İstikrar Kaf Dağı'nın arkasındadır (2)

Dün bu köşede, İstikrar için önce resesyonu kabul etmemiz ve İstikrar programı yapmadan önce de İMF ile anlaşmamız gerektiğini söylemiştim. İMF'ye gitmek bir anlamda zorunluluğun onayıdır. İMF kaynaklı istikrar programları genellikle kemer sıkma ve kriz maliyetini topluma yayma şeklinde oluyor. Bunun için de İMF içerde her zaman tepki görüyor. Ancak eğer İMF'ye gitmezsek, daha büyük sorun yaşayabiliriz.

Öte yandan; Çözüm sürecinde piyasaları iyi yönetmek ve piyasa ile kavga etmemek gerekir. Soğan depolarını basmak gibi polisiye önlemler, narh koyma gibi fiyat kontrolleri, karaborsa yaratır. Devlet, eskiden et-balık kurumu örneğinde olduğu gibi gıda sektöründe, oligopol yapıların olduğu alanlarda geçici veya kalıcı olarak piyasaya girmelidir. Geçici süre için devletin kendisi ithalat yaparak, sübvansiyonlu fiyatlarla mal satmalıdır.

Türkiye'nin geleceği açısından son yıllarda özellikle ideolojik bir anlayış içinde değişen kurumlardan, devlet, eğitim, hukuk ve din önemli etkiye sahiptir. Ekonomik istikrar programına altyapı oluşturmak için bu kurumlarda çağdaş dünya gerçeğine uyan bir reform yapmalıyız.

İstikrar programına gelince;

1. Ciddi bir ekonomik ve sosyal planlama yapmadan, belirsizliği ve kırılganlığı çözemeyiz. Özellikle Yatırımlar için belirsizliği ortadan kaldırmak gerekir. 2009 krizinde yine bu köşede aynı görüşü paylaşmıştım. Aynen alıyorum;

"Eğer yine borca ve finans sektörünün spekülatif kârlarına dayalı büyüme sağlanırsa, bu defa da işsizlik sorunu çözülmez. Başka bir ifade ile ekonominin canlanması ekonomik istikrarın sağlanması demek değildir. Kalıcı bir istikrar ve kalıcı bir büyüme sağlamak için yapısal sorunların çözülmesi ve yapısal dengelerin kurulması gerekir"

2. Yapısal sorunların başında, bozulan devlet-Piyasa dengesi geliyor.

Kaynakların en verimli şekilde kullanılması için, her şeyden önce Devlet-Piyasa arasında optimal bir denge kurulmalıdır. Devlet piyasaya doğrudan girerek veya müdahale ederek rekabeti sağlamalıdır.

Devletin doğrudan piyasaya girerek veya önlem alarak piyasada oligopol yapıları, kartelleri kırması ve rekabetin önünü açması gerekir. Bu paralelde kamu altyapı yatırımlarını özelleştirmekten vazgeçmek gerekir.

Ayrıca devlet yönetiminde, çarkların hizmet kalitesini artırmak ve etkin hizmet görmek için Bürokrasiyi liyakat esasına göre yeniden yapılandırmak ve Devlet işlerinde şeffaflık sağlamak gerekir.

Öteden beri benim bir önerim var… Siyasi iktidarlar popülizm için ayırdıkları aynı miktardaki kamu kaynakları ile istihdam yaratabilirler.

Türkiye de hemen hemen her şehrin kendine özgü imkanları vardır. Söz gelimi, Kars'ta hayvancılık, Ardahan'da organik tarım ve bal üretimi, Oltu'da Oltu taşı Mardin'de el sanatları, Tunceli'de dünyanın en kaliteli kaynak suları, Hakkari'de hayvancılık ve deri, Mardin'de el sanatları bu illerin imkanlarıdır.

Önce her ilin potansiyel imkanlarını araştırmak ve tespit etmek gerekir. Sonra;

* Devlet her şehirde yörenin kaynaklarını değerlendirmek için fabrikalar kurmalıdır. Kurulacak bu fabrikalarda işçilerin maaşlarından bir kısmı kesilerek, yerine hisse senedi verilebilir. İşçi fabrikaya ortak olursa, kendi malı gibi çalışır ve korur.

* Tarım ürünlerini de aynı yolla değerlendirmek mümkündür. Söz gelimi, Kars ve Ağrı'da Organik Tarım ve hayvancılık organize bölgeleri kurulabilir. Organik ürünler üretim tesisleri yapılabilir. Dünyada organik ürünlere talep artıyor.

Başka bir örnek daha verebiliriz. Ardahan'da Kafkas cinsi ve bal verimi yüksek olan arı mevcuttur. Dünyada organik bal üretimi için en iyi doğal şartlara ve çiçek örtüsüne sahiptir. Burada da devlet tarafından modern tesisler kurularak benzer şekilde organize bal üretimi yapılabilir.

Tarımda sermayenin tabana yayılması iki şekilde olabilir. Devletinde içinde olduğu ve Sayıştay tarafından denetlenen yeni bir kooperatifleşme getirilebilir. Yada köylüye ürün karşılığının bir kısmı hisse senedi olarak verilebilir.

Bu yolla illerinin fazla göç vermesi de önlenir. Bu örnekler her ilin imkanlarına göre düşünülebilir. Sonuçta bu fabrikalar devlet kaynakları ile kurulmuş olur, fakat hisse senetleri orta ve uzun dönemde ücretlerden kesilerek halka devredilmiş olur. Sermaye tabana yayılırsa halk fabrikasını teröre karşı da korur.

(Yarın devam edecek )

Yazarın Diğer Yazıları