Kader kurbanı Öcalan ve Arslan Bulut’un yazıları
Abdullah Öcalan’ı da kapsayacak bir genel af sürecinin başlayacağı sinyalini Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan, İmralı’da yaptığı görüşmeden sonra “Ağabeyim 2013 yılında serbest kalacak” diyerek vermişti. Sonra Mehmet Ali Birand, “Bana kızacaksınız” diye bir makale yazarak, Öcalan’ı TBMM’de göreceğimizin haberini vermişti. Öcalan’ın serbest bırakılması sürecinin işlediği başka donelerden de anlaşılıyor. Tabii Öcalan’ın affı, Erdoğan’ın arzu ettiği “kuvvetler birliğine dayalı başkanlık sisteminin” siyaset bilimi ile diktatörlük seçimlerinin yapılması sonrasında gerçekleşecektir. Ancak şimdiden psikolojik zeminin hazırlanmaya başlandığını görüyoruz.
Bülent Arınç’ın hem Öcalan’ı hem de PKK’yı, mağdur ve haklı bir mücadelenin insanları olarak gösterme çalışmaları sürüyor. Arınç şöyle diyor: “Size üç arkadaştan bahsedeyim; üç kişi Anadolu’dan gelmişler, birisinin adı Durmuş, birisinin adı Yakup, birisinin adı Abdullah. Tapu Kadastro Meslek Lisesi’nde arkadaşlık yapıyorlar. Lise Ankara’da, Maltepe’de, Demirtepe tarafında bir yerde. Okulun karşısında da yurt var. Anadolu’dan gelen bu öğrenciler bu yurtta bir aradalar. Üçü namaz kılıyorlar, üçü de inançlı insanlar. Çok iyi arkadaşlıkları var, Maltepe Camisi’ne gidiyorlar, ders çalışıyorlar. Hepsi Anadolu’dan gelmiş, ailesinden bu eğitimi almış veya bu gelenekleri yaşatan insanlar. Sonra yıllar geçiyor; bunlardan birisi yurt dışında tahsil yapan, Hukuk’ta okurken benim de bir yıl arkadaşlığımı yapan Durmuş Yılmaz olarak Türkiye’de Merkez Bankası Başkanı oluyor. Uşaklı Durmuş Yılmaz, o üç arkadaştan birisi. İkincisi Yakup İnce, Konya’dan yetişmiş bir mühendis, 30 yıldır Medine-i Münevvere’de mühendis olarak çalışıyor. Üçüncüsü de Abdullah, Abdullah Öcalan. Tapu Kadastro Meslek Lisesi’nin öğrenci yurdunda, birbirlerini çok seven, namazı beraber kılan, orucu beraber tutan, iftarlara, sahurlara beraber kalkan bu insanların hayatları hangi noktada kesişmiş, hangi noktada ayrılmış. Türkiye’nin son 50-100 yılını bu tablonun içinde görebilirsiniz.”
Bülent Arınç, Hrant Dink’in eşinin; “Bir çocuktan, bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamamız gerekir” sözlerini hatırlatarak, “İşte Abdullah Öcalan da öyle, belki bir karanlığın kurbanı olarak bu yollara götürülmüş içinde MİT’in parmağı da olabilecek şekilde şimdi İmralı’da tecritte yaşayan bir insan. Ama bir çocukluğu, bir gençliği var” diyor...
Arınç, Abdullah Öcalan ve PKK’yı değil, Türkiye Cumhuriyetini mahkum ediyor. Ancak Arınç’ın sanmayalım ki bu düşüncesi çok yeni. 5 Haziran 2002’de Arınç, TBMM AKP grubunda yaptığı konuşmada şöyle söylüyor. “Apo için hiç kimse 30 bin kişinin katilidir diyemez. Bunun ispatı mümkün değil. Çünkü Apo katil olarak yargılanmadı. Apo ve PKK olayı farklı şekillerde değerlendirilebilir. Güneydoğu’daki olaylardan dolayı Apo ne kadar suçluysa Teoman Koman da o kadar suçludur.” (Arınç’a Teoman Paşa Soruşturması “, Hürriyet, 7 Haziran 2002.) Arınç’ın hakkında bu açıklamasından dolayı soruşturma başlatılıyor. AKP iktidara gelince durduruluyor. Özetle, Arınç, Türkiye Cumhuriyeti devletinden nefret ediyor.