Kafana göre takıl dönemi

Yeniçağ’ın iktidarın Barzani’yi aşağıladığı günleri hatırlatan manşetini TRT 1 okuyabiliyorsa, TRT 2 neden okuyamıyor? İkinci kanal için de Irak’ın kuzeyindekilerle mi işbirliği anlaşması yapıldı?

Ekranda TRT 2 yayını. Alışkanlık edindik; sabah haberlerini izliyoruz. En keyifli an, gazete manşetleri okunacak. Arkadaşlarınızla şarkı tutmaca oynarsınız ya “bundan sonraki benim, sonraki senin olsun” diye. Yayın o lezzette. “Şimdiki manşet benim, sonraki senin olsun” bakalım ne çıkacak? Şarkıyı tutarken nasıl ’en sevdiğim çıksın’ diye dilersen, manşeti tutarken de öyle yapıyorsun. Haliyle ben de, Yeniçağ’ın dünkü “Bu da AKP’ye kapak olsun” manşetinin çıkmasını bekliyorum.
- Sıradaki manşet benim!...
- Yok...
- Bundan sonraki demiştim yaaa, bu sayılmaz!
- Iııhhhh, maaalesef!
- Çıkar canım illa, bekleyeyim, işe 10 dakika gecikmekten ne çıkar!
- Yok... Yok... Yok...
Spikerin bir eliyle alıp diğer eliyle artistik biçimde kenara fırlatma hareketine bile razıyım, olur da manşetimiz kameraya takılır görürüm diye... O bile yapılmaz mı? ‘Anlaşılan bu sefer önlemler çok sıkı. Liberonun antreman eksiği yok, adam da geçmiyor top da’ diye düşünürken bizim manşetin TRT 1’de gümbür gümbür okunduğunu öğreniyorum. TRT 1’de okunan bir manşet TRT 2’de nasıl “TRT sabah haberlerinde hangi gazetenin hangi başlıklarının okunacağını belirleyen haber dairesi” sansürüne takılıyor?
“ TRT Haber Dairesi çalışanları; yayın sırasında okuyacakları gazetelerin hangi kısımlarını okuyacaklarını gündeme göre belirlerler”miş ya herhalde ’Barzani ile pazarlık masasına oturuluyor olması’ndan daha önemli gündemleri vardı TRT 2 haber seçicilerinin!
Gazeteler gündem alternatifi yaratmakta epey maharetli; spiker zorlanmaz nasılsa. Alır Sabah’ı eline, “Türkiye’nin kanayan yarası: koca cinayetleri, Kadının canı yok” diye damardan girer. Hürriyet’e geçer, “Ekonomik kriz ’Tanrı cezası mı, kul hatası mı” sorar beyin jimnastiği yaptırır. Vatan’ı alır, “Ya Deniz Feneri?” diye sorar. Pardon, bu araya karışmış, böyle bir soru soramaz. Onun yerine Zaman’ı açar “AB terör zirvesinden güvenlik ve demokrasi bekliyor” diye kaliteli zemin malzemesi döşer. Star’dan, Yenişafak’tan ’büyüklere kriz masalları’ anlatır...
Her şey AKP için
Ya TRT, Doğan Yayın Grubu’na rakip olmaya çalışıyo; Her kanaldan nabza göre şerbet modeli. 1. kanal merkeze, 2. kanal iktidar yandaşlarına, Kürtçe kanal bölücü adaylarına...
Ya da, yandaş kadrolaşma ‘henüz’ TRT 1’in haber stüdyosuna sirayet edememiş.
Yoksa devlete ait iki kanalın apayrı yayın politikası benimsemesi neyle izah edilir ki?
Haber merkezimizdeki arkadaşlar uğraşmış AKP’lilerin “yılanın başı Barzani” hakkındaki, vatandaştan da “ağızlarına sağlık” tepkisi alabilecek sözlerini hatırlatmışlar. Devlet televizyonu bunu ilk sırada verip, “bakın Türk hükümeti ’bir zamanlar’ terör destekçilerine nasıl haddini bildirmiş” diyeceğine TRT 1’de okuyup, 2’de es geçerek ‘ne yaptığını bilmez’ bir hava yaratıyor. TRT 1 kazara okumadıysa, doğrusunu yapmış. TRT 2’ye tavsiyem ise Akşam’ın manşetini okumaları: “Dün dündür!” Kapak olmasa da AKP’ye slogan olur!
Dışarıdan TRT şöyle görünüyor: Yangından mal kaçırır gibi, rüşvet, baskı... her yola başvurarak kadro değiştirmeler... Saman altından su yürütür gibi İran’la gizli anlaşmalar... Milletin parası ile rejimin travması yaşayanları ekrana çıkarmalar... Binaya personel kilitleme gibi zorbalık iddiaları... Personelin iletişim araçlarından faydalanmasına getirilen yasaklar... Koltuğunu kaybedecek diye ödü kopan, ’Herşey AKP için, AKP’ye göre, AKP tarafından’ zihniyetinde icraatlara imza atan bir Genel Müdür... Şimdi de koordinesiz, her kafası ayrı yere ateş püsküren bir ejderya gibi. Bu görüntü çok ürkütücü. TRT bu mu gerçekten? Bu mu olmalı? Şahin, en azından kontrolsüz gücün güç olmadığını biliyordur değil mi?


