Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Coşkun ÇOKYİĞİT

Coşkun ÇOKYİĞİT

İstanbul’un Fetih

“Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik,

Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik”

dizleri ruhumuzu coşturuyordu. Atalarımızın, onları tanımayanlar için efsane sanılan gerçek hikâyelerini biz de efsane gibi, masal gibi dinliyor, “Anlat bana ecdadımı anlat, istersen tarihe masal kat” diyerek daha fazlasını duymak istiyorduk. Sanki binlerce yıl yitik bir cenneti bulmuş gibiydik.

Cemil Meriç’in dediği gibi, “Bir biz vardık dünyada bir de küffar!” Kıtaları atlas kumaş gibi ölçüp biçip kesiyor, krallar tayin ediyor, nerde bir mazlum varsa onun imdadına koşuyor, nerede bir zalim varsa onun tepesinde boza pişiriyorduk.

Yıldırım lakaplı bir büyük bir “Alp” hakanımız vardı ki, kuşatma altında direnen askerlerine cesaret vermek için, düşman ordusunun arasından yeryüzüne düşmüş bir yıldırım dibi geçiyor, geceyi saran ve çağları yırtan sesiyle, “Bre Doğan, Bre Doğan yettim!” diye haykırıyordu.

Tarihimizin bu fetihlerle süslü efsanelerle dolu seyri ne yazık ki, Oğuz boylarının ataları gibi Asya’dan gelen, kımız içip bastırma yiyen 66 yaşındaki “ihtiyar cihangir” tarafından bir kılıç darbesiyle paramparça edildi. Akınlara şenlik niyetine katılan, dev gibi orduları silip süpüren 48 yaşındaki genç fatih Yıldırım Bâyezid Han’ın sükûtu ile İstanbul’un fethi emeli bir kere daha akim kaldı. Bir kere daha tarihin sayfalarında yarım kalmış büyük bir kuşatma olarak yerini aldılar.

Evet, sevgili okuyucu İstanbul’un fethinin kutlandığı şu zamanda acı bir gerçeği bizzat dile getirmek istedim ama benim söyleyeceklerim nihayetinde bir gazetecinin lafları olarak kenara atılacaktır. O sebeple bu konuyu Prof. Dr. Halil İnalcık Hoca’nın satırlarından aktarıyorum:

“I. Kuşatma (1349-1402): Sekiz yıl süren bu kuşatma, daha o zaman İstanbul'un kaderini mühürleyecek bir kuşatmadır. Kuşatma sırasında Hristiyan Batı dünyasından yardıma gelen büyük Haçlı ordusunu Yıldırım Bâyezid, Niğbolu’da yenilgiye uğrattı (1396) ve Bizans' in son umutları da tükendi. Bizans İmparatoru II. Manuel, kurtuluş için Avrupa'ya gitmiş; İstanbul’da imparator vekili ve Patrik, şehri sultana teslim etmek için hazırlıklara başlamışlardı. Bu kez Bizans’ı kurtaran Timur olmuştur. Bizans diplomasisi Timur ile ilişki halindeydi. Bati Hristiyan dünyasından ümidini kesen Bizans, Timur'un Anadolu ve Suriye deki başarılı fetihlerinden cesaret aldı. Timur tarihleri, Zafernâmeler, Emir Timur'un Bizans İmparatorluğu'na elçi gönderdiğini kaydetmektedir. Yıldırım Bâyezid'e karşı Ankara zaferinden (1402) sonra Timur, Bizans imparatorunun tâbilik için gönderdiği elçiyi kabul etti ve Rumeli’ne geçmek için gemiler hazırlanmasını emretti. İste İstanbul fethi için Osmanlıların ilk ciddi kuşatması bu şekilde sonuçsuz kaldı. (Halil İnalcık, İki Karanın Sultanı İki Denizin Hakanı Kayser-i Rûm Fatih Sultan Mehmed Han, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.)

Şimdilerde çok moda ya, “tarihle yüzleşelim” lafı, buyurun işte size bir yüzleşme konusu.

Eğer Emir Timur, İstanbul’u kuşatan, onu kurtarmaya gelen Niğbolu’daki son büyük birleşik Haçlı Ordusu’nu perişan edip İstanbul’u fethetmek üzere olan Yıldırım’ın önünü kesmese neler olurdu?

Ben bazı tahminler yürüteyim: Papalık ve Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’nun kontrolündeki Batı dünyası 50 yıl içinde başka bir şeye dönüşürdü. Roma da tıpkı İstanbul gibi düşerdi. Haydi, atlayarak söyleyeyim, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları olmazdı, Atom Bombası yapılmazdı, yapılsa bile teslim olmak üzere olan bir devletin sivil halkı üzerinde kullanılamazdı. Komünizm doğamaz, doğsa bile Orta Asya’ya hâkim olup milyonlarca Turanlıyı yok edemezdi. Çin, Doğu Türkistan’ı istila edemez, Uygur Türkü’ne zulüm edemezdi. Siyonizm’in doğması mümkün olamazdı. İsrail vahşice bebek katledecek cesareti kendinde bulamazdı… Ve tabii Papa II. Pius, daha sekiz yıl önce Doğu Roma’nın başkentini fethederek Yıldırım Han’ın yarım bıraktığı fethi tamamlamış torununa şu küstah ifadelerle;

-Şayet Hıristiyanlığı kabul edersen, bütün bu aykırı davranışlar son bulacak ve evrensel barış gelecektir. Niye korkuyorsun, neden vaftiz olmaktan kaçınıyorsun?

diye mektup yazamayacaktı. Çünkü Fatih enerjisini Konstantiniyye için değil, doğrudan Roma için harcayacaktı!

Yazarın Diğer Yazıları