İstanbul'un 1 milyarı kime gitti?..
"Bugün ilmin, fennin, bütün kapsamı ile medeniyetin ışığı karşısında filan veya falan şeyhin uyarmasıyla maddî ve manevi mutluluğu arayacak kadar ilkel insanların Türkiye medeni toplumunda varlığını asla kabul etmiyorum...
Efendiler ve ey millet; iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat, medeniyettir. Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için kafidir..."
Atatürk'ün 30 Ağustos 1925 günü Kastamonu'da yaptığı bu konuşma Türkiye Cumhuriyeti'nin, "muasır medeniyet" hedefine giden yolun haritasıdır...
Cumhuriyete, Atatürk'e, laikliğe kini bitmeyen karanlık odaklar işte 90 yıldır Atatürk'ün bu yaşamsal konuşmasıyla da mücadele ettiler...
Kubilay'ın başını kesen katiller işte Atatürk'ün bu sözüne isyan ederek harekete geçtiler...
1946'dan bu yana dinci siyaset yapmaya çalışanlar Atatürk'ün Kastamonu'da uygarlığa dikkat çeken bu konuşmasını tersine çevirmek için tarikat ve cemaatlerin önünü açtılar, şeyhleri- mollaları devlet katında ağırladılar...
AKP'nin uzun süre Fethullahçılarla yürümesi ile birlikte dinci siyaset zirveye çıkarken, ne yazık ki Türkiye, adına "FETÖ" denilen bir yapının "darbe" kaosuna kadar sürüklendi...
"FETÖ gitti de ne oldu" diyebilirsiniz... Haklısınız, çünkü molla- medrese- şeyh zihniyetinden kurtulamayanlar, siyaseti arka bahçe olarak kullanan tarikat ve cemaatleri devlete yerleştirmekten vazgeçmediler, başka dinci grupları büyütmek için de pervasızca adımlar attılar...
İmamoğlu'ndan neşter…
İşte, özellikle İstanbul'da, Erdoğan'ın belediye başkanı seçilmesinden itibaren geçen 25 yılda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin tarikat ve cemaatlerin kasası gibi kullanıldığını gösteren çok vahim dosyalar saçıldı ortaya...
Ekrem İmamoğlu, adeta "yağma" olarak nitelendirilen tarikat ve cemaatlerin beslenmesi stratejisine neşter attı...
Tarikatların İBB'deki hortumu geçen hafta kesildi. İmamoğlu'nun aşağıdaki açıklaması, peşkeşin boyutlarını göstermesi açısından dehşet vericidir;
"Daha işin başındayız. Şu an itibariyle iptal ettiğimiz vakıflara aktarılmış, verilmiş kaynaklar adına söylüyorum. İptal edilmiş tam 357 milyon liralık sürece nokta koymuş durumdayız. Bunun içinde sadece bir vakfa yemek desteğinin 56 milyon liralık bölümü var!.. İnanılmaz... Bu milletin parasını nereye harcıyorsunuz?.. Bir bina yapılıyor, vakfa yapılmak üzere maliyeti 165 milyon lira. Artık o bina İstanbulluya ait. Bu daha başlangıç..."
İmamoğlu'nun "bu daha başlangıç" şeklindeki sözleri dikkatimi çekince, kendisine Şile gezisinde tarikat ve cemaatlere aktarılan kaynağın boyutlarının nereye kadar ulaşabileceğini sordum. İmamoğlu'nun yanıtı, İstanbul'un nasıl yağmalandığını göstermeye yetiyor;
"Araştırıyoruz... 1 milyar liraya ulaşabilir..."
Diyanet kimin kurumu?..
Atatürk, Kastamonu konuşmasıyla sadece tekke ve zaviyelerin kapatılmasının ne kadar yaşamsal olduğuna dikkat çekmedi, aynı zamanda bunlarla mücadele etmek, dini hurafelerden arındırmak, gerçek İslam'ı anlatmak ve aydın din adamları yetiştirmek için Diyanet İşleri Başkanlığı'nı da kurdu...
