Kaderini Apo’ya bağlamak

İçindeki kini kustu. Azarlamadığı veya azarlamayı bugüne kadar denemediği, hep kendini tuttuğu, bir gaziler kalmıştı, onu da becerdi. Balıkesir’de bir gaziyi tersledi, bebek katili Apo’dan söz edip af etmeyin dediği için. Aslında askerliğini kantinde geçirmiş bir insanın anlamasını beklemek zor. Bu açıdan normal... Ama ne gam, sizin de umurunuzda mı yani gaziniz azarlanmış, şehit oğlunuzun kanı yerde kalmış. Boş verin siz, kömürü, pirinci alın. Yeter.
Neyse böyle derin konular aşar. Gelelim gayriciddi uluslararası konulara. Geçen hafta, içeri attıkları yetmeyen gazetecileri fırçalama haftasıydı. Beklendiği gibi Erdoğan ve taifesi Amerikalı ve Avrupalı patronlarından açık ve kapalı fırçayı yedi. Bizim İstanbul’daki boyalı basın da Davutoğu ile ABD Dışişleri Bakanı Kerry’e soruyu soran Amerikalı gazeteciyi karalama yolunu seçti.
Eskiden tanırlarmış da sabıkası varmış da. Yahu ben bu adamı 20 senedir Washington’dan tanırım ama her halde ebleh olmalıyım ki adamı sizin gibi hiç tanıyamadım. Aramızda bir selamlaşmadan öte muhabbet de yoktur. Yalnızca ABD Dışişleri Bakanlığı basın toplantılarında karşılaşırdık. Ama siz bir soru sormasından hemen çıkardınız adamın ne mal olduğunu, kutlarım. Sıkıysa ne olduğu konusunda iktidar partisi içinde tanımlama yapsanıza!..
Kusura bakmayın ama bizdekinin aksine demokrat ve özgür ülkelerde gazeteciler, güncel soruları liderlere sorarlar. Bunlar isterse kasıtlı isterse, merak saikasıyla sorulsun, önemli olan sinirlenmeden cevap verebilmek. Ben Clinton’a Beyaz Saray’da hem de bir uluslararası liderle ortak basın toplantısında, Monica Levinsky sorusu soran gazeteciler bilirim. Bakın soysuzlara, koca ABD Başkanı’nı soru sorarak ne kadar zor duruma düşürüyorlar. Hemen Silivri’ye.
Ardından Milliyet gazetesinde yayınlanan tutanak işi. Ne kadar tesadüf, tam da ABD ajanı olmakla suçlanan bir gazetecinin, gazeteye girdiği gün gerçekleşti bu hikâye. Kafamdaki tek soru bu. Acaba kim ne amaçla verdi bu tutanakları? Kamuoyu oluşturmak tepkisini ölçmek için olamaz mı? Olabilir ama gene de yapılan gazeteciliktir. Ona da kızdı arkadaş. Ona Rockefeller türü basın lazım. Pürüzü olmayan, gaflarını zafer gibi gösteren. Şimdilik yüzde seksen onun istediği gibi ama gene arada bir yüzde 20’lik, durumdan vazife çıkaramayan asiler var, hedef onlar.
Oysa hem Merkel’in ziyareti sırasında hem de ABD Dışişleri Bakanı’nın tutuklu gazeteciler konusunu gündeme getirdiği gün gibi aşikâr. Yok, hâlâ neden tutuklu oldukları bile belli olmayan bu arkadaşlar terörist ve darbeci Başbakan’a göre. Hani kendisi bağımsız adalete ve kişilerin suçu sabit olana kadar masumiyetine inanıyor ya.
Sonuç, ABD Dışişleri Bakanı Kerry’inin Suriye konusunda bile bizimkilerle farklı görüşte olduğu netleşti. Askeri müdahale yerine bizimkilerin hiç de memnun olmadığı, içinde Esad’ın yer alacağı bir çözüm. Geçen hafta da Alman Başbakanı Merkel bizimkilerden farklı açıklamalar yapmış ve Ankara’nın taleplerini diplomatik dille kabul etmediğine işaret etmişti. Alman basını açık seçik yazıyor. Kerry konusunu da Amerikan basını yazdı. Ama iktidardan korkan bizimkilerde çıt yok.
Bizim taleplerimiz kabul görmezken onların talepleri aldı başını gidiyor. Bu arada unuttuklarını da ekliyorlar. Mesela onların Suriye talebiyle, PKK ve Bağımsız Kürdistan kuruluşu yolunda anayasa görüşmeleri sürüyor. Sempatilerinin sonu belli oldu. Artık azarları da sevgi sözlerini geçiyor.
Sevgili okurum; hazırlanan anayasa senin anayasan değil. Öcalan ve çetesinin taleplerini yerine getirdi. Bunun karşılığında neyi alacakları da artık açık. İyi de benim sevgili halkım, yiyeceğin kazığın büyüklüğü ne kadar hiç düşünüyor musun?

Yazarın Diğer Yazıları