İşte o zaman yanmıştın General!
Elbette herkes aynı kefede değil ama bir “Yandaş medya” olduğu kesin, kimse kızmasın, kendileri, “Biz yandaşız!” diye bas bas bağırıyor zaten.
Tuttu bir AKP’li milletvekili, “AKP karşıtlarının kanı bozuk”! dedi amma, beyefendilerin ne gazetelerinde yer aldı bu haber, ne televizyonlarında.
Ne zamana kadar, parti yönetimi, “Şimdi fişleme sırası bizde!” diyen milletvekilini de kastederek, “Biz bunları Disiplin Kurulu’na verdik!” diyene kadar.
Hatta onu bile doğru dürüst veremediler. İç sayfaların bir yerlerine, “Nüfus cüzdanımı kaybettim” ilanı büyüklüğünde bir “sıkıştırma” ile özür defettiler. Kendilerinden rica ediyorum, ellerini vicdanlarına koyup cevap versinler, o sözleri görevdeki yahut emekli bir General “AKP’ye oy verenler kansız!” şeklinde söyleseydi onu yakmaz mıydınız, manşetler döşenmez, ses kayıtlarını her haber bülteninde günlerce döndürüp durmaz mıydınız? Yapardınız, iyi de ederdiniz.
Açıkça söylüyoruz, darbeye, fişlemeye, ordu düşmanlığına, parti goygoyculuğuna karşıyız. Ama refiklerimiz bunlardan bir kısmına karşı, bir kısmına AKP’nin izin verdiği kadar karşı, bir kısmına ise tamamen kör.
İsterseniz bir örnek daha verelim.
Malum konu “Ergenekon” soruşturmasında Özel Harekât Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin’le emekli Orgeneral Şener Eyurgur kendilerine yöneltilen bazı sorulara, “Hafıza kaybına uğradık” diyerek, cevap vermediler, konu hukuku ve kendilerine bu konuda rapor veren hekimleri ilgilendirir; vicdanım bu tür hafıza kayıplarına “Hayır!” diyor. Bu iki sanığın hafıza kaybı meselesi “yandaş” denen gazete ve televizyonlarda o kadar çok tekrarlandı ki, kitaplaştırılsa vagonları doldurur, film haline getirseniz altı aylık dizi olur. Diyelim ki, iyi ettiler, sanık birinin hafızamı kaybettim demesi elbette haberdir.
O zaman buyurun bir başka hafıza kaybı daha..
Biliyorsunuz Türkiye’nin bir “Deniz Feneri” meselesi var, bir ucu Almanya’da, diğer ucu Türkiye’de.
Bakınız Milliyet’in 19 Şubat 2010 tarihli nüshasında bahsi geçen dava ile ilgili nasıl bir haber var:
“Almanya’daki Deniz Feneri’nin siparişlerini Zeytinburnu’ndaki Deniz Feneri Derneği ve Kanal 7’ye teslim eden şirket sahibi, “Karaman ve Akman’ı tanıyor musunuz? Sorusuna, ‘Hafızamı kaybettim’ yanıtını verdi.”
Adam milyonlarca dolarlık mal satıyor, irsaliyeler, faturalar düzenliyor, bir sürü para kazanıyor ama bunların hiç birini hatırlamıyor, sebebi sorulunca da, “Hafızamı kaybettim” cevabını veriyor, insan her gün gazete ve televizyonlarda bir şekilde resmi çıkan Zahit Akman’ı da mı hatırlamaz, hiç olmazsa, “Gözüm bir yerlerden ısırıyor” demez mi?
Sizce haber değeri yok mu böyle bir hafıza kaybının? Olmaz olur mu, var tabii.
Ama “yandaş” denilen cenah için Şahin ve Şenuygur hafızasını kaybedince günlerce tekrarlanacak şekilde haber değeri var, Deniz Feneri ile iş yapan ticaret erbabı hafızasını kaybedince, yok!
İşte böyle dostlar.
Bir de, “Sarıgül hakkında ne düşünüyorsun” türünden sorular geliyor, ne düşüneyim, Yargı kadrosunu militanlaştıranları çevresine doldurdu, “Kendileri ağabeyim olur” diyerek NATO’cu Hikmet Çetin’in kanatları altına girdi; siz en iyisi Sarıgül’le ilgili haberleri turktime.com’dan, Talat Atilla’nın yazılarından takip edin, enfes bilgiler var, ben öyle yapıyorum.
İnternet deyince, Yazı İşleri Müdürümüz Muhsin Küçük Bey’in “fikirvehareket.com”u hayırlı olsun; başarılar diliyor, ilginizi bekliyorum.