İstiklal savaşları...
Yıl 2014... Düşman ordularının elinde dağ gibi hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet dosyaları, ülkenin nasıl soyulduğunun kanıtları vardı.
Onlarda ise İtalyan takım elbiselerinin yırtılması pahasına fedakarca savurdukları tekmeler, tokatlar...
***
Siz ne sanmıştınız ki, 17 Aralık’tan sonra izleyecekleri “yol haritası”nı “milli mücadele”, “istiklal savaşı” filan diye nitelendirdiğinde?
Ayşenur Bahçekapılı’yı kağnıya koşup, TBMM’de “temsili” bir “Elif Kadın” çıkarması yaptıracak değildi herhalde!
“Yargıya uçan tekme”, “HSYK tekme tokat”, “Kafa göz yara yara”;
Alın size göğüs göğüse çarpışma!
Ki, “istikbal” -ay yine pardon, bir türlü kurtulamadım gitti ben de bu dil sürçmelerinden- “istiklal” mücadelesi uğruna diye, kınamadı farkındaysanız, kripto “Pikaçu” uçan vekilini!
Masa üstüne çıkıp tekme savuran partilisine değil de, tekmeyi yiyen hukukçuya çıkıştı “haddini bil” diye!
Niye?
Çünkü “hukukçu değil militan”, “havayı kirletti” !
Benden sizden dost tavsiyesi, Greenpeace duymasın yalnız bu söylediklerinizi! Türkiye’de doğaya zarar verene karşı en meşru/makbul protestonun “uçan tekme” olduğunu işittikleri anda; kafası gözü yarılmayan yandaşınız paydaşınız kalmaz Karadeniz’de, Kaz Dağları’nda, Mersin’de...
***
Beterin beteri, televizyonların Adalet Komisyonu’ndaki kavgayı, iki gündür “görülmemiş olay” diyerek sunması.
“Görülmemiş-miş”, kırtasiye malzemeleri havada mı uçuşmadı, kan mı dökülmedi, kemik mi kırılmadı, kalp krizinden milletvekili ölümüne sebebiyet vermişliği var “Meclis içi şiddet”in; Türkiye’yi yönetenlerin -korkudan- bugüne kadar gösteremediğiniz halleri deyin bari!
***
Genel seçimlerin hemen ertesinde -adettendir- TBMM’nin yeni profili çıkarılır;
Şu kadar avukat, bu kadar doktor, akademisyen, tüccar, diplomat vs... Bilmem ne kadar yabancı dil bilen var... Çiçek yetiştiren... Origamiyle uğraşan!
Ve fakat “boksör” leri atlamış parlamento muhabirleri; kınıyorum kendilerini!
“Baraj” üzerinden atılan o kroşeler, aparkatlar... Al milli takıma, olimpiyatlarda dövüşsün, TBMM’de yüzümüzü kızartacağına, şeref kürsüsünde “yüz akımız” diye alkışlayalım bari!
Tekvandocu var mesela. Sorsan, “kaba kuvvete karşıyım, felsefesi cezbediyor, sırf ondan yani, ’iyiliğe, doğruluğa, fazilete giden yol’diye tutamıyorum elimi ayağımı” der sana pişkin pişkin!
Kick Boksçusu var, karatecisi...
Güreşçi zaten “kadrolu”...
Bir “sumocu” görememiştik;
Doymak bilmeden “yiyen” bu kadroya bakınca, umutluyum ben...
Yakında o da olacak inşallah!
Okurdan gelenler...
Bir sitem bir sitem... Bu köşeye ilk başladığımda “beraber yapacağız” diye söz vermişim ama sonradan “hep bana hep bana” diye, okurdan gelen yorumları ihmal etmeye
başlamışım.
Doğru valla; gündeme kapıldım, öyle bir bencillik yaptım. Ama madem bu kadar çok istiyorsunuz, kaldığımız yerden devam edebilir, haftanın bir günü, bu köşeyi yine “sizden gelenler”e tahsis edebiliriz. Bir şartım var yalnız; sayfalarca yazıp sonra da “Niye yazılarımızı kısaltıyorsunuz” demeyeceksiniz. Mümkün olduğunca çok okuyucumuzun, mümkün olduğunca çok mesajına yer verebilmemiz, bu anlamda adil olabilmemiz için yazılarınızı birkaç cümle, en fazla bir-iki paragrafla sınırlı tutacaksınız. Siz anlaşmaya uyacağınızı taahhüt ederseniz; verdim gitti, köşe sizin pazartesileri!
Hatta “açılış” niyetine, Balıkesir’den Avukat M. Alp Kaan’ın yazısından birkaç cümle paylaşarak bugünden başlayalım:
“Çok geometrik bir ülke olduk.
Paralel devlet.
Paralel yargı. Paralel emniyet.
Paralel basın.
(...)
Devletin taşları gerçekten oynadı.
Nasıl toparlanacak?..
Bilen var mı?..
Yamuk yamuk üstüne.
Çevir kareye çevirebilirsen!”
“Adalet”e ihbar niyetine....
Dün sabah saatlerinde Başbakanlık makam aracında bir “şüpheli şahıs” gördüm sanki!
“Sokaktaki vatandaş” olmuş
Şu “Kıbrıs nerede?” sorusuna “Kuzey Kutbu’da... “Cumhuriyet ne zaman ilan edildi?” sorusuna “10 Kasım’da” filan diyen “sokağın sesi” var ya... Dün izledim; “Survivor’a kim katılsın” sorusuna bakın nasıl cevap verdi?
- Muammer Güler!
- Ali Ağaoğlu!
- Rıza Sarraf!
Olmuş; nihayet “sokaktaki vatandaş(!)”da duymuş, görmüş, öğrenmiş; 30 Mart’a kadar bir “hafıza darbesi”ne uğratılmasa bari...
Bir kitap da sen ver
Kahramanmaraş Elbistan’daki Ali Tekinsoy Ortaokulu’ndan mesaj var;
“Okulumuzda 1000’den fazla öğrencimiz var ama kütüphanemizde öğrenci başına 1 kitap bile düşmüyor” diyorlar.
Oluşturdukları yeni kütüphaneye destek bekliyorlar. Başta “100 Temel Eser” olmak üzere öğrencilerin “milli-manevi duygularını besleyecek” her hikaye ve romanı bekliyorlar.