İşte sizin "aydın"ınız!

“1918’de reform hükümeti kurulup, 20 yıl Amerikan mandasına girilseydi modern bir devlet oluşurdu” diyerek, “travmagiller” arasındaki yerini sağlamlaştıran Nişanyan‘ın “dışkı” rezaleti gündeme oturdu

Adı Sevan Nişanyan...
Yeni yazdığı “Yanlış Cumhuriyet” isimli 438 sayfalık son kitabı da birkaç gün önce kitapçı raflarındaki yerini aldı.
Sevan Nişanyan bu kitapta Atatürk ve Kemalizm üzerine 51 soru soruyor ve kafasına göre yanıtlıyor...
İki gün önce de “taraf” bir gazeteye tam sayfa bir röportaj verdi.
Bazı tespitleri şöyle:
“Atatürk, mutlak iktidarı terk edebilirdi ama etmedi.”
“Memlekette her meydana heykelini diktirme işiyle şahsen ilgilendi. Bu putlaştırma, ’kültürel-siyasi’yıkım getirdi.”
“Cumhuriyet, ’gerçek laikliği’getirmedi.”
“Bizde laiklik, tasfiye hareketiydi. Çünkü amaç laiklik değil, mutlak iktidardı.”
“Cumhuriyet, diktatörlüğün kod adıdır. Cumhuriyete demokrasi için değil, şahıs diktatörlüğü için geçildi.”
“Atatürk milliyetçiliği 1920’ler faşizmidir. Kurtuluş Savaşı’nda ise İslami Cihat üzerinden hareket etti bu milliyetçilik.”

***

Diyelim ki bu aslı astarı olmayan iddiaları, tarihi çarpıtan saptamaları, “demokrasi” ve “ifade özgürlüğü” olarak nitelendirip, sesimizi çıkarmadık...
İyi de bu “demokrat” arkadaşın, özel hayatında da “demokrat” olmasını beklemeye hakkımız yok mu?
Yanıtınız “Elbette” yse, çok beklersiniz:
Alın size dünkü Sabah’ta çıkan bir polis-adliye haberi:

***

“Ünlü Nişanyan çifti boşanıyor.
Çift mayıs ayının son günlerinde Şirince’deki evlerinde kavga etmiş, Sevan Nişanyan da bir kavanoz dolusu dışkıyı karısı Müjde Nişanyan’ın üzerine boşaltmıştı.
Müjde Nişanyan şiddete maruz kaldığını belirterek eşinden davacı oldu.
Sevan Nişanyan ise, ’Bu tür kavgalar her evde olur’dedi.”

***

Her evde kavga olur ama her evde bir kavanoz dolusu b.k olmaz...
Kocalar da karılarının başından aşağıya bu kavanozu boca etmez!
Gerçek demokratlar ise dünyada bir benzeri daha olmayan bu tür bir aile içi şiddete asla kalkışmaz!
Anlaşılan o ki Nişanyan, bu “b.k atma” işine fena alışmış...
Karısının başına boca ettiği kavanozdan kalanı, bu ülkenin en kutsal değerlerinin üzerine de dökebileceğini sanıyor!
O kadar kolay değil beyefendi...
“Maganda entel” ler “içine etsin” diye
kurulmadı bu cumhuriyet!
Mustafa Mutlu/Vatan

+++++

Bu ayıp Hıncal’a yeter!

Sabah’ın yazarları birbirlerine sataşmadan duramıyor.E.A.
“Doğan’ın ileri zekalı savcısı” deyince, Hıncal Uluç bir kere daha
Sabah yazarına karşı açtı ağzını yumdu gözünü.

