İşte Türkiye'yi tüketen kaos!..
Orman katliamı, çevre yıkımı, yaban hayatının tüketilmesi, denizlerin kirletilmesi, şehirlerin betona teslim edilmesi, tarihi bölgelerin ve SİT alanlarının tahribatı gibi yürek yakan gerekçelere rağmen, soylu geçmişiyle Türkiye'dir burası;
Üç tarafı denizlerle çevrili muhteşem coğrafyası...
Uçsuz bucaksız verimli ovaları...
Vadileri aşan yemyeşil ormanları...
Arkeolojik geçmişiyle de tüm dünyayı kıskandıran ören yerleri...
Ve en çok da güneş-kum-deniz üçgenindeki çekici tatil olanakları...
Türkiye'yi uzun yıllar, tüm dünyanın gözünde çekici hale getiren birkaç önemli gerekçeydi yukarıda sıralanan unsurlar...
Ancak son 20 yılda, sosyo-politik tahribatın yol açtığı yıkım, pervasızlık ve ihanetin dayattığı çöküş, geçmişten gelen gücü ile dünyanın halen en çekici coğrafyalarından biri olmak için direnen Türkiye'yi ne yazık ki artık dünyanın gözünde görülmesi- gezilmesi-yerleşilmesi ve yaşanılması gereken ülkelerden biri haline getiremiyor...
Gerekçesi çoktur yukarıdaki kahredici saptamaların...
Çünkü bu ülkede, sorunlar batağında dayatılan sosyo-politik tahribatlar ve bunun yol açtığı yıkımlar yetmezmiş gibi; bir de -her biri kendi başına kangrenleşmiş derin çıkmazlar var ki- toplumda ne yaşama sevinci bıraktı, ne huzur, ne de gelecekle ilgili bir umut...
Balçığa dönüşen terör!..
Özetle; yoksulluk, sefalet, siyasi kavgalar, sosyal patlamalar, aile faciaları, cinayetler-intiharlar, iflaslar ve topyekûn insanı vuran vahametler medyaya malzeme sıkıntısı çektirmeyen bir ülke haline getirdi Türkiye'yi...
Her şeyi bildiğini zanneden (çoğu eski FETÖ ve PKK şakşakçısı, liboş, dönek ve iş birlikçi) bir avuç zavallının; yalnız AKP tarafında değil, sözde "solcu" kanallarda bile dayattığı safsata zerzevatı da, zaten buhrana sürüklenmiş olan toplumu cenderede tutmaktan öteye gitmiyor...
Çünkü sağıyla-soluyla, dincisi-bölücüsüyle medya da, umut ticaretinin kısırdöngüden kurtulamayan kaosundan besleniyor bu memlekette!..
Gazete haberlerinden televizyon bültenlerine, hatta magazin saçmalıklarına kadar, her iletişim platformunda -şiddetin her türlüsü- günün 24 saati topluma enjekte ediliyor bu coğrafyada...
Kargaşadan beslenen medya...
Peki ya ülkenin yozlaşan ve kaosu kışkırtan gazetelerine ne demeli?..
Bir tek iyi-güzel-umutlu bir konunun gazetelere manşet olduğu bir güne rastladı mı toplum son yıllarda?..
Yandaş basının her şeyi güllük gülistanlık gösterme çabasına karşı direnen bir avuç gazetenin manşetlerinde de, 365 gün boyunca işsizlik-intihar-sefalet-açlık sorunları, aile faciaları ve intihar vakaları haber olmak için adeta birbiriyle yarışıyor!!!
İşte bu yüzden, AKP iktidarı ve yandaşlarının "dünya bizi kıskanıyor" diye uçuk gerekçeleri öne çıkarmasını bir tarafa atın, geriye hiç kuşkusuz dünyanın kıskandığı tek mecra kalır bu ülkede;
"Bitmeyen kaos yüzünden, bir gün bile konu sıkıntısı çekmeyen medya!.."
Evet; ülkenin nefesini kesen ve ne yazık ki iyi bir gün göstermeyen olaylar bunlardan da ibaret değil...
Baksanıza; yıllar oldu, terörün gazetelere manşet olmadığı gün yok neredeyse...
Bu ülkenin gazetelerine her gün bir IŞİD operasyonu, bir suikast planı ve bir şiddet olayı yansıyor ne yazık ki...
Türkiye'nin 40 yıllık kanlı bataklığı PKK terörü ise gazete ve televizyon haberlerinden hiç ama hiç eksik olmuyor...
Bir de onların medyada "kravatlı teröristler" olarak nitelendirilen milletvekilleri var ki, "Kobani olaylarını kışkırtma" nedeniyle dokunulmazlıklarının kaldırılması tartışması da ülke siyasetinin nerelere uzandığının çok vahim manzarası!!!
Ve tüm bu terör unsurlarının da bataklığı haline gelen Suriye de, artık her açıdan bunalım geçiren toplumun psikolojisini iyice bozan bir sınır keşmekeşi olarak gazetelerin-televizyonların gündeminden düşmüyor....
Baksanıza; son günlerde yeni bir derdi var memleketin;
"ABD, PKK'yı koruyor, bölgede yeni üs kuruyor, sınıra Patriot yerleştiriyor..."
Buhranda çırpınan ülke...
Yazının başında dikkat çektiğimiz buhran zincirinin unsurları, toplum psikolojisini allak bullak eden gerekçeler ve olayların medyaya yansımasına ilişkin örnekler ne yazık ki yukarıdakilerden ibaret de değil...
İşte bağıra bağıra "huzur yok" dedirten bir başka gerekçe de, terörün bir başka boyutu olan FETÖ ile ilgili akıllara durgunluk veren operasyonların son 6 yıldır, bir gün olsun gündemden düşmemesi!..
Son vaka, İzmir'de önceki gün yapılan ve 100'den fazla kişinin gözaltına alındığı operasyon da değil...
Bu olayla ilgili açıklama yapan savcılığın, açığa çıkartılan 20 binden fazla askere rağmen cemaatin halen TSK'nın içerisinde etkin olduğuna ilişkin ürkütücü saptaması, teröre bulaşan müritliğin daha uzun süre gündemi meşgul edeceğinin işareti...
Evet; ülkenin huzurunu yerle bir eden, toplumun psikolojisini bozan ve antidepresan kullanımında da rekor kırdıran Türkiye gerçeklerinin sadece özetidir yazının başından itibaren sıralanan olaylar ve kangrenleşmiş sorunlar...
Şimdi söyler misiniz; yeşil ormanları, temiz su kaynakları, kıskandıran doğası ve üç tarafı denizlerle çevrili coğrafyası olsa ne yazar, olmasa ne yazar bu ülkenin?..
İktidar ve muhalefet arasında kısır döngüden öteye gitmeyen ve her gün yeni bir gündem maddesiyle de çıkmaza giren "gelecek belirsizliği"nin cehennemi ne yazık ki derinleşiyor, memleketin huzurundan ise zerre kalmıyor...
Söyler misiniz; kangrenleşmiş sorunlar yumağı, Türkiye'yi 365 gün-24 saat diken üstünde tutarken, bu ülke giderek daha çok yaşanmaz hale gelmiyor mu?..
Düşünün bakalım; Orta Doğu ve Afrika dışında, bu kadar kargaşa balçığında boğulurken, bir yandan da kendini her alanda iyice tüketen Türkiye gibi bir başka ülke var mıdır dünyada?..
Çok yazık oluyor bu güzel vatana da, bu mazlum ulusa da...