İstanbul seçimlerinde asıl tehlike!!!
Ankete, araştırmaya gerek yok, sonucu kestirmek için kahin olmak da gerekmiyor...
Ortada "vicdan" sahibi herkesi yaralayan, kahreden, üzen ve Ekrem İmamoğlu'nun mağduriyete uğratıldığı konusunda hakim bir düşünce varken, 23 Haziran'ın sonucu baştan bellidir aslında...
İşte tam böyle düşünürken son dönemdeki "kamuoyu araştırmaları"nı kim yapıyor, kim yaptırıyor ve aslında kime hizmet ediyor "anket" adı altındaki bu veriler?..
Herkesin tahmin ettiği "sonuç"lar ardı ardına paylaşıyor kamuoyuna; "AKP tabanında çözülme var, İmamoğlu yükselişte, CHP arayı açtı, muhalefet önde!.."
Son üç günde açıklanan "araştırma" sonuçlarına bakılırsa; "İmamoğlu, yüzde 2 ile 5 puan, ya da 180 ile 500 bin arasında oy farkıyla AKP adayı Binali Yıldırım'ın önünde..."
Farkında mısınız; daha düne kadar AKP'ye hizmet eden anket firmaları yukarıdaki sonuçları sözde "araştırma"larla piyasaya sürerken, acaba kamuoyunda sinsi bir algı yaratmaya mı çalışıyorlar?.. Benim endişem bu işte...
Çünkü son seçimlerdeki "araştırma" iddialarından hiçbirinin gerçekleşmemesi ve piyasaya sunulan çoğu sipariş sonuçların hedeften sapması anketlerle ilgili "kuşku"yu arttırırken, anket firmalarının kamuoyunda en çok itibar kaybeden, güven yitiren işkolu olması da cabası…
Anket, kuşku, rehavet!..
Son dönemdeki seçimlerde, "algı" yaratmaya yönelik yanıltıcı anketlerin nasıl da fiyaskoyla sonuçlandığını gösteren onlarca örnek sayılabilir...
Örneğin; 31 Mart öncesi neredeyse tüm anket firmalarının, "CHP adayı alacak" dediği Bursa Belediye Başkanlığı seçimlerini AKP kazandı...
Adana, Mersin, Antalya, Kırşehir, Bilecik, Urfa ve Hatay gibi kentlerde de anketçilerin iddiasının aksine partiler seçimi kazandı...
Murat Gezici'nin ısrarla "yüzde 50 oy alacak" dediği Mustafa Sarıgül Şişli'de hezimete uğradı...
Çünkü çoğu sipariş üzerine yapılan anketler işverenin beklentileri doğrultusunda algı yaratmakta kullanıldığı için, sözde "kamuoyu araştırmaları" çift tarafı keskin bir bıçak gibi siyasi tahribat yaratıyor, seçmenin kafasını karıştırıyor... Bununla ilgili sorular çok...
Örneğin; rakipler, sipariş anketlerle bir başka partinin önde olduğunu göstererek, muhalefet adaylarının çevresinde çözülme ve "rehavet" yaratabilirler mi acaba?..
Aynı rehavet; seçim zaten "kritik" bir döneme, yani "tatil"e ve bayram sonrasına denk geldiği için seçmenin sandıktan uzaklaşmasına yol açabilir mi?..
Siyasi partiler, kendilerinin önde gösterildiği anketlerle kamuoyunda güç algısı yaratabileceklerini düşünseler de, diğer yandan, "nasılsa seçim kazanılacak, bir oydan birşey olmaz" şeklinde gaflete kapılan seçmen kitlesi oy vermekten kaçınabilir mi?..
Peki, 23 Haziran gibi çok "kritik" bir seçim öncesi giderek kızışan "anket" savaşları "gerçek"lerden çok, "algı" yaratmaya mı hizmet ediyor acaba?..
Evet; kimi anketler ilk başlarda "başarılı" gösterilen adaya yarıyormuş gibi görünse de, seçmen cephesinde aynı zamanda tehlikeli bir yılgınlığa, rehavete ve boş vermişliğe yolaçabileceği de unutulmamalı...
CHP, İYİ Parti ve umut…
Yukarıdaki saptamalar, öngörüler ve iddialar kimsenin kafasını karıştırmasın...
31 Mart seçimlerinin ardından koltuğu siyasi oyunlarla elinden alınan Ekrem İmamoğlu'nun çevresinde kesinlikle zayıflık ve yılgınlık belirtisi gösteren bir algı yok...
Evet; CHP tabanı öfkelidir...
İmamoğlu'na olabildiğince destek veren İYİ Parti tabanı da yaşananlara tahammül edemiyor, teyakkuzda bekliyor...
Evet; ülkeyi ekonomik darboğaza sürükleyen yanlış politikalara tepki için İmamoğlu'na oy veren bir kısım AKP tabanı da, daha bilenmiş vaziyette duruyor...
Son dönemde Öcalan'la ilgili tecridin kaldırılması, 8 yıl sonra avukatlarının İmralı'ya gitmesi, bazı AKP milletvekillerinin "HDP ile görüşüyoruz" şeklinde medyaya yansıyan açıklamaları ve hükümetin Tunceli'nin adının belediye binasına "Dersim" diye yazılmasına sessiz kalması Güneydoğu seçmeninin kafasını karıştırma amaçlı olsa da, bu cephede de AKP'ye yönelik tepki sürüyor...
Tüm bunların yanı sıra kamuoyunun büyük kesiminde "haksızlığa uğradı"ğı konusunda yaygın bir kanı bulunan İmamoğlu'nun toplumu kucaklamaya yönelik içten, samimi ve hoşgörülü davranışları CHP adayının kazanacağı yönündeki beklentileri güçlendiriyor... Peki, 23 Haziran'ın sonucu ne olacak?..
İmamoğlu gücünü koruyor...
Bayram süreciyle okulların tatil edilmesinin seçmen tabanında yaratacağı erozyon ve bazı kesimlerde, "AKP kaybederse seçim yine iptal mi edilir" şeklinde yersiz bir kaygı olsa da, CHP adayı gücünü koruyor...
İşte bu iddiayı güçlendirecek başka gerekçeler de var;
Siyaset "enerji"sinin muhalefet cephesindeki olumlu gidişatı, toplumda öfke yaratan haksızlık, hukukun siyasallaşması ile ortaya çıkan "gerekçeli karar"a tepkiler, ekonomik darboğazın devam etmesi ve İstanbul Belediyesi kaynaklarının heba edildiğini gösteren belgeler Ekrem İmamoğlu'nu yarışta önde tutuyor...
Geriye tek bir gerçek kalıyor; anket yalanlarının yaratacağı rehaveti ve yılgınlığı bir tarafa atarak toplumun tüm kesimlerini kucaklayacak, etkili bir propaganda süreci kaçınılmazdır...
Özellikle sandığa gitmeyen 1,5 milyonu aşkın seçmenle tek tek ilişkiye geçilerek ve de seçimlerin yalnızca İstanbul için değil, tüm Türkiye için "yaşamsal" bir dönemeç olduğu bütün seçmenlere anlatılarak 31 Mart'taki gibi "sandık hakimiyeti" sağlanırsa, AKP'nin 23 Haziran'da hezimet yaşaması kaçınılmaz olacak...