İşte 12 Eylül 1980'den sonra o Diyanet'in içerisinde aynı zamanda tarikat ve cemaatler de cirit attı...
Laik cumhuriyetin bir kurumu olması gereken Diyanet ne yazık ki AKP döneminde, iktidarın politik stratejilerine uyacak davranışlara girerek toplumun büyük tepkisini çekti...
Daha önceki Diyanet başkanlarından bazıları da tepki çekti ama adı üzerinde çok tartışma bulunan son başkanın davranışları ve eylemleri toplumdaki infiali zirveye çıkardı...
Ne yazık ki Cuma hutbelerinde, milli bayramları ve Atatürk'ü anmayan bir Diyanet var artık...
İşte Diyanet'in başkanı Ali Erbaş, ömrünü Türkiye Cumhuriyetine, Atatürk'e ve laikliğe küfür ederek tüketen Kadir Mısıroğlu'nu bile hasta yatağında ziyaret ederek toplumda büyük öfkeye yol açmıştı...
Aynı Ali Erbaş, dünkü Cuma hutbesinde, 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle Atatürk'ün adına yer verdirmedi...
Yani Diyanet'e göre, kurumu var eden Atatürk, 30 Ağustos zaferinde yoktu!!!
Söylenecek çok şey var ama en acısını söyleyeyim; binlerce kez yazıklar olsun ve Atatürk sayesinde ulaştığınız makamlarla olanaklar haram olsun!..
Sultanbeyli'nin CHP refleksi!..
Konu tarikatlara- cemaatlere- siyasal dincilere- hurafelere gelmişken devam edelim...
İstanbul'un Anadolu yakasındaki Sultanbeyli oldum olası sadece muhafazakar- dindar yurttaşların barındığı bir bölge değil, aynı zamanda tarikat ve cemaatlerin cirit attığı, dinci örgütlerin pervasız eylemlere giriştiği bir ilçe...
İşte CHP bu ilçede, bir türlü varlık gösteremedi... Ta ki 23 Haziran seçimlerine kadar... Ana muhalefet partisi son yerel seçimde, Sultanbeyli'de oy patlamasıyla büyük bir atak yaptı...
İmamoğlu'yla birlikte gelen bu oy patlaması Sultanbeyli'de gericilik ve bağnazlığın kıskacında yaşamaya çalışan yurttaşlarla aynı sorunlardan muzdarip olan gerçek muhafazakar insanları da rahatlattı... Baskı altındaydı Sultanbeyli!..
Örneğin; geçen yılki 30 Ağustos töreninde, anıta çelenk konulması sırasında, protokolün Atatürk'ün adını anmaması tören alanında şok etkisi yaratmıştı...
CHP'nin genç ilçe başkanı Murat Kantekin, çelengini koyarken bu pervasızlığa şu sözlerle isyan etmişti;
"Bu programı hazırlayanlara söyleyin, bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı... Mustafa Kemal Atatürk'ün adından bahsedilmeden bu zafer bayramı kutlanmaz... Kim hazırlıyorsa bir daha düzgün hazırlasın... Ayıptır..."
Bu anlamlı uyarı tören alanındaki yurttaşlar tarafından alkışlanmıştı...
İlçede dünkü kutlamalar daha düzgün yapıldı, CHP'liler kalabalık halde hazır bulundu...
Evet; CHP, 25 yıl sonra oyunu arttırarak AKP'nin önüne geçtiği Şile'den sonra, Sultanbeyli üzerinde de yoğunlaşmalı ve burada yükselen dirence sahip çıkmalı...
2014 seçimlerinde yüzde 7 yani (11.500) olan oyunu 23 Haziran'da İmamoğlu ile birlikte yüzde 33'e (57 bin oy) çıkartmak kolay değildi Sultanbeyli'de...
İlçe başkanı ve örgütünü kutluyoruz...
CHP ve İBB; İstanbul'un diğer ilçeleri gibi Sultanbeyli'de de aydınlanmanın yaşamsal reflekslerine sahip çıkmalı ve orayı toplumun her ferdinin rahatça yaşayabileceği bir ilçe haline getirmek için çalışmalı...