İşte ''Enes''leri öldüren çark!..

Antalya''da bir tarikattaki IŞİD benzeri cinayet ve Elazığ''da cemaat yurdunda kalan gencin intiharı da gösterdi ki; karanlığa giden örgütlenmelerin pusulası ve sonuçları hiç değişmiyor...

Din sömürüsünden rant elde etmenin ve bağnazlığın yollarında siyasetle buluşmanın son 100 yıl içindeki yöntemi ve stratejisi de, rantın büyümesi dışında hiçbir değişiklik geçirmedi...

Medreselerde haramdan, fitneden ve şiddetten kaçınan sıradan dindarların sadece ibadet için oluşturduğu o küçük çaplı cami cemaatleri tarihe karıştı artık...

Cemaat demek güç demek artık, tarikat demek ise holding demek...

Cami cemaatinden imparatorluğa dönüşmek isteyenlerin vaazlardan yetinmeyerek medyaya sarılması stratejisi ise 12 Eylül 1980 öncesine dayanıyor...

50 yıl önce 3-5 bin satan bir mahalli gazete olan Türkiye''nin, şirketlerden bankalara, konut sektöründen turizme kadar her alanda faaliyet gösteren "İhlas" gibi devasa bir holdinge dönüşmesin ardında "Işıkçılar" olarak bilinen tarikat bulunuyor...

1970''lerde Fethullahçıların cami vaazları ile bir araya getirdikleri kitle ise mürit-cemaat-rant üçgeninde; Zaman gazetesi ile başlatılan medya atağıyla, ekonominin her alanında faaliyet gösteren, eşi benzeri görülmemiş, devasa bir güç zincirine dönüşüverdi...

Peki; bir süre sonra artan mürit sayısı ve büyüyen cemaat yapısı ile birlikte rantı da yüzlerce katına çıkartan tarikat-cemaat yapıları holdingleşmenin taşlarını nasıl döşüyorlar?..

Tarikat ve cemaat örgütlenmelerinin nasıl büyüdüğünü görmek için sadece eğitimden sağlığa, medyadan turizme kadar her alandaki ekonomik yatırımlarına bakmak yetmiyor...

Büyüdükçe güç zehirlenmesi ve iç çekişme de yaşayan cemaatler içerisinde tıpkı Nakşiler ve Nurcularda olduğu gibi bölünmeler yaşanıyor, bir süre sonra başka bir "şeyh" öncülüğünde, başka güç odakları ortaya çıkıyor ve bunlar da tıpkı içinde büyüdükleri tarikatlarda olduğu gibi, zincirleme örgütlenme stratejisini uyguluyorlar...

Peki; mescitlerde, camilerde hatta medreselerdeki küçük dindar gruplardan tarikat ve cemaat holdingleri nasıl oluşuyor...

Müritten cemaate, ranttan holdinge...

Türkiye''de, vaazlarla oluşturulan cami cemaatinden devasa bir holdinge, sonra da siyasi ve bürokratik güce ulaşan Fethullahçıların örgütlenmede aldıkları mesafe, din bezirganlığının ve sömürüsünün nerelere ulaşabileceğinin en çarpıcı örneğidir...

Camilerden medreselere, öğrenci evlerinden yurtlara kadar Fethullahçıların örgütlenmede izledikleri stratejinin temelinde cemaat-esnaf-bürokrat üçgeninde geliştirilen bir yardım ve rant çarkı vardı...

Fethullah Gülen''in vaazlarından etkilenen kitleler propagandalarını esnafa yayıyor, yurtlarda yetiştirilen öğrenciler öğretmen olarak devlet kademelerine yerleştiriliyor, bunlar ise ilkokullardan başlayarak zeki, yoksul çocukları ders çalışma adı altında devşiriyor ve gençler bir süre sonra devletin en stratejik kurumlarına yerleştirilmek için (bir süre sonra sorular da çalınarak) sınavlara sokuluyordu...

İşte bu sinsi örgütlenmenin temelinde sadece cami-cemaat-bürokrat üçgenindeki çabalar yoktu...

