İsyan Makamı
Yalçın Küçük “İnsanın en güzel hali isyan halidir” diyor, şu son günlerde yaşadıklarımız bu sözün doğruluğunu, damga vurup onadı.
“İsyan hali”nden “İsyan Makamı”na geçeceğim, bu giriş taksimini onun için yaptım.
“İsyan Makamı” sevgili dostum Hüseyin Haydar’ın son kitabının adı (Kaynak Yayınları).
İsyan Makamı nasıl bir makamdır, bu makamda en güzel besteyi kim yaptı, bunu biliyoruz aslında. En güzel beste yankılandı geçtiğimiz günlerde ülkemin her yanında: “Her yer Taksim, her yer diriliş” avazeleriyle.
İşte bu makamdan haykırıyor “İsyan Günleri”nin şairi Hüseyin Haydar:
“Yıkarak geliyoruz ihanet barikatlarını/Elimizle buruşturduk birkaç panzeri/Zulüm gazı panzehirdir bize, yayla havası gibi”
“Boyun eğmeyen bir ordu” nun hayıfı var aslında bu isyanda. Bakın nasıl dile getiriyor Haydar bunu da:
“Haykırıyoruz Hasdal karargâhından/Mete Han müfrezesiyiz/Akın halinde Silivri hücrelerinde/Yıkacağız bezirgân mülkünün temelini/Kabzaya vurulmuş Türk müfrezesi/Üç bin yıllık hukuktur şahlanan”
İşte bu, şiir de bu, isyan makamı da bu... Yüreğinden öperim Hüseyin Haydar...
Şu dizelerini de bu isyan makamını hâlâ algılayamayanlara, hâlâ seksen öncesi harmanları savuranlara dönüp söyleyeyim:
“On sekiz bin âlemi sağdan sola çeviren/İsyan sokağa iner kişi celladını yer/Çürümüş katlar çöker, yuvarlanır küreler/Ben şairim diyorsan, fırtına üflesene!” Selam olsun, isyan makamında fırtına üfleyenlere!..
Gözlerim Yolda
Nail Uyar’ın yeni öykü kitabı bu adı taşıyor, Kora Yayınları arasından çıkmış.
Nail Uyar’ın bazı öyküleri gazetecilik açısından bakıldığında tam haberlik öyküler... İlginç, çoğu zaman da gülünç... Barutlu kütükler öyküsü tam da bu türden... Bazı öykülere de “nehir öyküler” adını verebiliriz, kişiler ve olaylar birbirinin ardışığı...
Yazarın anlatımı net, tatlı, merak uyandırıcı... Kahramanları sıradan insanlar fakat özel insanlar, özelleriyle görünmekte ve gösterilmekteler... Hayatı biliyor yazar... Sıradan insanların ekmek kavgalarını, aşklarını, özlemlerini gözlemlemiş, biriktirmiş belleğine, sonra da yazıya dökmüş... Trenleri de çok yazmış, bu öyküler trenlerin tarihine katkı da yapacak türden olay ve öğelerle dolu.
Sahi Beni Neden Almadılar
Serdar Akinan’a “Seni Ergenekon ya da odatv soruşturmasından alacaklar, kaç, çık yurtdışına bir süre” diyor bir dostu. Öyle yapıyor. Giderken de başa dönerek gazetecilik yaşamını yeniden yaşamaya başlıyor düşleminde. Güçlü belleğiyle olayları bugün olmuş gibi öykülüyor. Bu öyküleme aynı zamanda basın tarihimizin de altın değerindeki parçaları. Milliyet gazetesinin yazıişlerini gördüğündeki çarpılmasını, gazetecilik heves ve tutkusunun önü alınmaz bir biçimde içini sarmasını öyle bir anlatıyor ki, her gazeteci ve gazeteci olmak isteyen herkes bunları okuyup bilmelidir. Akinan, çileyle, direşkenlikle, sabırla ve kendini sürekli geliştirerek yürümüş, televizyon yönetecek konumlara gelmiş...
Yalnız bunlar da değil, ülkemizde yaşanan birçok siyasal ve toplumsal olayın da özel ayrıntıları var bu kitapta.
5 N 1 K kalıbına oturtulmuş, kuru ve tekdüze bir anlatı Serdar Akinan’a göre değil, öykü ve deneme tadında, harika bir üslubu var, bu da okunaklı ve dokunaklı kılıyor kendisini.
Kırmızı Kedi Yayınları’ndan çıkan bu kitabı da tavsiye ederim herkese...