Kadrolu seçmen garantili iktidar!..
"AKP nasıl olur da 18 yıldır iktidarda" ve "muhalefet nasıl olur da başarılı olamıyor" sorularının yol açtığı o derin çelişkinin perde gerisinde, sır olmayan bir gerçek de var...
"Bağnazlık- yoksulluk- cehalet" üçgeninde büyüyen bu kahredici ve yıkıcı gerçek, Mısır'da Müslüman Kardeşler'i (Ihvancılar) iktidara getiren; Orta Doğu bataklığı ile Asya'nın yoksulluğunda dinci siyasal grupların egemenliğini ayakta tutan bir sosyo ekonomik çarpıklığın da cenderesidir aslında...
O cendere, normalde solcu siyasetin başarılı olması gereken köylü- işçi- gecekondu kitleleri arasında ne yazık ki yoksullukla teslim alınmış ve bağnazlıkla kuşatılmış insanlarla birlikte muhalefeti de etkisiz hale getirmiş oluyor ki, bizce en büyük çelişki de buradadır...
Bu köşede defalarca dikkat çektiğimiz "yoksullaştır- köleleştir" strarejisini özetliyor yukarıdaki saptamalar...
Ve o saptamaları kanıtlayan acı gerçekler sadece kırsalda ve varoşlarda dinci siyasetin, sahil boylarında ve varlıklı kesimlerde ise muhalefetin iktidarda olmasıyla dışa vurmuyor...
Her gün medyaya yansıyan sosyo ekonomik çıkmazların dayattığı aile faciaları, artan suç oranları ve işsizlikle geçim sıkıntısının girdabında boğulan insanların isyanı da zengin-yoksul uçurumundaki tehlikeli vahameti deşifre ediyor...
Peki; Türk toplumunun en az yüzde 60'ı karnını zor doyururken, AKP'yi halen ayakta tutabilen stratejiyi hangi çarpıklıklar besliyor?..
Devletten beslenen siyaset...
Yeniçağ'dan Aslan Bulut'un da "garantili seçmen" diye tanımladığı bir yapı var ki, işte yukarıda dikkat çekilen çarpıklığın en önemli dayanağıdır...
Ve o çark nasıl oluyor da 20 yıla yakın süredir bir siyasal iktidar tarafından kullanılabiliyor, işte o da ciddi sosyolojik araştırmaların konusudur...
Baksanıza; TÜİK'in Sosyal Koruma İstatistikleri de "yoksullaştır-köleleştir" stratejisini çok net biçimde deşifre etmiş...
TÜİK'e göre devlet 2018'de 14 milyon 389 bin kişiye toplam 442.6 milyar TL sosyal yardım yapmış...
Yani, genel bütçe giderlerinin yüzde 10.5'i sosyal yardımlara gitmiş...
Çünkü bu ülkede 3 milyon 282 bin 975 hane yıl içinde sosyal yardım almış...
Düzenli yardım alan 2 milyon 501 bin 106 hanenin oranı ise emekli aylığı alanların sayısını geçmiş ve neredeyse aktif sigortalıların sayısına yaklaşmış!..
Yani, her hanede 4 seçmen olsa, AKP'ye sadece devletten beslenen kesimlerden 10 milyon oy geldiği ortaya çıkıyor...
Bir de, her biri mürit-rant tezgahı üzerinden kendi ekonomik çarkını kuran tarikat ve cemaatlerin katkısı var ki, yoksulları kullanan siyaseti daha tehlikeli hale getiriyor...
Velhasıl, din istismarı ve bağnazlıkla beslenen seçmenlerden gelen devasa destek de hesaplandığında, AKP'nin her seçimde niçin 20 milyon seçmen kapasitesini aştığı ortaya çıkıyor...
Çarpıklığın kanıtları...
Yukarıdaki vahim tablonun dayanaklarını ve çarpıklığını görmek için arşivlere göz atmak yetiyor;
- 27 Nisan 2006 tarihli gazeteler;
"Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Yeşil Kartlı sayısının son iki yılda 6 milyon 700 binden, 11 milyon 366 bine yükseldiğini bildirirken, Yeşil Kartlılar'da Diyarbakır 571.667 kişi ile birinci sırada yer aldı."
- 25 Temmuz 2008 tarihli yayın organları;
"2000 yılında 10 milyon 126 bin 306 olan Yeşil Kartlı sayısı 2008 Haziran itibariyle 15 milyon 147 bin 738'e ulaştı. Yeşil Kart harcamaları ise 2000 yılında 209 milyon TL iken bu rakam 2007 itibariyle 3 milyar 818 milyon 259 bin TL'ye ulaştı."
- 9 Temmuz 2010 tarihli gazeteler;
"Türkiye'de SGK'ya aktif prim ödeyenlerin sayısı 14 milyon 987 bini ancak buluyor. Üstelik bunların 435 bini de çalışmayıp dışarıdan gönüllü prim ödeyenlerden oluşuyor. Yeşil Kartlı sayısı ise 9 milyon 449 bin 734. Ve 33 ilde Yeşil Kartlı sayısı, bir işi olup da SGK'ya prim ödeyenlerin sayısından fazla."
24 Eylül 2019 tarihli gazeteler;
"Türkiye'de giderek artan yoksulluk, bu yılın ilk yarısında aylık geliri 852 liranın altına gerileyen 366 bin kişiyi daha desteğe muhtaç hale getirdi. Yeşil Kart'lı vatandaş sayısı 8 milyon 628 bine ulaştı."
Yeşil Kartlı sayısındaki çarpıklık ve bu kartı kullananların sayısının 2006'ya oranla azalmış görünmesi sakın ola sizleri yanıltmasın...
Çünkü devletin denetimleri bir dönem herkese dağıtılan bu kartların alınmasını zorlaştırsa da, bundan yararlanan hane sayısının yükselmiş olduğu gerçeği değişmiyor...
Evet; Türkiye'nin yüzde 60'ı yoksulluk sınırında yaşıyor, yüzde 20'si de kendi yağında kavruluyor...
Nüfustan geriye kalan yüzde 20'lik kesim ülkenin kaymağını yese de, AKP'nin beslendiği sosyo ekonomik çarpıklık ve uyguladığı o sinsi strateji hiç değişmiyor...
Bir yandan devletin kaynakları, bir yandan belediyeler ve diğer yandan da tarikatlarla cemaatlerin kuşattığı yoksullar, "kadrolu seçmenler" olarak iktidarın değirmenine su taşırken, geriye kahredici bir gerçek daha kalıyor;
"Yoksullaştır- köleleştir" sistemine teslim olmuş böyle bir seçmen yapısı ve onları kullanan böylesine uyanık bir iktidar olduğu sürece, muhalefetin de işi çok zordur bu ülkede...
Çünkü "sosyal yardım" adı altında, hiç çalışmadan devletten beslenen çok büyük bir kitle var ki, iktidar ne diyorsa onu yapıyor ve AKP bu çarkın üzerinde, istediği gibi ayakta durmaya devam ediyor...
Söyler misiniz; kadrolu işçi ve kadrolu memurdan sonra, milyonlarca "kadrolu seçmen" istihdam eden kaç devlet var yeryüzünde?..
Ve muhalefet nasıl güç kazanmayı düşünüyor böyle bir organizasyonun içinde?..