Türkiye genelinde, milyonlarca esnaftan ve işverenden "himmet" adı altında toplanan paralarla yurt genelinde binlerce binada öğrenci yurdu benzeri cemaat hücre evleri oluşturulmuştu... İşte o evlerde cumhuriyete düşman müritler yetiştirilirken, Atatürk''e "deccal" deniliyordu... Hatta "deccal" diyenlerden bazıları Gazi''nin partisinde vekil de yapılıyordu!!!

Esnaf ve bürokratlar tarafından finanse edilen, bir süre sonra da medya ve siyasetin gücü kullanılarak alınan devasa ihalelerle ayakta tutulan ve sayıları artırılan cemaat evleri, Fethullahçıların Türkiye''nin en büyük dini holdingine dönüşmesinin temellerini oluşturmuştu...

Asıl sıkıntı şudur; devlet, Fethullah Gülen''in yukarıda anlatılan stratejiyi uygulayarak rejime darbe yapmaya kalkışmasından ders almazken, Antalya''da ve Elazığ''daki iki tarikat yurdunda cinayet ve intiharın gündeme gelmesi, din bezirganlarına devletin halen göz yumduğunu, cemaatlerin de aynı sistem üzerinden toplumu sömürmeye ve rejimi kuşatmaya devam ettiğini gösteriyor...

Şeyhler, zavallılar, kurbanlar!..

Türkiye''de mürit-cemaat-rant üçgenindeki yapılanmanın iki kolu bulunuyor;

Bu yapının bir yanında, ibadet ve yardım amacıyla dinci rant çarkının içine çekilen yoksul, saf dindarlar, diğer tarafında ise bu çarkı kullanarak siyasette ve iş dünyasında holdinglere dönüşen sosyetik, uyanık müritler var...

Yani "Himmet" ya da "İnfak" adı altında emekleri sömürülen saf dindarlarla, bu yapının dönüştüğü holdinglerden nemalanan maskeli vurguncuların aynı alanda zikir çekerken uyutulduğu bir sistemden ibarettir tarikat ve cemaat yapısı...

Baksanıza; Fethullahçıların elebaşları darbe kalkışmasından sonra Avrupa''da, Amerika''da lüks konutlarda şatafat içerisinde yaşarken ve Twitter üzerinden kışkırtmalar yaparken, onların bankalarına para yatıranlar, onların sahte sınavları ile devlete sızdırılanlar ya da onlarla iş birliği yaptıkları için hedef olanlar ya cezaevinde, ya da kanun hükmünde kararnamelerle sokaklarda...

Antalya''da bir tarikat yurdunda IŞİD zihniyetli bir tetikçi tarafından boğazı kesilerek katledilen Mehmet Sami ile Elazığ''da Nurculara ait yasa dışı yurtta bunalıma sürüklenerek intihara zorlanan Enes de işte bu mürit-cemaat-rant üçgeninin kurbanı oldular...

Fethullah Gülen''in siyaset arenasında, lüks konutlarda, devasa holding binalarında dolaşması, yurt dışına kaçınca da Pensilvanya''da görkemli bir çiftlikte imparatorluğunu sürdürmesi bir tarafa; bu sistemden ders almayan devletin ısrarla göz yumduğu Menzilcilerden Nakşilere, Işıkçılardan Nurculara ve Süleymancılara kadar her tarikatın şeyhini son model cip konvoylarıyla müritlerine caka satarken gösteren görüntüler din sömürüsü sistemini anlatmaya yetiyor...

Velhasıl, "şeyh uçmaz, cemaat uçurur" deyimi de kanıtlıyor ki; Türkiye''de devasa rant holdinglerine dönüşen tarikat ve cemaatleri; dindar olduklarını varsayarken (cennet vaadiyle kandırılan) hipnoz edilmiş, saf kitleler ayakta tutuyor... Onlar aynı zamanda çocuklarını bu karanlık çarkın içerisine sürükleyerek kurban etmekten de kaçınmıyorlar...

Velhasıl, cemaatçiliğin kaymağını şeyhler, yaverleri ve siyasiler yerken, tarikatçılığın hücre evlerindeki kurbanlar ise yoksul çocuklar oluyor...

Yüzlerce taciz, tecavüz, intihar ve cinayet olayına rağmen, köleleştirilmiş müritçiliğe, "uyanın" artık deseniz ne çare?..

Yazarın Diğer Yazıları