İzmir Davası’nda müdahil olmak
Resmi rakamlara göre 367 sanığın yargılandığı “İzmir Casusluk Davası” devam ediyor. Resmi rakam dedim zira bu davanın dosyasında yaklaşık 5 bin isim var. Şimdileri İçişleri Bakanı olan Efkan Ala’nın da adı geçiyor dosyada. İsimleri bir şekilde bulaştırılanların büyük bölümü görevlerinden istifa ederek emekliye ayrıldı. Elbette çoğu asker.. Kendi sınıflarında en başarılı personel, isimlerinin “casusluk-fuhuş” gibi yüz kızartıcı suçlarla anılmasını önlemek amacıyla sessiz sedasız köşelerine çekildiler. Her ne kadar tutuklu sanık kalmadıysa da her an tutuklanma endişesiyle ve malum medya tarafından “itibar infazı” na uğramamak için emekli olanların çoğu bir başka iş alanına geçiş dahi yapamadılar. Tıpkı İstanbul Casusluk Davası gibi deliler, dijital veriler sahte. Arama tutanakları yasa dışı. İddianame “kes-yapıştır-kopyala” metodu ile yapılmış. Kısacası her şey illegal.. Olan, yıllarını hapishanede geçiren ve istikballeri mahvolan insanlara oldu. Ama işkence bitmiş değil. Pazartesi gününden bu yana devam eden duruşmada Milli Savunma Bakanlığı avukatları “Müdahil” olmak istiyor. Sebebi “Adil yargılamanın sağlanması ve TSK ve Bakanlıktan belge istenmesi durumunda bu belgelerin temininde yardımcı olabilmek” miş. İtirazlar üzerine “Bakanlığın olası suçtan zarar görme ihtimaline karşılık” cevabı da ilginç.
Söz konusu davayı başından beri takip ettiğim için Milli Savunma Bakanlığı’nın “müdahillik” talebini “üzerine tüy dikmek” olarak yorumladım. Zira üç yıla yakın tutuklu kalan sanıkların savunmalarında “askeri belgelerin Genelkurmay Başkanlığı’na sorulma talepleri” sanıkların lehine değil aleyhine gelen bilir kişi raporları üzerine tutukluluk süreleri uzamıştı. Şimdi Bakanlık avukatları “adli yargılamanın sağlanması ve belge temininde yardımcı olmak” tan dem vuruyor. Sanıkların kahir çoğunluğu “gölge etmesinler başka ihsan istemez” diyor. Bugüne kadar “adil yargılanma” için kılını dahi kıpırdatmayan Milli Savunma Bakanlığı “suçtan zarar görme ihtimali” ni yeni hatırlamış.. Kimileri iyi niyetle “Bakanlığın askeri personelin hukuki haklarına yardımcı olma girişimi” olarak nitelendirmiş olsa da, sütten ağzı yananlar yoğurdu üfleyerek “işin içinde iş var” diyor.
Askeri personelin evinde ele geçirildiği iddia edilen belgelerin hemen hepsi ders notları. Askeri okullarda, kurslarda ve Harb Akademileri’ndeki ders notları, iddianameye göre “gizlilik dereceli belgeler” . Yine iddianameye göre bu notlar gizlice ele geçirilip yabancı ülkelere casusluk amacıyla verilecekmiş. Avukatlar adı geçen notların başta Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Bostanoğlu ve Harb Akademileri’nde komutanlık yapan kişilere sorulması ve tanık olarak dinlenmelerini talep ediyor. Şimdilik mahkeme heyeti karar almış değil. Duruşma devam ediyor. Ancak “tiyatro sürüyor” yorumları da yapılıyor. Zira sahteliği belgelenmiş, hukuksuzca sahte delil üreten polislerin kimlikleri tespitli olduğu halde henüz polisler dinlenmedi.
Ergenekon, Balyoz gibi benzeri davalarda özel yetkili savcı ve hakimlerin bir türlü “dijital verilerdeki parmak izi için adli tıptan sormadığı” nı İzmir Davası hakimleri yıllar sonra soruyor.Sözde delillerdeki parmak izlerinin belirlenmesi için Adli Tıp’tan rapor beklenecek. Oysa bu işlem hukuki olarak en başında yapılmış olsaydı belki de hiç kimse tutuklanmayacaktı. İzmir Davası devam ederken, Yargıtay’ın onadığı İstanbul Casusluk Davası’yla ilgili Anayasa Mahkemesi’nden beklenen karar henüz açıklanmış değil. Tutuklu sanıklardan Necmi Yıldırım’ın Mamak’ta başlattığı açlık grevi yakınları tarafından endişe ile takip ediliyor. Necmi Yıldırım’dan haberleri paylaşmaya gayret edeceğiz.