İstanbul seçimini kim kazanacak?..
Yaşamın her alanında olduğu gibi siyasetin de açmazları şaşırtıcıdır... Siyasette de gidişat çelişki- çatışma ve çıkar üzerine kurulduğu için kimi zaman "güç zehirlenmesi"nin yol açtığı gaflet, vahameti de tetikler...
AKP işte 31 Mart'taki yenilgide açmaz-gaflet ve vahamet üçgenindeki güç zehirlenmesinin şımarıklığıyla da kaybetti...
İstanbul'a hükmetmek, rantından nemalanmak, İstanbul'u iktidarda durmak için en önemli "kale" olarak görmek öylesine şaşırtıcı bir algı yaratmıştı ki; sahiplenmişti AKP İstanbul'u ve hiçbir zaman elinden gitmeyeceğini düşünüyordu...
Olaylar yaşandığı "koşullar" içinde şekillendiği için AKP'nin İstanbul'u "13 bin" civarında oy farkıyla kaybetmesinin perde gerisinde de işte o gaflet koşulları etkili oldu...
"Güç zehirlenmesi"nin yol açtığı şımarıklık, ekonominin mutfaklarda yol açtığı yangın, işsizlikle sosyal çatışmaların toplumsal bunalımları körüklemesi ve yandaş- candaş operasyonunda yaratılan erozyonun toplumda yol açtığı öfkenin kurbanı oldu AKP...
Ve hiç beklemedikleri gibi İstanbul'u 25 yıl sonra kaybedince başlarda yaşadıkları şok iki hafta sonra ciddi bir sarsıntıya yol açtı, daha sonra ise artçı depremler iktidarı kendine getirdi;
"Biz ne yapıyoruz, İstanbul'u nasıl kaybederiz, İstanbul giderse biz ne yaparız" yakınmaları Erdoğan'ın "İstanbul giderse tökezleriz" uyarısıyla birleşince, Yüksek Seçim Kurulu üzerinden manevralar yapıldı...
Zaten Cumhur İttifak'ının ortakları, "usulsüzlük, yolsuzluk" ve hatta "organizasyon" iddiasıyla YSK üzerinde baskı oluşturunca, Millet İttifakı tabanının ezici çoğunluğunun beklemediği bir gelişme yaşandı, CHP'nin İstanbul Belediyesi üzerindeki egemenliği ancak 35 gün sürebildi...
AKP ÇIKMAZLARINI GÖRDÜ...
Buraya kadar yazılanların herkes farkında, neler olduğunu tekrarlamaya gerek yok...
Asıl mesele bundan sonra ne olacağı, yani 35 günlük İstanbul iktidarının ardından başta CHP olmak üzere Millet İttifakı'nın ne yapacağı, "kale"yi tekrar nasıl geri alacağı...
Bu sorunun yanıtı için madalyonun iki yüzüne bakmak şüphesiz kaçınılmazdır;
Önce AKP'den başlayalım... İstanbul Belediyesi'ni adeta YSK üzerinden zorla alan AKP, devleti- iktidarı elinde bulundurduğu için avantajlı görünüyor...
700'den fazla belediyeyi elinde bulunduran iktidar MHP'nin de desteğiyle iktidar-devlet avantajını İstanbul üzerinde büyük bir baskıya dönüştürmeye hazırlanıyor...
Bahçeli'nin "mitili İstanbul'a atacağım" sözleri, Erdoğan'ın "seçim iptal edilirse İstanbul'a alırız" şeklindeki iddiasıyla birleştiğinde, önümüzdeki dönemde CHP ve İYİ Parti ittifakının adayı Ekrem İmamoğlu'na karşı başlatılacak taarruzun kodları da bellidir;
MHP lideri, İstanbul'daki "hemşehri kuşatması" için il başkanlarını genel merkezde topladı ve onlara "mitili İstanbul'a" atma talimatı verdi... Bahçeli de İstanbul'da bu organizasyonu yönetmekte kararlı olduğunu açıkladı...
CHP'NİN "KILCAL DAMAR"I!..
Gelelim AKP'ye, yani CHP adayına yönelik taarruzu nasıl yapacağı sorusuna...
Tıpkı MHP gibi Anadolu'daki AKP'li belediye başkanları da "hemşehri" kuşatması için İstanbul'u karargah olarak kullanacaklar...
Çok yakında Trabzon'dan Samsun'a, Erzurum'dan Rize'ye kadar tüm belediye başkanları, güçlerini ve ekipmanlarını kullanarak İstanbul'da AKP'den kaçan ya da CHP adayına oy vermeye eğilimi kesimleri kıskaca alacaklar...
Evet; Erdoğan'ın önceki gün yaptığı açıklama aslında seçimin kaderini belirleyecek gücün nerede olduğunu deşifre etmeye yetti...
Dedi ki Erdoğan, "1 milyon 700 bin seçmen sandığa gitmedi, bunların yüzde 70'i AKP li..."
Doğrusu 13 bin oyla kaybettikleri Türkiye'nin en büyük metropolünde oy kullanmayan 1.7 milyon seçmeni kuşatmaya hazırlanan AKP'nin elinde yeterli "baskı ve güç" enstrümanı var...
Toplumun önemli bir kesiminin "yoksullaştır- köleleştir" stratejisiyle devletten beslenmeye alıştığı bir dönemde, AKP'nin Anadolu'daki belediyeler üzerinden İstanbul'da sosyo-ekonomik kuşatmayı başlatmasının çok dikkatle izlemesi gerekiyor...
REHAVET YIKICI OLUR!..
Durun, hemen karamsarlığa kapılmayın... CHP'nin bu plana karşı ne yapacağı sorusunun yanıtını vermeden önce Kılıçdaroğlu'nun 2010'da genel başkanlığa gelmesinin ardından İstanbul il örgütüne verdiği çok ilginç bir talimatı anımsatmakta yarar var...
CHP'nin başarısızlığının en büyük nedeninin kırsal kesimlere-varoşlara ulaşamamak olduğu ortaya konulmuş ve dönemin İstanbul il örgütü "kılcal damar" operasyonunu başlatmıştı...
Buna göre, İstanbul'un tüm sokakları ve apartmanlarında seçmeni örgütleyecek parti temsilcileri belirlenmişti...
"Kılcal damar" operasyonunun sonuçları 2010'daki referandumda kullanıldı ancak sonra ne olduğu bilinmiyor... Canan Kaftancıoğlu'nın elinde var mı acaba "kılcal damar" haritası, CHP bu konuda daha etkili bir çalışma yapıyor mu?..
Evet; seçmen eğilimlerinin politik ve ekonomik gerekçelerle her an değiştiği bir ülkede kimse seçimi rahatlıkla alırız gafletine sakın ola düşmesin... Çünkü CHP ve İYİ Parti'nin önünde zor bir süreç var...
Şimdi gelelim "Haziran ayındaki seçimi kimin kazanacak" sorusunun net yanıtına;
Ahkam kesmeye gerek yok ve kimse "arkamızda şunlar var-bunlar var" diyerek gaflete düşmesin, "rehavet"e de kapılmasın...
Bir kez daha "kıl payı" sonuç yüzünden büyük tartışmalar yaşanmaması için strateji bellidir;
Ve tabi ki "kim kazanacak" sorusunun yanıtı da yazının içersindedir;
İstanbul'da sandığa gitmeyen 1.7 milyon seçmene ulaşan ve bir kez daha "300 bin geçersiz" oy kullanılmaması için seçmenlere iyi "eğitim" veren parti seçimi kazanacaktır... Sonuç bu kadar net işte...