Jandarma ile uğraşmayın
Orta Doğu bölgesinde hemen sınırımızda büyük bir hercümerç yaşanmak üzere. Libya’nın parçalanması, eğer büyük ve şimdi öngörülemeyecek bir gelişme olmaz ise artık bir zaman meselesi. Suriye’de eğer Esad rejimi devrilir ise Suriye, içine Lübnan ve Irak’ı da alan bir iç savaşa sürüklenecek. İsrail, İran’a saldırmak için her türlü hazırlığı gerçekleştirmiş durumda. Bu saldırı gerçekleşir ise İran, çok kapsamlı bir cevap verecektir. Orta Doğu, bir yangın yerine dönecektir. Önümüzdeki bir sene, Orta Doğu’nun gördüğümüz en tehlikeli bir senesi olabilir. Tabii ki, böyle bir süreçten, Suriye, Irak, Lübnan, Ürdün, İsrail ve İran’dan sonra en fazla etkilenen ülke Türkiye olacaktır.
Yukarıdaki tabloyu okuyan PKK ve Barzani, Arap Baharı adı verilen bu süreci, bir ’Kürt Baharı’na dönüştürmenin planları üzerinde çalışıyorlar. PKK, bir yandan Suriye’de Esad rejimine destek verir şekilde konuşlanırken, Esad sonrasında Suriye’de Kürtlerin yaşadığı bölgede en etkin politik-silahlı güç haline gelmek için çalışıyor. PKK, 2012 yılına “Kürt Baharının Finali” adını vermiş durumda. Dün İstanbul’da çıkan 15 kilo patlayıcı ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne saldırı planları, örgütün bu sene gözünün döndüğünü gösteriyor. DHKP/C, TKP/ML PKK işbirliği bu sene büyük kentlerde ve güvenlik güçlerinin etkin olduğu bölgeler dışında sansasyonel eylemler ile sonuç almayı ve hükümeti korkutarak dize getirmeyi hedefliyor.
Genel tablo bu. Türkiye’nin bu genel tablonun oluşturduğu tehditler ile mücadele konusunda elindeki en önemli ve büyük güç, Jandarma Genel Komutanlığı’dır. 1987’de PKK ile mücadele görevi Jandarma Asayiş Kolordusu’na verildiği zaman terörle mücadele konusunda altı yapısı çok zayıf olan Jandarma Genel Komutanlığı, zaman içerisinde terör ile mücadelede en profesyonel güç haline gelmiştir. Bir süre önce konuşması basına sızdırılan eski Genelkurmay Başkanı, PKK ile mücadelede yapılan hataları eleştirirken konuşmasının bir yerinde, ’Jandarma bu eleştirilerimin dışında, çünkü onlar işlerini profesyonelce yapıyorlar’ diye boşuna dememiştir.
Profesyonel ordu diye tutturan çevrelerin, aslında Türkiye’nin elindeki tek tam profesyonele yakın ordu olan Jandarma Genel Komutanlığı’nın kaldırılması için çalışması, çok anlamlıdır. Aynı çevrelerin sistemli bir şekilde Jandarma Genel Komutanlığı’nı ve jandarma teşkilatını karalamaları, psikolojik baskı altına almaları, saldırmaları bir başka yazının konusudur.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na beş yüz profesyonel er alınmasını günlerce televizyonlarda gösterenlerin, öte yandan uzman erbaşları, 24.850 uzman jandarması, her birisi terörle mücadelede seneler içinde pişmiş ve genç subaylara sahada yol gösteren astsubayları, jandarma özel harekat birlikleri ile jandarma teşkilatı Türkiye’nin iç güvenliğinin bel kemiğidir. 1988’de açılan bir yıllık uzman jandarma okuluna, ortaokul ve lise mezunları alınırken, son senelerde hemen hepsi üniversite mezunlarından oluşan bir kadro oluşmuştur.
Önce 2013’te uzman jandarma okulunun kapatılması kararı alındığı basında çıktı. Yakında Jandarma Bölge Komutanlıkları kaldırılacak. Şimdi Jandarma Genel Komutanlığı’nın 2012 senesi içinde % 10 küçülme kararı aldığı ortaya çıktı. Üç sene sonra Jandarma Genel Komutanlığı’nın olup olmayacağı bile belli değil. Oysa şimdi daha morali yüksek, geleceğe daha güvenle bakan, ülke güvenliği konusunda kendisine güvenildiği hissi verilen bir jandarmaya ihtiyaç var.
Özetle, Jandarma Genel Komutanlığı’na en fazla ihtiyaç duyulduğu bir dönemde birileri onunla uğraşıyor, tasfiye etmeye çalışıyor. Bazı çevrelerde jandarma sanki Yunan veya Alman içişleri bakanlığına bağlı imiş gibi “jandarma İçişleri Bakanlığı’na bağlanmalı” diye bağırıyor. Oysa yapılacak şey çok basit; 1980 öncesi vali-komutan sicil ilişkisini kurarsanız mesele çözülmüş olur. Yoksa 50 veya 100 sene sonra bu ülkenin tarihini okuyacak çocuklar, bizim bugün 1800’leri okuduğumuz gibi 2010’lu yılları okurlar.
Not: ABD Başsavcısı Eric Holder, Şikago’da Northwestern Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yaptığı konuşmada Amerikan Başkanının vermek zorunda kalabileceği en zor kararlardan birisinin ADB dışında yaşayıp terörist bir tehdit oluşturan Amerikan yurttaşlarının ölüm emrini vermek olduğunu açıkladı, fakat böyle bir emrin yasal ve zaman zaman gerekli olduğunu söyledi.