İyi misiniz beyler?
Anayasayı değiştirelim mi? Değiştirecek olursak hangi maddelerini değiştirelim? Anayasanın değiştirilemez denilen maddelerine dokunalım mı? Sivil bir anayasa yapalım mı? Yeni bir Anayasayla yeni bir “sosyal sözleşme” yapmalı mıyız? Anayasa tartışmaları bu tür sorularla uzun bir zamandır sürüp gitmektedir. Bilindiği gibi bu ülkede bütün kötülüklerin kaynağı olarak 82 anayasasını görenler var. Anayasaya ilave edilecek küçük bir maddenin içeriğinde yer alacak birkaç dil, birkaç kurucu halk, birkaç bayrak ve birkaç eyalet kavramının ülkedeki terörü ortadan kaldıracağına ve barışı sağlayacağına inananlar var. Böyle bir anayasayla dağdakiler oradan inecek, türbanlılar okula girecek, İmralı’dakiler çıkacak, silahlar susacak, anneler ağlamayacak, şehit ve “gerilla” lara tören düzenlemek sona erecektir. Birilerine göre Türkiye’de hukuk alanında Lale Devri yaşamak için böyle bir düzenleme yapmaya ihtiyaç varmış!
Bütün bunları yapmaya bu 82 anayasası namı diğer “ferman anayasası” mani oluyormuş(!). Daha çok da anayasanın değiştirilemez hükümleri bu ülkeye özgürlüğü, barışı ve demokrasiyi taşımaya engel oluyormuş(!).
O halde ne yapılmalıymış? Bunu da Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın sözlerinden öğrenmek mümkün: Kılıç, Anayasa’nın değiştirilemez ilkelerini tartışmaya açacağını söylemiş ve “Ancak bu konuda ne kadar cesaretli olabilirim, o konuda biraz endişeliyim” demiş. Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can da, Türkiye’de yüzyılı aşkın süredir, 1924 Anayasası hariç, “ferman anayasalarının” yürürlükte olduğunu savunmuş.
Türkiye: “Anadolu”
Anayasanın değiştirilmesi bir yana değiştirilmesi dahi teklif edilemez hükümlerini Yüce Mahkeme mensupları tartışıyor. Bize düşen bu tartışmaları ibretle izlemektir. Bakalım işi nereye kadar götürecekler!
Sonuçta, sorsanız teklifleriyle ilgili olarak size demokrasi, insan hakları, milli irade, egemenlik ve özgürlük kavramlarını içeren bir çok açıklama yaparlar. Hadi sorunu anayasa sorunu olarak görenlere “Anayasayı kökten değiştirmek sorunu çözecek midir?” diye soralım. Mesela devletin adı yeni anayasanızda ne olarak ifade edilecektir? Onu da Korkut Özal cevaplamış gibidir. Korkut Özal, Turgut Özal’a atfen şunları söylüyor: “Rahmetli ağabeyim sorunun çözülmesi için Türkiye’nin isminin değiştirilebileceğini, Anadolu yapılabileceğini söylemişti”.
Anlaşılan bazıları bir ülkenin adını değiştirmeyi parti adı değiştirmekle karıştırıyorlar. O, ülkeye adını verenlerin iznini almadan bunu nasıl yapacaklarını ise hiç düşünmüyorlar. Türkiye, ismini “Anadolu” yap sorun çözülsün, Türk kimliğini “Türkiyeli” yap kimlik sorunu hallolsun. Değiştir 301’i gelsin özgürlük. MGK’yı sivilleştir, demokrasi yücelsin! Parti kapatmayı zorlaştır, liberalizm zirve yapsın! Gir AB’ye, kurtul geri kalmışlıktan(!); diye düşünüyorlar. Meğerse sorunu çözmek ne kadar kolaymış. Bu iş bu kadar basitse o kadar tarih, coğrafya, sosyoloji, psikoloji, kültür, hukuk tahsil etmeye ne gerek vardır?
Meğerse demokratikleşme, özgürleşme, insan hakları, liberalleşme ve gelişme anayasanın değişmesine bağlıymış. Anayasa bir değişir, AB’den bu konuda bir aferin alınır, ülke eyaletlere bölünür, İmralı’daki iradeye saygı duyanlara saygı duyulursa bir anda ülke demokrasiye gark olurmuş!
İyi misiniz beyler?