++++++


TRT saçının teli görünmeyen kadın oyuncuların oynadığı dizinleri yayınlar da, İran hangi TRT dizisini yayınlayacak çok merak ediyorum. Mert ile Gert’i mi?
İran dizileri

Vatan’ın haberine göre TRT ile İran devlet televizyonu arasında anlaşma yapıldı. İki televizyon kanalı, kendilerine ait dizileri değiş tokuş ederek yayınlayacak.
Haberin kaynağı, İran’da yayımlanan Tahran Times Gazetesi. Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin, vergilerimizle beslenen televizyonunda şimdi bu diziler yayınlanacak. İran’ın, TRT yönetiminin bugünkü siyasi yapısından yararlanmak yolunda attığı son derece başarılı bir adım bu yani. Kendisi istediği propagandayı TRT ekranlarından serbestçe yapacak.
İtirazı olanlara da “Canım bu karşılıklı dizi değişimi anlaşmasınca yayınlanıyor, onlar da Türk dizilerini yayınlayacaklar” denilecek.
* Mehmet Yılmaz / Hürriyet


++++++

"Günah bizden gitti"
Şu başlıkları hatırlarsınız...
“Barzani haddini aştı.”
“Barzani ağzını bozdu.”
“Barzani meydan okudu.”
“Barzani kaşınıyor.”
“Barzani tehdit etti.”
“Barzani rest çekti.”
“Küstah Barzani.”

* *
Barzani, “Türkiye bize karışırsa, biz de Türkiye’ye karışırız” deyince, Başbakan Erdoğan, tokat gibi cevap verdi, “Barzani haddini aştı... Bedeli çok ağır olur, altında ezilir” dedi.

* *

Şunları da Başbakan Erdoğan söyledi:
“Rüzgár eken fırtına biçer!”
“Bedeli neyse, ödetiriz!”
“Kimseye pabuç bırakmayız!”
“Herkes ayağını denk alsın!”
“Sözün bittiği yerdeyiz!”
“Sabır taşımız çatlamıştır!”
“Bıçak kemiğe dayandı!”
“İnceldiği yerden kopsun!”
“Günah bizden gitti...”

* *
Netice? Barzani’yle masaya oturuyoruz.

* *

Amerikalı efsane gazeteci Bob Woodward, Başkan Bush’a, “Tarih sizi nasıl hatırlayacak?” diye sormuş... Bush gülmüş, “Tarihin beni nasıl hatırlayacağını bilmem, pek umurumda da değil doğrusu, çünkü ben o zaman çoktan gitmiş olacağım” demiş.
* Yılmaz Özdil / Hürriyet

++++++


Cumhuriyeti yıkmak isteyenler
Soros’tan maaş alıyorlar

İngiltere’de yayınlanan Monocle dergisinin son sayısında Türkiye’de temmuz ayında bir darbe atlatıldığı yazılmış. Ergenekon’u kastediyorlar, içinde yaşayan insanlar olarak ortada bir darbe tehlikesi olduğunu söylememiz bu kadar kolay mı?
Batı basını başta olmak üzere dünyanın geri kalanına Türkiye’nin militer bir rejime sahip olduğu, generallerin darbe yapmak için hazırlığa girdiği ve demokratik hükümetin bunu bastırdığı imajını kabul ettirmek konusunda epey başarı sağlandı.
Türk propaganda bültenleri, yandaş medya tüm konsantrasyonunu bu işe yöneltti. Yabancı dilde yayınlanan gazeteler sayesinde dış dünyaya demeç veren gazeteciler de işin diğer ayağını tamamladı.
Bu aşamada Amerikan Neo-Con’ların fikirleri devreye giriyor. Ordunun darbeci olduğunu savunan İkinci Cumhuriyetçi Türkler’le Amerikan Neo-Con’ları bu fikir bir araya getiriyor. Ortaç amaç belli: Birinci Cumhuriyet’i yıkmak. Türkiye’nin üzerinde yükseldiği kurucu ideolojiden vazgeçilmesini sağlamak.
TSK bu geçişe direniyor. Üniversitesinden medyasına herkesin Neo-Con’larla işbirliği yaptığı bir dönemde, bu direnişinin bedelini de her fısatta uğradığı saldırılarla ödüyor.
Bu bilgiler Amerika’da havada uçuşuyor. Türkiye’yi yeniden tasarlama projesi gizli kapılar ardında planlanmıyor, her şey ortada.
Türkiye’de ordu karşıtlığı yapanların parasal bağlantılarına bakmak açıklayıcı olabilir. Hangi öğretim üyelerinin maaşlarını Soros veriyor? Hangi gazetecilerin maaşları Cemaat’ten yatıyor? Hangi televizyonlar nereden finanse ediliyor? O zaman Amerika’nın Türkiye çıkarlarını anlamak da kolaylaşır.
* Oray Eğin / Akşam


