İzmir’deki casuslar
İzmir’de bir süreden buyana TSK mensuplarına yönelik bir casusluk davası devam ediyor. İddia o ki, Bilgin Özkaynak adlı bir iş adamının başında olduğu örgüt, subaylar ile telekızlar aracılığıyla ilişki kurup sonra onlardan şantaj yoluyla askeri sırları elde ediyor. Üstelik başka subay arkadaşlarına komplo kurmalarına yardımcı oluyor. Bu suretle örgüte yeni elemanlar kazandırılmasına yardımcı
oluyor. Böylece yüzlerce subay ve (iddia o ki henüz haklarında soruşturma başlatılmamış olan) sivil bürokrat casusluk örgütüne giriyorlar. Tabii bu iddia her gün gazetelerde okuduğumuz bir haber türünü aklımıza getiriyor. Bir kadın zengince bir erkekle ilişki kurar. Erkek bir eve davet edilir. Tam o sırada eve bir grup erkek gelir. Adamı döverler. Çırılçıplak soyup fotoğraşarını çekerler. Elinden zorla imzalattıkları senet alırlar. Ve adamı bankadan para çekip getirmesi için yollarlar. Bu duruma düşen kişi genellikle evden çıkar çıkmaz polise gider ve şikayette bulunur. Nasıl oluyor da bir kadın ile cinsel ilişkiyi girdiği sırada filme alınan subayların (ve sivil bürokratların hepsi) şantaj ile karşılaşınca üç-beş bin lira değil, devletin sırlarını bu şantaj çetesine veriyorlar. Üstelik başka subaylar hakkında da örgüt için bilgi toplayıp, şantaj yapılmasına aracı oluyorlar. Bu sırada Milli İstihbarat Teşkilatı da uyuyor. Yüzlerce bürokratı tuzağa düşürmen için gerekli olan fahişe sayısı da epeyce olmalı. Bu yüzlerce fahişeden bir sızıntı olmuyor. Türk gizli/askeri belgeleri “uluslararası casusluk piyasasına çıkınca” hiçbir NATO gizli servisi de uyanmıyor. Uyuyan MİT’i uyandırmıyor. MİT’i değişik açılardan eleştirmek
mümkün olabilir. Ancak bu kadar kapsamlı bir casusluk yapılanmasını ve çalışmalarını görmeyecek bir teşkilat değildir MİT. Kısaca casusluk davası ile ilgili anlatılanlar akla aykırıdır.
Doktora ve doçentlik tezi Türk ordusu olan bir akademisyen olarak İzmir’deki casusluk
davasının Balyoz, Ergenekon vs. vs. adları ile Türk ordusunun Soğuk Savaş sonrasında girdiği bağımsızlaşma sürecini engellemek ve siyasal kadrolaşma yapmanın bir parçası oldu-
ğunu biliyordum. Bu konuda kapsamlı bir değerlendirmeyi yayınlamıştım. İzmir casusluk
iddianamesini de okumuştum. Buna rağmen pazartesi günü dostum Yavuz Selim Demirağ’ın daveti üzerine kendisi ile birlikte İzmir’e davayı izlemek için gittim. Davayı izlemenin
bir başka şey olduğunu anladım. Ben davayı izlerken amfibi grup komutanı Tuğgeneral Ercüment Tatlıoğlu ifade veriyordu. Kendisinin “örgütle” bağlantılı olduğu kanısına “örgütün” üyesi olduğu iddia edilen Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı korgeneral ve bir denizci albay ile telefon görüşmesi irtibatı olduğu iddiası ile varılmış. Konuşma içerikleri yok. İnanılır gibi değil. Tuğg. Tatlıoğlu’da diyordu ki;
“Birisi benim komutanım. Her gün görüşürüm. Öbürü aynı kuvvette astım. Rus Genelkurmay Başkanı’nın Türkiye ziyaretinde helikopter pilotu olarak Rus generalini uçurdu. Bu uçuş öncesinde
aradım.” Ancak inanılmazlık burada bitmiyor. Tuğa. Tatlıoğlu’nun suçu 2007 tarihinde üretilen bir koster yani gemilerin limana girmesi ve çıkmasına yardımcı olan deniz aracının bilgilerini 2010 senesinde örgüte vermekmiş!!!! Tatlıoğlu diyor ki; “Bu askeri araç değil, belge askeri sır değil, ticari sır bile değil. Üstelik bu belgenin bilgisayardan alındığı tarihte ben bu bilgisayara daha dokunmamıştım. Deniz Kuvvetleri’nin bilgisayarına girmek için şifreyi daha sonra aldım.”
Tutuklu yargılanan bir albay bana “Hocam beni tanıdınız mı? Ben İrfan Bulut” dedi. 2002-2005 yılları arasında Atina’da askeri ataşe imiş. 2004 yılında rahmetli Gündüz Aktan ile birlikte gittiğimiz sırada oradaymış. Neden yargılanıyormuş biliyor musunuz? 2008’de Atina’da hazırladığı belgeyi örgüte
vermekten. Albay Bulut diyor ki; “Hocam, 2005’te görevden döndüm. 2008’de Atina’da nasıl belge hazırlamış olabilirim? Buna rağmen tutuklu olarak yargılanıyorum.”
Son olarak örgütün lideri olduğu iddia edilen ve kendisinden ele geçirilen şashdiskten
örgüt ile ilgili veritabanı çıkan Bilgin Özkaynak, 9 Mayıs’ta gözaltına alınmış. 13 Mayıs’ta tutuklanmış. şashdiskten 12 Eylül tarihli belge çıkmış. Çok nefis bir savunma yapan Tatlıoğlu’nun avukatı mahkemeye “Bu ortaya çıktıktan sonra bu davaya devam edilir mi?” diye sordu. İzmir’de casuslar değil, Türk Milletinin seçkin evlatları yargılanıyor.