayan yoktur da, bu şiirin sahibinin o olduğunu bilen çok azdır.
Sevenlere gönül verdim
Yola çevirdiler beni
Damla bile değil idim
Göle çevirdiler beni
Tohumu döl eylediler
Dikeni gül eylediler
Yari bülbül eylediler
Güle çevirdiler beni
Miskini'yi eğittiler
Dane dane öğüttüler
Dil bilmezdim öğrettiler
Dile çevirdiler beni
Kağızman öyle bir yerdir ki, Kömürlü Köyü'nde 1950 yılına dek, cenazelerde Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi okunurdu.
Aydın-Kam işte buraya gitti. Aladağ'ın özgür yaylalarında dolandı, Yazılıkaya'nın 500 metre yakınında bulunan Sütlü Pınar'dan kana kana içti ve davulunu dövmeye, dönmeye başladı. Tarihle coğrafyanın kaynaşıp coştuğu ve coşturduğu bu yerde transa geçmek değil, geçmemek zordu.
Bugün tekti orada o, ama Şaman atalarının ruhları hemen koşup gelmişlerdi bu 10 bin yıl sonralardan gelen yüce iletili davul sesine.
Kağızman kamlarına kavuşacak, aslıyla kucaklaşacaktı bundan böyle. Kavuşacaktı da, Aydın-Kam'ın bir haklı bir üzüntüsü vardı, Tanrı Dağlarında uluyanların Kağızman'dan haberleri yoktu, olsa bile burada uluyacak yürekleri yoktu…