++++++


İlahi Hürriyet
Dünya’da tsunami yaratan/yarattırılan ekonomik kriz Hürriyet’in manşetine nasıl yansıdı dersiniz: “Tanrı cezası mı, Kul hatası mı”. Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu ile Viyana Kardinali Schönborn kriz ‘ilahi mi -değil mi’ onu tartışmış! Bu tutum ’kıssadan hisse’ye muhtaç: Fatih, İstanbul’un fethinin hazırlıklarını tamamlarken, Ayasofya’da toplanan Bizanslı din adamları neyi tartışıyordu biliyor musunuz? “Gökyüzünde dolaşan meleklerin erkek mi dişi mi?” olduğunu. Sanıyorum 1453 yılının 29 Mayıs Sabahı, meleklerin cinsiyeti epey işine yaramıştır Bizans’ın!
İlahi Hürriyet! Sağın kriz, solun terör, önün arkan da tam sobe olmuş. Aydın Doğan’ın “Başbakanla gerginlik geçti gitti, kapandı” sözleri etkisini çok çabuk göstermedi mi?


++++++


Cumhuriyet olmasa mütefekkir cakası
satmak yerine koyun güdüyor olurdun

Televizyonlar arasında “zap” yaparken, Kadir Mısıroğlu karşıma çıkıverdi... Gözümün önünden “Sebil” dergisi geçti, “Lozan Zafer mi, Hezimet mi?” adlı kitap, “dönme” edebiyatı, “Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlar Hakkında Kanun”un maddeleri, “İslamcı Gençliğin El Kitabı” risalesi, “Moskof Mezalimi” kitabının kapağı, Ali Şükrü Bey cinayeti geçti...
O bir katıksız Osmanlıcıdır... Başındaki festen, yakasındaki Osmanlı Tuğrası’na kadar iliklerine kadar Osmanlıcıdır... O bir katıksız hilafetçidir... Sanki Halife Abdülmecid Hazretleri’nin Çatalca İstasyonu’ndan sürgüne gönderilişi daha dün gerçekleşmiş gibi, öfkesini her daim diri tutacak denli hilafetçidir... O bir harf inkılabı düşmanıdır... Sanki inkılap daha dün gerçekleşmiş gibi bugün hálá en içtenlikli bir şekilde yazıklanacak kadar düşmandır harf inkılabına... Gördüm ki: 75 yaşına gelmiş ama milim değişmemiş...
Ah keşke imkán bulabilseydim de... Kadir Mısıroğlu’na... “Dua et ki devr-i cumhuriyette yaşıyorsun... Padişah efendin zamanında yaşasaydın, mütefekkir cakası satmak yerine, memleketin Akçaabat’ın dağlarında koyun güdüyor olma ihtimalin yüksek olurdu” diye çıkışabilseydim...
* Ahmet Hakan / Hürriyet


++++++

MİNİ YORUM
“PKK mihmandarı”na karşı siyaset

PKK terörünün bileşenlerini böyle izah eden bir politikacı olmuş muydu hatırlamıyorum. “Terörün beyni Barzani, yönetimi Kandil, destekçisi bölücüler, mihmandarı AKP’dir.” MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin tarihe not düşülen ‘iddialı ve çok net’ ifadesi, basit bir politik çalım değil, dolayısıyla ‘kürsüden sonrasını’ da bağlayacak. Buna göre MHP veya bu ifadeye onay veren/verecek partiler, gün olur AKP ile uzlaşma masasına oturmaya kalkarlarsa, Barzani ile uzlaşma masasına oturanlardan farkları kalmayacak. Türkiye ekonomik, psikolojik ve jeo-politik bir virajın eşiğindeyken bu yeni “konjonktür” Türk siyasetindeki denge ilişkilerini nasıl etkileyecek veya etkileyecek mi acaba?
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları