İstanbul'un ilk otelleri

Türkiye'de otel denebilecek konaklama yerlerinin tamamı İstanbul'da açılmıştı. Daha öncekiler kervansaray ve hanlardı.

En çağdaşı ise ünlü Pera Palas'tır. Açılış tarihi 1892'dir. Onu Bristol ve Londra otelleri takip etti. Uzun yıllar önce, tamamen tesadüf üzeri Londra otelde konaklamıştım.

Samimiyetle itiraf etmeliyim ki burasının mimarisi ve tefrişini hâlâ hayranlıkla anımsıyorum. 20. yüzyıl başlarında da Sirkeci'deki konaklama işlevi yapanlar modernize edilmeye başladılar.

1950'ye gelindiğinde bu semtteki kayda değer otel sayısı 50'yi aşmıştı. Aynı dönemde İzmir'de de İstanbul benzeri gelişmeler oldu.

Anadolu'nun öteki kentlerinde otele benzer ilk yer Ankara Palas'tı. 1928'de açılan Ankara Palas devlet konuk evi olarak da kullanılmakta. Onu Belvü Palas ile Cihan takip ettiler.

Uluslararası olan

Esas patlama 1950'den sonradır. Çeşitli tip ve sınıftakiler peş peşe hizmete sokuldu.

1954'te Türkiye'nin beş yıldızlı İstanbul Hilton'unun açılışını hatırlıyorum. Baba Hilton yanında sevgilisi Terry Moore ile birlikte gelmişlerdi.

Moore'un iç çamaşırsız halini fark eden İlhan Demirel bunu fotoğrafına yansıttı. Bunlar Milliyet gazetesinde yayınlanınca hem artistin hem Hilton'un şöhreti ikiye katlandı.

Özel frikik

Merhum İlhan ağabeyle bu konudan bahsederken "Terry Moore'un İstanbul'a getiriliş amacı bu frikikti" demişti.

Düşünün ünlü misafirler için kurulan platformda böyle bir oturuşun başka ne amacı olabilirdi.

Olayın kahramanları bugün ebediyete intikal ettiler. Şimdilerde Aydın Doğan Grubu'nun elinde bulunan Hilton'un ne yapılacağı belli değil. Geride kalan Terry Moore'un "efsanevi fotoğrafları..."

Turizmin getirdikleri

Ülkemizin doğal ve tarihî zenginlikleri tesis sayımızı oldukça artırdı. Antalya'dan Kapadokya'ya uzanan yerlerde artık bir sürü yedi yıldız konaklama alanlarımız var.

Kremlin Sarayı gibi ve hatta Topkapı Sarayı'nın benzerleri bile mevcut. Bunları sırf görüntü olarak da yapmadık. İçlerinde verilen hizmetler inanılır gibi değil.

Asırlar boyu verilen mutfak hizmetlerini de görmekteyiz. Bu lüks ötesi yapımların amacı çok paralı turistlere hizmet verebilmek.

İlk Türk futbolcusu

1879'da İstanbul'da doğan Fuat Hüsnü Kayacan'ın ilk futbolcumuz olduğunu biliyor muydunuz?

İstanbul'da dünyaya gözlerini açan bu isim yine bu kentte vefat etti. Fuat Hüsnü Bey futbolu İngiltere'de öğrendi. Deniz subayı idi. Kurduğu takımın adı Black Stoking "Siyah Çoraplar"dı. Takımın tamamı Türklerden oluşuyordu. Ancak Saray'ın tepkisini çekmemek için, takımın adını İngilizce koymuşlardı.

Daha ilk maçta Kadıköy'deki Rumların ekibini 5-1 yendiler. Anında 2. Abdülhamid'e jurnallediler.

Futbol oynamak için bir başka kulüp kurmaya mecbur kaldılar. Birçok oyuncusu da sürgüne yollandı.

Boby oldu

Buna rağmen genç futbolcu bu sporu bırakmadı. 1902 senesinde İngilizlerin Kadıköy adlı takımında top koşturmaya başladı. Adı ise Boby olmuştu.

Beş yıl bu takımda top koşturduktan sonra II. Meşrutiyet'in ilanıyla Galatasaray'a geçti. 1912'de tekrar görevle İngiltere'ye yollandı. Bu defa amatör ekiplerde ayaktopunu sürdürdü.

Fenerbahçe'ye

Fuat Hüsnü Kayacan Türkiye'ye dönünce bu kez Fenerbahçe'den lisans çıkardı. Kısa süre içerisinde hem yöneticilik hem antrenörlük yapmaya başladı.

Tezahüratlar

Her millet kendi takımını kendine özgü biçimde destekler. Mesela biz "Türkiye, Türkiye heyy" veya "Kırmızı Beyaz, en büyük Türkiye" diye bağırırız.

Öteki milletlerin kendi ekiplerini nasıl teşvik ettiklerine de bakalım:

* İngilizler "Comeon England" -Haydi İngiltere.-

* Fransızlar "Alliez Begue" -Haydi Fransa.-

* İspanyollar "Es-pa-ana" -İspanya.-

* Hollandalılar "Hop Holland" -Haydi Hollanda.-

* Belçikalılar "Alliez Begue" -Haydi Belçika.-

* İsveçliler "Hop Sechxya" -Haydi İsveç.-

GÜNÜN SÖZÜ

Akıllı çalışır, tembel konuşur. İskit Atasözü

Yazarın Diğer Yazıları