İyi bakın; kedidir o kedi

İsrail’i dize getiriyormuş gibi yapıp... İran’a karşı füze yerleştirip... Ahmedinejad’ı kucaklayıp... ABD’nin İran’ı bitirme projesine ortak olup... “Füzeleri kime karşı koyduğumuzu söylemeyelim” demek nedir?

Biliyorsunuz; Türkiye’ye yerleştirilecek olan füzeler Meksika’ya karşıdır...
Yok eğer İsviçre kalkıp Paris’e nükleer füzelerle saldırırsa, bunun için de “Füze kalkanı” bizim Ağrı-Hakkâri tepelerine kurulacak...
Ya da Belçika Hollanda’ya füze atarsa...

* * *

Türkiye topraklarına yerleştirilecek füze kalkanı sisteminin kime karşı olacağına sıra gelince, Cumhurbaşkanınız Abdullah Gül, NATO zirvesinde “İran” isminin zikredilmesini istemedi...
Ben de yukarıdaki olasılıkları buldum size...
Bu füzelerin İran’a karşı olacağını bütün dünya âlem bildiği halde, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı niçin “isim zikredilmesin” diye tutturdu sizce?..
Huyları böyle çünkü...
Farklı söyleyip, farklı yapıp, farklı görünmeden yapamıyorlar... Ona öyle deyip, buna böyle söyleyip, öbürüne farklı davranmak tabiatları...
İsrail’i dize getiriyormuş gibi yapıp... İran’a karşı füzeler yerleştirip... Peşinden Ahmedinejad’ı kucaklayıp... ABD’nin İran’ı bitirme projesine ortak olup... Arkasından “Füzeleri kime karşı koyduğumuzu söylemeyelim” demek ya nedir?.. Sonunda da medyanın karşısına geçip, iyi bir şey olmuş gibi tiyatro gülümsemeleri ile “Gördüğünüz gibi gayet ilkesel davrandık” demek?..
İşte o zaman Sarkozy de dünya medyasının önüne çıkarak, Türk diplomasisine bir ahlak dersi verir gibi “Belgelerde ülke ismi yer almıyor, oysa biz kediye kedi deriz” dedi önceki gün Lizbon’da...
İyi mi?..

* * *


Bundan esinlenerek; acaba İran’a karşı yöneltilmiş füzeleri Ahmedinejad sorduğunda, “Bunlar kedi” diyebilir miyiz?..
Nasıl olsa her şeyiniz göründüğünden farklı...
Tüm bu olanlar bizim tutsak medya tarafından Türkiye’de insanlara “dik duruş”, “tutarlılık”, “kazanç”, “diplomatik başarı” gibi gösterilirken niye olmasın?..
Daha geçen günlerde “Komşularla sıfır sorun” nasıl büyük başarıydı... Şimdi de komşulara karşı füze yerleştirmek nasıl büyük zaferse...
Aynen öyle...
* Bekir Coşkun / Cumhuriyet

++++++

Gurur duyduk
Bir devlet düşünün...
Topraklarında, başta komşularına karşı kullanılmak üzere...En az yarısından fazlası fiili denetimi dışında... 90 kadar “atom bombası” bulunduruyor... Ve bu konuda kendi halkına, kendi çocuklarına, kendi Meclis’ine, kendi vicdanına karşı en ufak bir hesap şu yana, bir kelime izahat bile vermiyor!
Bir devlet düşünün...
Daha kendi topraklarını işgal etmiş 90 nükleer başlığın kime karşı kullanılabileceği konusunda sessiz, mahcup; sivil ve askeriyle işbirlikçi, müstakbel suç ortağı kalmış...
Sonra gidip yoksul dünyaya karşı zengin dünyanın robot ruhuna kalkan edilecek projelerde “itibar” kovalıyor!
* Umur Talu / Habertürk

++++++

Uzaylılara karşı mı
... “Yeni Türkiye” de de manşetler çığlığı basınca... Sorulması gereken sorular da arada kaynayıp gitti tabii...
Mesela...
“Madem NATO’yu dize getirdik, bunu neden sadece bizim manşetlerimiz haykırıyor da Batı basının manşetlerinde tık bile çıkmıyor?” sorusunu soran yok.
Mesela...
“Madem Abdullah Gül olağanüstü bir liderlik sergiledi, bunu neden sadece bizim manşetler söylüyor da Batı basınında mübalağasız da olsa bir Abdullah Gül övgüsü yok?” sorusu da gündem dışı.
Hadi hepsini geçtik...
Şu basit ve temel soru bile kimsenin aklına gelmedi: “Eğer füze kalkanları İran’dan gelebilecek tehlikelere karşı konuşlandırılmıyorsa ne için konuşlandırılıyor? Uzaylı saldırısına karşı mı?”

