İyimser olmak isterdim
Ben de iyimser olmak, toz pembe tablolar çizmek isterdim size. Hamdolsun bir elimiz yağda, bir elimiz balda, yediğimiz önümüzde, yemediğimiz ardımızda hopluyoruz, zıplıyoruz, dönüyoruz demek isterdim ama kazın ayağı hiç de öyle değil..
Memleketin her köşesine akın akın gelmiş Suriyeliler sayesinde içeride huzursuzluk ve tedirginlik had safhaya ulaşmış durumda. Ensar ve muhacir edebiyatı ile başlayan bu serüvenin sonunda aç ve açıkta kalan Türk evlatları olacak galiba.
Ülkemize geçici konaklama statüsü ile gelen Suriyeli Araplar yavaş yavaş geri gönderilmedikleri takdirde çok değil yirmi sene sonra her 4 kişiden biri Arap olacaktır. Türk devletini temsil noktasında olan Sayın Cumhurbaşkanına bu vahim durumu birilerinin anlatması gerekiyor.
Hamaset ile siyaset yapmaya devam edildiği takdirde Türk'e nefes alacak bir ağaç gölgesi bir yeşil koru dahil bırakmayacaklar. Naçizane hatırlatıyorum Suriyeli Araplar birçok organize olaylarla toplumun huzurunu kaçırmıştır. Birçok bölgede kavgalar çıkmakta ve halk "Suriyeliler ülkemden defolsun" diye bağırmaktadır.
Konukseverliğin ve misafirliğin de bir haddi hududu vardır. Ülkemizin demografik yapısını bozmaya hiç kimsenin hakkı ve yetkisi olamaz. Başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere Devletin bütün kurumlarını yarın çok geç olmadan bu konuda hassas olmaya davet ediyorum.
Memleket ve millet adına kaygılarımız bir hayli fazladır. Sürekli değişen dış politikamızda oynak tavırlar istikrarsız gidiş gelişler zihinlerimizde henüz bir cevap bulabilmiş değildir.
ABD'nin ve Avrupa'nın Orta Doğu politikası "böl parçala yut" esasıyla sömürgeciliğe dayandığını biliyoruz. Ancak onların planlarını ters düz edecek ve tuzaklarını boşa çıkaracak uzun vadeli hiç bir çalışmamız yok. Kerkük'ün statüsü ne olacak diye sorsanız dışişleri yetkililerinden burun kıvırmaktan ve umursamazlık tavrı takınmaktan başka bir cevap alamazsınız.
"Ben BOP eş başkanıyım" diyen biri tarafından yönetiliyorsanız zaten Türklük menfaati hiç bir zaman ve zeminde varlığını göstermez. Barzani'yi yol arkadaşı edenler Salih Müslim'in altına kırmızı halı serenler Şivan Perver ile zılgıt çekenler Türk milletinin acılarına sevinçlerine hüzünlerine ortak olamazlar.
Milleti ayırıp kutuplaştırmak, hakkı hukuku ve adaleti temsil ettiğini iddia edenlerin yüzlerine taktıkları maskelerle sahteciliği ve riyarkârlığı kendilerine düstur edindikleri açıkça ortadadır.
Hz. Ömer, Dicle kenarında bir çobanın koyunu kaybolsa Allahü Teala "niçin çobanın koyunlarını gözetmedin" diyerek hesabını benden soracak demiştir. Şimdi yöneticilerimize bakınca da "Nerede öyle yöneticiler" demek geliyor içimden..
Hak hukuk ve adaleti temsil eden makamlar bugün yaşadığımız siyasi ekonomik ve sosyal olumsuzlukların vebalini omuzlarında nasıl taşıyacaklar hep birlikte bekleyip göreceğiz.
Demokrasi dediğiniz şey kurum ve kuruluşları ile vardır. Yargı dediğiniz zaman bağımsız mahkemeler akla gelir . Hukuk siyasi partilerin keyfiyetine göre yaz boz tahtası yapılamaz. Meşru siyaset açık ve şeffaf olur YSK'ya "sandıktan hangi sonuç çıkarsa çıksın yine beni galip göstereceksiniz" denilemez. Millî iradeye ipotek konulduğu yerde adalet mülkün temeli olamaz.
Yüce kitabımız adaletli olmamızı ve iyilik yapmamızı buyuruyor, "Zerre kadar iyilik ve kötülük yapan karşılığını mutlaka görecektir" diyor.