İşsizlik var, çözüm yok
Yaz ayları yüzde 10’lar seviyesine yaklaşsa da, bu sene ortalama işsizlik oranı yüzde 12’nin üstünde olacaktır. Türkiye’de 2000 yılı öncesinde, ortalama işsizlik oranı yüzde 7’ler dolayında idi. Yani nereden bakarsak bakalım, artık ekonomik büyüme de işsizliğe çözüm olmuyor... Zira yapısallaştı.
Öte yandan, işsizliğin çözümü söz konusu olduğunda, herkes edebiyat yapıyor... Örneğin istihdam dostu politikalar uygulansın deniyor... Ancak istihdam yaratan politikaların ne olduğunu tartışan yok.
Neden tartışılmıyor? Galiba insanlar tenkit ederken daha çok tatmin oluyorlar... Ve fakat çözüm denilince düşünmek gerekiyor. Kimse de zahmete girmiyor.
İşsizliğin çözümü, birkaç öneri veya birkaç reçete ile olmaz. Çözüm üretim, büyüme ve bölüşümü de içine alan ve yeni politikaları içeren yeni bir yaklaşımla ve bu yaklaşım çerçevesinde yeni bir “istikrara geçiş programı” ile ancak mümkün olur
Bu program içinde, istihdam ile ilgili olan çözümlerden bazıları şöyle olmalıdır:
I) Devlet- piyasa optimal denge kurulmalıdır.
* İşsizliğin önlenmesinde, devletin daha aktif rol alması gerekir. Devlet- piyasa dengesinin kurulması gerekir. Bu bağlamda:
Devletin geri kalmış bölgelerde, o bölgelerin özelliğine göre istihdam yaratacak yatırımları bizzat yapması gerekir. O yörede oturanlar bu işletmede çalışmalı ve bunların ücretinden belirli bir kesinti yapılarak, işletmeye ortak yapılmalı, zaman içinde söz konusu işletmeler çalışanlara devredilmelidir.
Devletin altyapı yatırımları, tekel niteliğindeki yatırımları ile üretici ve tüketiciyi doğrudan bağlayan, SEK gibi işletmelerin, blok satış yoluyla yerli ve yabancıya satışı durdurulmalıdır.
Zira, bu altyapı yatırımları özel sektör elinde hem piyasa tekeli oluşturuyor, hem de işsizlik yaratıyor.
* Üretimde sermaye yoğun yatırımlar yerine emek yoğun yatırımlar desteklenmelidir.
Bunun için de, önce istihdam üzerindeki ağır yükler azaltılmalıdır.
* İstihdam üstünde, çalışanların ve işverenlerin ödedikleri, toplam vergi ve primler Avrupa Birliği ve OECD ülkelerine göre yüksektir. Yüzde 37 ile yüzde 40 arasındadır. Yani bir işyerine 1000 liraya mal olan bir çalışanın eline 600 lira geçmektedir. Özetle, işçilik maliyetleri yüksektir... Ancak işçinin eline de az para geçmektedir. İşçilik maliyetlerinin yüksek olması, emek yoğun yatırımlar yerine sermaye yoğun yatırımların tercih edilmesine neden olmaktadır. Bunun için de istihdam üstündeki yükün, yüzde 25 seviyesine düşürülmesi, asgari ücretin tamamının vergi dışı tutulması gerekmektedir. Bu yolla, kayıt dışı istihdam da azalacak ve devletin geliri düşmeyecektir.
* Yatırım ve işletme teşviklerinde, emek-yoğun sektörler ve projelere daha fazla devlet desteğinin verilmesi gerekir.
II) İnsan gücü planlaması yapılmalıdır.
Bugüne kadar Türkiye’de ciddi anlamda bir insan gücü planlaması yapılmadı. Bunun içindir ki, gençler arasında, dört kişiden biri işsizdir. Bunun içindir ki Türkiye’de mühendis fazlası var ve hemşire eksiği var.
İnsan gücü planlaması, mesleki eğitim, teknisyen, vasıflı işgücü ve uzman yetiştirilmesi, siyasi iktidarların eline bırakılırsa, bugün olduğu gibi imam- hatip gibi kutuplaşmalara ve siyasi istismarlara yol açıyor. Oysaki insan gücü planlaması, ülkenin insan potansiyelinin değerlendirilmesi ve geleceği açısından her şeyden önemlidir. Bu planlamayı yasal zorunluluğa ve objektif esaslara bağlamak gerekir.
Yarın, Ulusal Büyüme Modeli ile devam edecek.