* * *


“Eski Türkiye”nin haykıran manşetlerini, hep mide ekşimesiyle okurdum.
“Yeni Türkiye”nin haykıran manşetlerini okurken de, midem benzer bir ekşimeyle tarumar olmasın mı?
Bir de benim için “dönek” derler.
* Ahmet Hakan / Hürriyet

++++++

...Türkiye sisteme girdi..
Kime karşı girdi?
Adı konulmasa da İran’a karşı, Suriye’ye karşı, Ortadoğu’ya karşı, yönetimin değişmesi halinde Pakistan’a karşı..
Yani..
Sıfır sorunlu olduğumuz ülkelere karşı..
Fiili durum şudur..
Ankara vizeleri kaldırdı..
Füze kalkanını koydu..
* Mehmet Tezkan / Milliyet

++++++

Goebbels bile başaramazdı!
Son yılların en başarılı halkla ilişkiler kampanyası, “füze kalkanı” vesilesiyle AKP hükümeti tarafından yürütüldü.
Gazetelere bakıyorum, verilen demeçleri dinliyorum, “büyük bir diplomatik zaferden” söz ediliyor.
Oysa bu işin en başında söylenenlerden hiçbiri de gerçekleşmedi.
Ama kamuoyunda öyle bir hava yaratıldı ki herkes büyük bir diplomatik zafer kazanıldığını zannediyor.
Bakın New York Times ne yazıyor:
“Türkiye füzesavar parçaları için
para da istemişti.”
Para filan verilmedi, tam tersine bu işe kaç para harcayacağımızı henüz bilemiyoruz.
Wall Street Journal: “Türkiye’nin son haftalarda yaptığı taleplerin çoğundan ya vazgeçildi ya da kontrol merkezinin Türkiye’de olması talebinde olduğu gibi sonraya bırakıldı. Zirveye katılanlar Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bu konularda bastırmadığını söylediler.”
Türkiye’nin isteklerinden bir tek “İran’ın hedef ülke olarak gösterilmemesi” kabul edildi ki hedefin kim olduğunu zaten herkes biliyor, adını söylemesen de bir şey değişmiyor.
Nitekim İran da hedefin kendisi olduğunu biliyor. Füze denemeleriyle gövde gösterisi yaparak, gelişmeleri “son derece şüpheli” diye niteleyerek bunu gösteriyor.
Böyle bir tabloda böyle bir “diplomatik
başarı” havasını yaratabilmeyi Goebbels bile başaramazdı!
Meselenin hiç tartışmadığımız boyutu ise bu işin bize kaça mal olacağı.
Elbette böyle bir sistemi kendi başımıza kurmanın maliyeti ile kıyaslanabilecek bir şey değil ama neresinden baksanız 5 yıl içinde harcanacak 100 milyar dolardan payımıza düşeni biz de ödemek zorundayız. Ve bu ne kadardır, bilmiyoruz.
“Komşularımızla sıfır sorun” politikasının savunma harcamalarımızı düşüreceğini zannederken karşımıza yeni bir fatura çıkıyor. Demek ki komşularımızla o kadar da sorunsuz durumda değilmişiz.
Bakalım hükümet dış politika hedefleriyle bu çelişkiyi nasıl açıklayabilecek?
* Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet


++++++

Türkiye ile kafa buluyorlar
... Neymiş, ‘İran’ın adı geçmeyecekmiş. Bunu başarmışız.’
Aferin bize. Kimin için kuruluyor peki bu füze sistemi? Mesela PKK için mi?
Öyle ya. ‘NATO ülkelerinden herhangi birine yapılmış bir saldırı tüm NATO ülkelerine yapılmış sayılır ve bu sistem kullanılır’ demiyor mu arkadaşlar? Mesela PKK Türkiye’ye saldırınca NATO kullanacak mı bu sistemi?
Bal gibi İran için kuruluyor ama biz ‘İran için demeyin’ diyoruz. Onlar da dalga geçer gibi ‘Olur demeyiz’ diyorlar ve bu bizim başarımız oluyor öyle mi?
Sarkozy bile ‘Bizde kediye kedi derler’ diye kafa buluyor. Bilmiyor ki bizde koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi diyorlar.
Bu arada unutmadan. NATO Zirvesi ile ilgili en güzel haberi cuma gecesi TRT FM’in gece 3’teki haber bülteninde duydum;
’Cumhurbaşkanı Gül NATO toplantısı için gittiği Lizbon’da ABD Başkanı Obama ile 2 dakika kol kola görüştü.’ Biraz daha samimi olsalar kolbastı oynayacaklar görüşürken herhalde.
* Nihat Sırdar / Akşam


++++++

Sarkozy koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi dediğimizi ne bilsin!


