"Kabataş yalancıları"nı ilgilendiren bir durum yok
Günlerdir kafa bulmayan kalmadı.
Kafa bulunmayacak gibi de değil hani; ben de birkaç defa açıp gülerek izlemedim değil…
Ama linç niye?
Tehdit niye?
Hedef gösterme niye?
***
Gazete Pencere'de yayınlanan "Bahçeli'ye aşı yapan hemşire, canını acıttı diye darp edildi" şeklindeki mizah haberini, gerçek zannederek paylaşan Özlem Gürses'i hedef alan kampanyadan söz ediyorum.
Yerden yere vurulmasına konu olayı "kişisel yararı ve kamu zararına" mı kullandı Gürses?
"Ahlaka aykırı ve müstehcen yayın" mı yaptı?
Herhangi bir "ırkı, cinsiyeti, yaşı, sağlığı, bedensel özrü, sosyal düzeyi ve dini inancı" mı aşağıladı?
"İstismar" da mı bulundu?
"Genel ahlak anlayışını, din duygularını, aile kurumunun temel dayanaklarını" mı sarstı?
"Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadeler" mi kullandı?
"Özel hayatın gizliliği"ni mi ihlal etti?
"İntihal" mi yaptı?
"Şeref ve haysiyetleri" mi hedef aldı?
Kendisine "Yayınlanmamak kaydıyla verilen bilgileri" mi yayınladı?
İddia edildiği gibi "Yalan haber" mi yaptı?
***
Basireti bağlandı.
Allah hiçbir gazeteciyi düştüğü duruma düşürmesin, hele ki toplumu böyle kutuplaşmış, kamplaşmış, bilenmiş, insafsızlaşmış bir ülkede…
Ama, basiret bağlanması da, ne Basın Ahlak Yasası'na, ne de Basın Meslek İlkeleri'ne aykırı değil bildiğim kadarıyla.
***
"Doğrulamadan haber yapılmaz" düsturunu zehirli bir oka çevirip Gürses'i kevgire çevirmeye kalkışmadan önce "Aktardığı haberin aslında "haber" olmadığını öğrenince ne yapmış" ona da bakmak gerekmez miydi?
Madem, hedefi değişen ama yöntemi sabit bu haysiyet cellatlıklarının temeli niyet okuması; "niyeti"ne bakmak gerekmez miydi?
Böyle fahiş bir hata yapmış birinden ne beklenir?
Hatasını kabul edip özür dilemesi…
Gürses, hatasını kabul etmemiş mi?
Etmiş.
İşin aslını anlatıp, yaptığı hatayı düzeltmemiş mi?
Düzeltmiş.
Özür dilememiş mi?
Dilemiş.
Daha ne yapması bekleniyor?
Kimseyi savunmak için filan değil sırf bunu anlamadığım için yazıyorum aslında bu yazıyı;
Gürses, kendini mi yakmalıydı?
Boşaltılan Numune Hastanesi binasının çatısından aşağı mı atlamalıydı?
Gazeteciliği bıraktığını mı açıklamalıydı?
Yaptıkları haberle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bütün kurucu değer ve kurumlarının içinin boşalmasıyla sonuçlanacak bir tasfiye operasyonunda görev aldıkları, insanların cezaevlerinde inim inim inleyerek ölmesine yol açtıkları halde hâlâ "gazeteciyim" diye gerim, gerim gerinerek dolaşan ve de hürmet görenlerden geçilmeyen bir ülkede, insaflı mı?
***
Em trajikomiği, düne kadar, "Üzerleri çıplak, elleri deri eldivenli, başlarında tuhaf bantlar bulunan 70-100 kadar adamın, başörtülü bir kadının çocuğunu taşıdığı puseti tekmeleyip, kadının üzerine işeyip, bir de dövdüğü"ne inanan, bunu kanal kanal gezerek, günlerce yazarak cansiparane savunan, bu "fantezi" uğruna "Toplum barışı"nı tehlikeye atan tiplerin, bugün Gürses'e "gazetecilik", "doğruculuk" taslıyor oluşu…
Reva mı?
Taksim olmadı Bastille'de anır
Dünyanın bütün 'Karakaçan'ları, 'Rucio'ları; haydi gözünüz aydın!
Müjdeyi Ertuğrul Özkök verdi.
Halktan gelen şikayetleri değerlendiren Fransa Parlamentosu, "Horoz kukirikosu, at kokusu, ağustosböceği cırlaması, kurbağa viyaklaması, ördek vakvaklaması, koyun melemesi"yle birlikte "eşek anırması"nı da "ülkenin milli ve yerli kültürel mirası" kabul etmiş.
Demokratik haklarını kullanan gruplara karşı sergilediği "orantısız şiddet"le "Polis devleti" olma yolunda ilerlese de, "Anırma özgürlüğü" yasal güvenceye alınmış ülkede.
Bilmem hatırlar mısınız, bir vakitler, "Adı Hüseyin olan biri Amerika'ya başkan seçilsin, çıkar Taksim Meydanı'nda anırırım" iddiasında bulunan bir matbuat mensubu vardı. Gazetecilik ahlakı, okura verilen sözü tutmayı gerektirdiğinden, kendisine de bu yönde hayli ısrarlı çağrılarımız olmuştu. Taksim Meydanı'nda anırma şartlarını olgunlaştırabilmek için hiçbir fedakarlıktan kaçınmamıştık.
O gün için başaramadık.
Geç olsun güç olmasın.
Nihayetinde, memleket meseleleri karşısında, topluma verdiği anırma sözünü tutmayanları anırtma yolundaki mücadelemizi ertelemiş bir hareketin mensuplarıyız biz!
O sebepten dolayı… Diyorum ki…
Her ne kadar, insanda, yüzüne tükürsen yağmur sanacak algısı yaratıyor olsa da, insanlık hali, olur ya, Taksim Meydanı'nda anırmaya utanmıştır, çekinmiştir, nasıl bir tepkiyle karşılacağını ölçememiş, cesaret edememiştir…
Hiç mühim değil…
Fırsat ayağına geldi.
Dün, adı "Hüseyin" olan Obama seçildiğinde Taksim Meydanı'nda anıramadıysa, bugün, Beyaz Saray'ın Obama'dan sonraki en hibrit sakini, Hint-Karayip melezi Başkan Yardımcısı Kamala'nın seçilmesi şerefine Bastille Meydanı'nda anırarak da yerine getirebilir pekala sözünü…
Kim ne diyecek;
Memlekette kapı gibi anırma özgürlüğü var sonuçta!
SORU-YORUM
Pandemi dolayısıyla kapanan işyeri yok ise, nasıl "Pandemi dolayısıyla kapanan işletmelerin vergi ödemelerini" erteleyebiliyorsunuz?
Günün sonunda, "Pandemi dolayısıyla kapanan işletmelerin vergi ödemelerini" erteleyecekseniz, hangi akla hizmet millete "Pandemi dolayısıyla kapanan işyeri yok" diyebiliyorsunuz?