Okurlardan yığınla e-mail geliyor.. “O adamla nasıl ayni gazetede çalışıyorsun” diye.. Ayıbım bu değil. Ben herkesle aynı gazetede yazarım. Çünkü, kendini tek ifade yolu o olduğu için köpek havlamasını bile fikir özgürlüğü içinde kabullenir, saygı duyarım.. SABAH her türlü fikre açık bir gazete olarak kuruldu. Öyle de devam ediyor.
Benim utancım başka..
Onu bugün yazdığı köşeye oturtan, ona adam, ona yazar muamelesi yapan benim. Bu ayıp bana ömür boyu yeter de artar.
Bu ülke medyasının nerdeyse yüzde 70’ini “Darbeci” ilan eden o palavra komplo teorisinin ne ayıp, karısı da o gurupta üst düzey yönetici ve yazar olarak çalıştığı için ne kadar insanlık dışı olduğunu yazdığımda, cevap yerine, komplo teorilerine devam etti.
Utanmazca, ahlaksızca ithamlarda bulundu, hakkımda.. Acizlerin yolu bu.. Bu yüzden hezeyanlarına yanıt vermek beni aşağılar, onun düzeyine getirir.
Hakkımdaki yalanları, aslında onun kimliği.. Ortaya attığı komplo teorilerinin nasıl palavralar üzerine kurulduğunu SABAH okurları şimdi daha iyi anlamış olmalılar..
Doğan gurubunun televizyonu CNN’de yığınla program yaptım. Sevgili Dostum Mehmet Aslan’ın çıkarmağa başladığı spor dergisinde de her hafta bana sorulan sorulara yanıt veriyorum. Ama Doğan gurubunun tek kuruşu bugüne dek evime ve cebime girmedi. İki para için ruhlarını satan dönekler, para dışında da değerler olduğunu bilmez, bazı şeylerin sadece dostluk adına yapıldığını anlamakta güçlük çekerler..
Şimdi bakar mısınız, bana “Doğancı” diyen adamın her gece sofrasına konan yemeğin en az yarısı Aydın Doğan’dan geliyor. Karısının, belki onunkinden de fazla maaşı Doğan gurubundan.. l Hıncal Uluç/Sabah

+++++

AKP’nin gazetecisi
SABRİNA

New York Times Türkiye Muhabiri Tavernise’nin pervasızca yaptığı haberlerin ortak noktası Türkiye’yi karalamaya yarayacak verilerle donatılmış olması ve iktidar partisinin yandaşlarını tatmin eden propagandaları andırması
Sabrina Tavernise... The New York Times’ın Türkiye muhabiri. Gazetesine gönderdiği haberlerin, yorumların hemen tümü AKP’nin misyonuna hizmet ediyor.
Benim anladığım kadarıyla Dengir Mir Mehmet Fırat Amerikalı muhabirin dolduruşuna gelmiş. Aslında bu sözlerin tercümesi şöyle: “Tepeden inme bir zorlamayla halkımız dininden, imanından, geçmişinden, örfünden, ananelerinden zorla koparıldı. Camileri kapatıldı. İbadet yapmaları bile yasaklandı.”
Zaten Sabrina, yorum haberinde Dengir Mir Mehmet’in söyleyemediklerini de tamamlıyor.
Türkiye’deki kavganın (cumhuriyetçilerle-gericiler arasındaki kavga) 1920’lerde başladığını, Avrupa’ya yönelen Atatürk’ün Doğu ile bağlantıları kopardığını, alfabeyi değiştirdiğini, camileri devlet denetimine aldığını ve dini hiyerarşiyi ezdiğini yazıyor.
Bunlar malum kafaların ayakta alkışlayacakları sözler değil mi?

