Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Kadın, şiddet ve toplum

Genelde şiddet, özelde ise kadına yönelik şiddet konusundaki artış ürkütücü boyutlara ulaşmıştır. Bir yönü itibarıyla korona sürecinde sokağa çıkmanın sınırlandırılması şiddetin daha çok aile içine yönelmesine neden olduğu söylenebilir. Ancak şiddetin yoğunluğu, boyutu ve sürekliliği olgunun konjonktürel olmadığını göstermektedir.

Şiddetin yaygınlığı ailenin işleviyle toplum sağlığı konusuna bilim insanlarının yoğunlaşmasını zorunlu kılmaktadır.

Son bir ay içinde meydana gelen ilginç şiddet olayından bir kaçını hatırlatalım:

- Anne katili bir evlat işlediği cinayeti şöyle anlatır: "Eve sokakta bulduğum 2 yavru kedi ile bir yavru köpek getirmiştim... Sabah uyandığımda annem, hepsini evden götürmemi istedi, tartıştık ve Annem o sırada kafasını mutfaktaki mermere çarptıktan sonra yere düştü ve ben evden çıktım gittim."

-Bir başka anne katili ise işlediği cinayeti "annesine çelme takıp yere düşürdüğünü sonrasında sırtına oturup elli yerinden bıçaklayarak öldürdüğünü" itiraf eder. Ardından da duvara "Bu mahallenin namusu var" yazısını yazıp evden çıktığını söyler.

-Bir başka olayda ise katil kendisini terk eden kadınla yeniden birlikte olmak ister ve teklifi reddedilince onu önce boğar, sonra cesedini çöp variline tıkar ve yakar üzerine beton dökerek gömer.

-Katledilen bir başka kadının hikâyesi de şöyledir. 33 yaşındaki koca, boşanmak üzere olan eşiyle barışmak bahanesiyle eve gelir. Hem konuşmak hem de çocuklarını görmek istediğini söyler ve birlikte evden ayrılırlar. Boş bir araziye eşini götürerek genç kadının kafasına kurşun sıkarak öldürür. Cinayeti işledikten sonra katlettiği kadının ağabeyini arayarak "gelin cesedinizi alın" der.

Konu kadınlar yönünden çok acıdır. Nitekim yapılan bir incelemede yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlenen haberlerde; Türkiye'nin birçok ilinde, 1 Ocak 2019- 20 Kasım 2019 dönemindeki 324 günde, öldürülen 302 kadının büyük bir kısmı koca/eski koca, sevgili/eski sevgilisi tarafından öldürüldüğünü göstermektedir.

Kadınların 198'ini kocaları ya da eski kocaları, sevgili ya da eski sevgilisi öldürmüştür. 31 kadını abi, baba, oğul gibi aile üyeleri, 20 kadını komşusu ya da arkadaşı, sekiz kadını da akrabaları öldürmüş. 19 kadını ise damadı ya da eski damadı öldürmüştür.

Bu sonuçlar katillerin dışarıda değil içeride, uzakta değil katledilenlerin hemen yanı başında olduğunu ortaya koymaktadır. Doğrusu eğer katil içeride ise hem kapı kilit tutmaz hem de anahtarın kimde olduğu önemini kaybeder. Normalde insanlar dostlarına ve yakınlarına karşı tedbir almazlar bu da hem katili teşvik eder hem de işini kolaylaştırır.

Diğer yandan yaşananlar kadına şiddet üzerinden Türkiye'de aile yapısının geldiği yeri işaret etmektedir. Bu, toplumun kadın, aile, eş, evlilik, namus vb. kavramlara yüklediği anlamla ilişkili olduğu kadar katilin bunu yapabilme yeteneğini kendinde görmesiyle de yakından ilişkilidir. Şiddet, mağdurun müsait yani güçsüz olması, failin de cinayeti mümkün görmesiyle gerçekleşir.

Diğer yandan kriminal olaylar söz konusu olduğunda bunu üreten ekonomik ve toplumsal yapının göz ardı edilmemesi gerekir. Çoğu cinayet/intihar/tecavüz ve boşanma olayında paranın izi sürülürse faile ulaşılır.

Son zamanlarda şiddet, cinayet, intihar, tecavüz ve boşanmalar da olağan dışı artışlar var. İnsanların hem cinslerine ve yakınlarına karşı uyguladıkları şiddetin türü, yoğunluğu ve acımasızlığı yanında uygulanan yöntemler de şaşkınlık yaratacak niteliktedir.

Kadına şiddet, kötü muamele, intihar, tecavüz olayları bireysel olmaktan çıkmıştır. Konu daha az psikolojik daha çok ekonomik ve sosyolojiktir. Kadına şiddet yasa değil yapı sorunu haline gelmiştir. İrdelemeye oradan başlamak gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları