İstanbul polisi dün DTP'den yardım istemeliydi!
İstanbul dün yakın zamanların Beyrut’u, bugünün Bağdat’ı gibiydi. Çatışmalar devam ederken içimde bir ses, “Polis keşke DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ve DTP İstanbul milletvekili Sabahat Tuncel’den yardım isteseydi” diyordu.
Türk ve Tuncel olay yerine çağrılsaydı, polis telsizlerinden mi olur, megafonla mı uygun görülür, her neyse, “Çocuklar teslim olun, yakında af çıkacak, af çıkmasa bile seçimlere şunun şurasında ne kaldı, tutukluyken aday olur, seçilir DTP’yi Meclis’te temsil edersiniz!” anonsu yapsalardı da, İstanbul kan gölünde Türkiye gözyaşında boğulmasaydı.
Siz şimdi, “Niye Türk ve niye Tuncel?” diyeceksiniz!
Biz de, “Çünkü eylemi yapan(lar) ‘Devrimci Karargâh’ örgütü mensubu” cevabını vereceğiz. Mâlûm bu örgüt, ilk eylemini geçtiğimiz yılın Ağustos ayında Selimiye Kışlası’na yaptığı havan saldırısı ile duyurmuştu. Devletin ilgili birimleri, “Devrimci Karargâh”ın izini sürdü ve üyelerinin Irak’ın kuzeyindeki PKK kamplarında eğitim aldıktan sonra Türkiye’ye sızdıklarını tespit etti.
Zâten “Devrimci Karargah”ı, Selimiye saldırısından sonra, PKK, kendi internet sitesinde, “Bu eylem, Türkiye sol hareketlerinin geçmiş tarihinden bu yana gerçekleştirdikleri mücadele içinde çok ayrı bir yere ve değere sahiptir” diye övüyor ve kutluyordu: “- Türk ve Kürt halklarının kardeşçe omuz omuza mücadelesine örnek olması itibariyle Devrimci Karargâh örgütünü kutluyoruz.”
Ve PKK, daha o gün, Devrimci Karargâh’ın gelecekte akıtacağı kan ve akıtılan o kana sağlayacağı katkı için ellerini ovuşturuyordu: “- Önümüzdeki süreçte Devrimci Karargah örgütüyle dayanışma içerisinde olacağımızı belirtiyor ve bu eylemlerinden ötürü Devrimci Karargah örgütünü kutluyoruz!”
İşte biz bunun için Ahmet Türk ve Sabahat Tuncel diyoruz.. O “liderimiz” dedikleri ve “sayın” demeden ağızlarına alamadıkları Öcalan’ın onayı olmadan PKK, Devrimci Karargah örgütüne, kan dökme ve insan katletme eğitimi verebilir mi?
Her söz ve davranışlarında PKK adına hareket ettiklerini açıkça dile getiren DTP yöneticileri, PKK’dan eğitim ve silah desteği alan Devrimci Karargah örgütü için, söyleyecek sözü olan kişiler değiller midir? Yani, onlar PKK adına hareket ediyor, hatta, kimin milletvekili, kimin belediye başkan adayı olacağını PKK belirliyor da, PKK’nın belirlediği bu kişiler, PKK’nın kimlerle işbirliği içerisinde olduğunu bilmiyor olabilirler mi?
Tuncel DTP’nin İstanbul milletvekilidir. Hatta, seçildiğinde cezaevindeydi ve çıkışında, “Ben kendimi aday olarak göstermedim” diyordu. Söyleyin Allah aşkına, kendisi aday olmadı ise, onu kim aday gösterdi? Diyecektir ki, ben bir kadın örgütünün yöneticisiydim, onlar aday göstermişler. İyi de, o örgüt kimin kontrolünde? Tuncel İstanbul’dan aday gösterildiği kadın örgütü için faaliyetlerde bulunurken, PKK propagandası yapmıyor muydu?
Bir Tuncel ve Türk değil, bütün DTP’liler, PKK’nın tek hareketini eleştiremiyorlar.
Dolayısıyla bir İstanbul milletvekili olarak Tuncel, elbette İstanbul’u kan gölüne çeviren Devrimci Karargah örgütünü eleştiremez, çünkü örgütü eğiten ve “Hadi kan dök” diye Türkiye’ye gönderen PKK’dır. “Ben silahsız teröristim” diyen, terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla 15 yıl hapis istemiyle yargılanmakta olan birinden, abes bir beklenti içerisinde olduğumuzun farkındayız.
Söyleyin lütfen, Avrupa ülkelerinde, terör örgütü ile doğrudan ilgisi olan parti ve milletvekillerine tahammül edilir mi? ABD parlamentosu El Kaide temsilcisini kapıdan içeri sokar mı?
Bunların hiç biri olmaz ama o ülkeler, canı yanan, kanı akan Türkiye olduğu için, DTP’lilerin hamisidir ve onlara bölünmüş Türkiye haritaları önünde nutuk attırmaktan utanmaz, sıkılmazlar..
Gerçek bu olduğu için, dün İstanbul’da şehit edilen polisimizin ve yaralanan vatandaşlarımızın katilleri, biraz da işte bu (çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmış, dost?!) Batılılardır.