İzmir'den Mehmet Türk'ün feryadı; 'Tavan uyuyor taban ölüyor'
Siyaset nabzının en güzel tutulduğu yerlerden biridir çay ocakları. Demli çayın sıcaklığı ile Anadolu insanının dobra dobralığı, açık sözlülüğü, cana yakınlığı birleşince sohbetin tadına doyum olmaz. Siyasetin halk arasında nasıl bir algı yarattığının doğruya yakın ölçülerini çay ocaklarında kolaylıkla elde edebilirsiniz. Çünkü; hangi parti, hangi iktidar olursa olsun çay ocaklarında merkezin borusu ötmez.
MHP Genel Başkanı adayı Koray Aydın’ın hafta sonu çalışmalarını izlemek için İzmir’e sabahın erken saatlerinde vardık. Aydın’ın ilk ziyareti MHP İzmir İl Başkanlığı olduğu için teşkilat binasına da haliyle erken saatte geldik. Ekip arkadaşlarımla birlikte zaman geçirmek için hemen yakında bulunan çay ocağına oturduk. Bir de ne görelim?.. İzmir’in etrafından bir çok Ülkücü ve MHP’li bizden önce gelmiş Koray Aydın’ı bekliyorlar. Tanıdıklarla hasret kucaklaşmalarının ardından çaylar tazelendi. Kısa bir hal hatır faslından sonra da tabii ki sohbet hemen MHP’nin 4 Kasım kongresine odaklandı.
Değişim için yanıp tutuşan Ülkücülerin her birinin “neden seçimleri kaybettik” sorusuna kendi beldelerinden, kendi ilçelerinden verdikleri bir dünya örnek oldu. Ama yapılan sonuç değerlendirmelerinde ise hep “siyasi tembellik” vardı. Bir örnek vereyim;
Adı; Mehmet Türk. 60 yaş civarında, ömrünü davaya vermiş, Ülkü Ocakları’nda, Ülkücü Memurlar Derneği’nde görevler almış bir Ülkücü. “Ben Sayın Bahçeli’nin 1973 yılında Ankara İktisadi İdari Bilimler Yüksek Okulu’ndan öğrencisiyim. Bugüne kadar hep kendisini destekledim ama bundan sonra desteklemiyorum” dedi ve bizim hiç lafa girmemize fırsat vermeden peş peşe sıraladı;
“Devlet Bahçeli çalışmıyor. En son belediye seçimlerinde geldi bir konuşma yaptı sonra da otelde kahve içip, gitti Ankara’ya. Şöyle ilçelere köylere gitseydi ne olurdu? Rahmetli Başbuğ buralara geldiğinde köy köy dolaşırdı. Bak sana söyleyeyim. Karabağlar ilçesinde bir tane meclis üyesi çıkaramadık. 600 oyla barajı aşamadık. Barajı aşabilseydik 6 üye çıkarırdık. Devlet Bey hiç çalışmıyor. Çalışsa hala peşinde koşuşturuyor olurduk. Çevrenizdeki herkese sorun. Bizimkiler seçimden seçime buraya gelirler, doğru düzgün de çalışmazlar. Dağıttılar arkadaşlarımızı diğer partilere. Yani anlayacağın kardeşim, Tavan uyuyor, taban ölüyor.”
Sohbeti dinleyen bir başka Ülkücü de aynen şu tepkiyi gösterdi;
“Ülkücüler idare-i maslahatçı olmaz. O kadar!..”
İzmir’in sıcakkanlı ve de samimi insanları çay sohbetinin sıcağı ile anlattılar da anlattılar. Hepsinin ortak dertlerinden biri de Ankara Balgat’taki yapıya seslerini duyuramamaktı.
Koray Aydın’ın MHP il teşkilatına gelmesine çok az zaman kaldığı için sohbeti bitirmek zorunda kaldık. Bina içinde bekleyenler arasında heyecan doruktaydı. Odalar, ara katlar tıklım tıklım doluydu. Aydın, teşkilata yönelik konuşmasında “sorumluluğun gereğini yerine getirmenin” altını ısrarla çizdi. Tabanın nabzını çok iyi tutan bir politikacı olan Koray Aydın, “Günü idare eden, günü kurtaran yapıyı kabul etmiyoruz. İktidar istiyoruz” deyince toplantı salonunda bulunan Mehmet Türk ile göz göze geldim. Mehmet Bey’in yüzü gülüyor, avuçları patlarcasına Aydın’ı alkışlıyordu.
Koray Aydın konuşmasını tamamladıktan sonra yanımda oturan bir MHP’li vatandaş, arka sıradaki eski milletvekili Nazif Okumuş’a döndü, “Genel Merkezden değil, milletin içinden milletin seçtiği milletvekillerini artık görmek istiyoruz” dedi. Okumuş da, “Koray Bey de bunları anlatıyor, senin dediklerini söylüyor” deyince vatandaş “ben yine de söylemiş olayım” diye son noktayı koydu.
Koray Aydın’ın tabana yaptığı yaşam aşısına İzmir de oldukça olumlu tepki verdi. Ege’deki değişim fırtınasından izlenimlerime yarın Manisa ve Balıkesir ile devam edeceğim.