***

Dedik ya Sabrina AKP’nin gazetecisi. Türkiye’ye malum misyonla gelmiş, daha doğrusu gönderilmiş. O misyonu eksiksiz yerine getiriyor. Hemen her haberinde, yazısında Türkiye’deki cumhuriyeti, laik düzeni, Atatürk devrimlerini karalayıp duruyor.
Şimdi düşünün, dünyanın hangi ülkesinde yabancı bir muhabir Sabrina gibi o ülkeye karşı pervasızca haber yazabilir, yorum yapabilir?
Örneğin Washington’daki Türk gazetecileri böyle bir misyonu yürütebilirler mi?
Özgür Amerika’da mümkün değil yapamazlar, ama özgür olmayan(!) Türkiye’de bal gibi yaparlar.
Ama Sabrina Türkiye’de daha büyük bir ayrıcalığa sahip.
O istediğini yazar, istediği yorumu yapar.
Çünkü onun arkasında iktidar var.
Tufan Türenç/Hürriyet

+++++

GÜNÜN SÖZÜ

CIA ajanları Türkiye aşığıymış. Doğaldır...
Bu kadar çok dost ve gönüllüyü başka ülkede
bulmaları mümkün mü?

Haldun Ertem

+++++

Dar-be çelişkisi
İstiklal Caddesi’nde “Darbeye Karşı 70 Milyon Adım Yürüyüşü” yapıldı. Basın açıklamasını ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras’ın eşi Zeynep Tanbay okudu. Tanbay, “Bugün tüm darbe girişimlerine karşı ses çıkarma günüdür” dedi. Milliyet’te Devrim Sevimay konuğu ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras’a sordu: “Darbe olacak söylentileri size ciddi görünüyor mu?”
“Hayır, görünmüyor, ama lafının ediliyor olması dahi kötü.” Hayli ilginç bir aile portresi! Eşlerden biri, darbeye hayır yürüyüşüne ön safta katılıyor. Ama eşlerden diğeri... Darbe olacağı söylentilerini ciddi görmediğini söylüyor...
Melih Aşık/Milliyet

+++++

KEŞKEEE...
Vakit’e değer mi?

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, Vakit adlı gazeteden gelecek üç kuruşluk desteğe tamah etmeyip, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un “Ağlama Duvarı” ndaki fotoğraflarının alçakça imalarla yayınlanması karşısında insanlık adına bir çift laf etseydi de... Orgeneral İlker Başbuğ ile iki saatlik “Aman paşam / Yaman paşam” havasında bir görüşme yapmak zorunda kalmasaydı...
Ahmet Hakan/ Hürriyet


+++++

Çifte standart
Ermenilerin bunca sabıkasına baka baka “Türkler soykırımcı” kararı alanlar bir gün utanır mı?

Demokrasinin en az geliştiği ülkelerin başında Ermenistan geliyor. Avrupa Konseyi’nin dikkati bu ülkede.
Seçimlerde şiddet kullanmak, seçim sandıklarında hile yapmak, muhalefeti içeri atmak, ifade özgürlüğünü hiçe saymak ve benzeri.
Ermenistan’ın siyasi sabıkası bitmek bilmiyor. Ermenistan’la ilgili hazırlanan rapor, Ermenistan’ın uluslararası alanda başını derde sokacak türde.
Onu koruyan iki ülke var. Fransa ve Rusya. Bu iki ülke, Ermenistan’a en hafif cezanın verilmesi için canını dişine takıyor.
Yalçın Doğan/Hürriyet

+++++

MİNİ YORUM

Dışkı kadar değeri yok

Kamuoyu Sevan Nişanyan’ı, “eşinin başına bir kavanoz dışkı fırlatan koca” olarak tanıdı. Feministler günlerdir yeri yerinden oynatıyor. Bu haber çıkmadan birkaç gün önce biz aynı Nişanyan’ı Medya Polemik’e “Atatürk ve Cumhuriyet kazanımları hakkında bilgi kirliliği yaratan sözde aydın” yönü ile konu etmiştik. Çünkü kendisi seri bir zihin bulandırma hareketi başlatmıştı. Nişanyan’ı kınama, dışlama, meslekten el çektirme, akademik görevini sonlandırma çağrıları keşke o zaman gündeme gelseydi. Ama 301 de sulandırıldığı için, devlete hakaretin dışkı kadar değeri kalmadı bu ülkede..

Yazarın Diğer Yazıları