++++++

‘Sen olmazsan, bu mücadelede tam değiliz...’
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın ile MHP’nin 26-28 Kasım tarihleri arasında Manavgat Sueno Otel’de düzenleyeceği kamp öncesinde sohbet ediyoruz.
(....) ‘Antalya kampının amacı nedir?’ dedim.
Yalçın, dört cümle ile özetledi;
“Dikiliş, Toplanış, Haykırış, İktidara yürüyüş”
‘Biraz açar mısınız?’ dedim.
Anlattı;
Bu dikiliş; Türk milletiyle
asırlık hesabı olan bütün çevrelere bir mesajdır.
Bu toplanış, AKP zihniyetinin kirli emellerine karşı çıkıştır. Bu çıkış; geleceğimizin şekillenmesinde hayati rol oynayacak kararlılığımızın ifadesidir.
Bu haykırış; ‘Bu davet bizim; geleceğini hazırladığımız bu ülke hepimizin’ diyen Türk milliyetçilerinin 2023 yılına yaptığı atıftır.
Kısacası bu buluşma Türkiye’nin ‘lider ülke’ olmasına inancın görüntüsü ve Türk milliyetçilerinin karar verdiği ve iktidar yürüyüşünün başlatıldığı gündür.
Bu buluşma yaşadığı acı tecrübelerle
kader birliği yapan tüm vatandaşlarımıza ‘Sen olmazsan, tam değiliz’ diyerek milletin ve devletin bekası için veriler ’tam yol ileri’ komutunun başlama noktasıdır. Ve dünya alem bilmelidir ki, ’Bu hesaptan kaçış yoktur!’.
(...) Son bir not; MHP’nin parti kurmaylarından edindiğim bilgiye göre MHP’ye katılmak isteyen bazı Milletvekilleri ve Belediye Başkanları varmış. Ancak bu katılımın Antalya kampında olup olmayacağı henüz kararlaştırılmamış. Görünen o ki MHP gerçekten tam yol ileri gidiyor.
* Metin Özkan / Güneş


++++++

Koalisyon senaryosu yanlış kurgu ürünü
CHP-MHP koalisyonu öngörü ve senaryoları da yanlış kurgu. Bir çeşit mühendislik, sandığı da farklı etkiliyor.
... CHP ile MHP; söylemde de siyaset pratiğinde de ayrışmalıdır. Geçen haftadan bu yana Devlet Bahçeli’nin söylemine bu değişim yansıdı. Kılıçdaroğlu, Ahmet Kaya’nın kabrine gittikçe, Güneydoğu stratejisini yeniledikçe Bahçeli de CHP’ye vuracaktır.
Baraj kaygısı yok
Küskün kesimlerle barış hamlesi doğrudur.
Hayır, MHP’nin çabası barajla ilgili olamaz, öyle bir tehlike söz konusu değil. MHP, çift kutuplu siyaset denklemini kırmak, üçüncü yolun mümkün olduğunu göstermek için kendini yenilemeli. Kutuplaşma çemberinde tutsak kalmak istemeyen vatandaşlar için bunu başarmalıdır.
AKP sağ ama sol literatürü kullanıyor. Adeta sosyal demokrat parti gibi. CHP sol ama muhafazakardı, şimdi esaslı bir yarış start alacak.
Sağ milliyetçiliğin tüm renkleri için MHP’ye iş düşecek. Haziran yaklaşırken siyasette kartlar yeniden dağıtılacak. Akıllı ve şanslı olan hükümeti kuracak ama Köşk için de elini güçlendirecek.
* İsmail Küçükkaya / Akşam


++++++

MİNİ YORUM
Hukuktan korunmak için...
Yasadışı dinlemeler de delil sayılsınmış!
Çelik kapı, asma kilit yetmez artık kendinizi korumaya, yatak odanızın eşiğine x-ray cihazı kurdursanız kâr etmez... Ya tası tarağı toplayıp teknolojinin uğramadığı bir dağ köyüne yerleşeceksiniz; “Robinson” olma hakkınızı kullanacaksınız, ya da hukukun böylesinden
koruyamayacağınıza göre kendinizi; baktınız açıldı “delil sandığınız”, sittin sene, varınızı yoğunuzu, aklamaya adayacaksınız adınızı...

Yazarın Diğer Yazıları