İstila altında geçen bir bayram daha!

İslam dünyası ne yazık ki; mübarek bir Ramazan Bayramı’nı daha “buruk” bir şekilde geçirmiş olmanın “elemini” yaşıyor.
İslam ülkelerinden bazıları, ya “istilâ altında” ya da “yok olma” tehdidiyle bir Ramazan Bayramı daha geçirmiş bulunuyor.!
Libya’da süren “kanlı oyun” , Mısır, Tunus ve Yemen trajedisinin yanı sıra, komşumuz Suriye’de yaşananlar, gerçekten de, kutsal bayramımıza gölge düşürüyor.
Öte yandan, Afganistan’ın yanı sıra, demokrasi getirme gerekçesi ile Irak’ta ABD, çekilmesine rağmen ne yazık ki, ülkeyi bir “iç savaş” tehlikesinden uzaklaştıramıyor.
Irak’ı tehdit eden iç savaş ihtimalinin boyutu o kadar “hassas” ki, “mezhep” çatışmasına da dayanıyor.
Oysa, belki de dünyada en fazla “mezhep” duyarlılığı, asırlardan beri Irak’ta yaşanıyor.
Kerbela faciasından sonra, aralıklarla meydana gelen “mezhep” çatışmalarında binlerce kişinin can verdiği, acıyla hatırlanıyor.
Etnik ve mezhep ayrılıklarının kasıp kavurduğu Irak’ta her olaydan sonra Kürtler’in ekmeğine yağ sürülüyor.
Irak’ın kuzeyinde hâkimiyeti eline geçiren Kürt oluşum, petrol gelirlerinin de büyük bir kısmını “gasp” ediyor.
ABD ve müttefiklerinin dümen suyundan giden Kürt oluşumu, “mezhep” kavgalarından fazla etkilenmiyor.
Ne var ki, Kürt oluşumu her an ABD tarafından “vurucu güç” olarak kullanılma emrivakisiyle “tedirgin” oluyor.
Nereden bakılırsa bakılsın, komşularımız Irak ve Suriye’deki yangının bölgeyi daha da sarması tehlikesi de görünüyor.
Hele, Mısır’da ihtilal ve sonrası gelişmeler Orta Doğu’yu adeta “cehenmen” e çeviriyor.
Gelişmeler, her şeye rağmen ABD’nin yanlış politikasını adeta sergiliyor.
Nasıl değerlendirilirse değerlendirilsin, eğer Irak, Suriye ve Mısır’da olayların önüne “son dakika” da olsa da barışçı bir biçimde geçilemezse, bölgemizi özellikle ülkemizi de zor günler bekliyor.
ABD, Orta Doğu’yu tamamen Şiiler’in hâkimiyetine veya tehdidine bırakmak istemiyor.
Bu “tehlikeli” süreç ise, ABD’nin tasarladığı, İran’a askeri müdahaleyi bile “olumsuz” yönde etkileyecek duyarlılıkları beraberinde getiriyor.
Bu arada, Sudan’ın ikiye bölünmesine, en azından Müslüman dünyası yavaş yavaş uyanırken, Suriye’de de, böylesine dramatik bir parçalanma bekleniyor.
Anlaşılan; daha çok ramazanlar, bayramlar, yabancı güçlerin gölgesi altında kutlanmayı veya yaşanmayı bekliyor.
Gerçekten de, bölge de, İran’ın “nükleer silah” kullanma hatta bulundurma ihtimalinden bile korkan, çekinen bir İsrail’in bulunması dengeleri altüst ediyor.
Geleneksel dostu ve müttefiki İsrail’i her şeye rağmen korumaya adeta “ant içmiş” bir ABD’nin asıl niyeti ise, tehlikeleri ortadan kaldırarak, “enerji güvenliğini” sağlamakta “saklı” bulunuyor.
Ne var ki, ABD’nin, “Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi”nin sık sık, İran gibi sert kayalara çarpması artık sürpriz sayılmıyor.
Geçen haftaki yazılarımızda, “Orta Doğu’yu karıştıran gizli güç” ve “Mezhep kavgaları tehdidi” başlıklı yazılarımızda, İslam aleminin ne denli tehlikeler içinde olduğunu belirtmeye çalışırken, hemen hemen her şer taşın altından İsrail arkasında da ABD çıkıyor.
Oysa, hem İsrail hem ABD’de, bu tehlikeli gelişmeleri istemeyenler hatta nefret edenler, gittikçe çoğalıyor.
Ne var ki, gücü elinde bulunduranlar, yaşanan bunca sosyal ve ekonomik patlamaların siyaseti etkilememesini sağlıyor.
Aslında, ABD’nin ekonomik gücünün bir türlü düzelmemesi ve eski parlak günlerin yaşanmaması, başlı başına gelişen bir “süreç” olarak değerlendiriliyor.
Bu tehlikeli sürecin, biraz da İsrail’in daha doğrusu, ABD’nin ekonomik gidişatını büyük ölçüde düzenleyen “güçlü diaspora”nın yavaş yavaş desteğini çekmesinden kaynaklandığı iddiaları dünyayı sarıyor.
Yani, bir bakıma Musevi sermayesinin ABD’yi yavaş yavaş terk etmeye başladığı işaretleri, ekonomik hayatı allak bullak ediyor.
Zira, ABD’nin Orta Doğu’da, bütün yıkımlarına rağmen “başarısız” kalması artık derin dostlarını etkiliyor.

Yazarın Diğer Yazıları