İsrail'in Golan Tepeleri işgali ve Kıbrıs
ABD Başkanı Trump, Pazartesi günü İsrail Başbakanı Netanyahu ile Beyaz Saray'da düzenlediği basın toplantısının ardından ABD'nin Golan Tepeleri'nin İsrail'e ait olduğunu kabul eden skandal kararnameyi imzaladı. Kararnamenin hiçbir meşruiyeti yoktur ve Golan Tepeleri'nin statüsünde herhangi bir değişiklik sözkonusu değildir.
"İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki hakimiyetini tanıdım." açıklamasında bulunarak, ABD'nin "İsrail'in kendini koruma hakkını koruyacağını" vurgulayan Trump, "Gelecekteki muhtemel bir barış anlaşması, İsrail'in kendini Suriye'den, İran'dan ve diğer bölgesel tehditlerden koruma ihtiyacını göz önünde bulundurmalı." ifadesini kullandı.
Netanyahu, "tarihi" olarak değerlendirdiği kararından dolayı ABD Başkanı'na teşekkür etti. Golan Tepeleri'nin, İsrail askerleri tarafından, "Suriye'ye karşı adil meşru müdafaa savaşı sırasında ele geçirildiğini" söyleyen Netanyahu, bölgenin artık daimi olarak İsrail kontrolünde olacağını ifade etti.
Trump'ın imzaladığı kararname, BM Güvenlik Konseyi kararlarına aykırıdır ve ben yaptım oldu zihniyetine göre alınan bu kararın herhangi bir uluslararası bağlayıcılığı yoktur. Zaten başta BM, AB olmak üzere, Türkiye, muhatap Suriye, Rusya, İngiltere ve İran'ın başını çektiği birçok ülke ABD'nin bu kararına anında tepki koymuştur.
Trump'ın kararnameyi imzalaması ile 9 Nisan'da İsrail'de gerçekleşecek Parlamento, Knesset seçimlerinde Netanyahu'ya inanılmaz bir destek sağlandığı da açıktır. Adı birçok skandal ve kendine çıkar sağlamak üzere yasa dışı faaliyette bulunma suçlamasında bulunulan ve yargı sürecinde mercek altında tutulan Netanyahu, şimdilik rahat bir nefes alabilmiştir.
Trump, 2017 Aralık ayı başında yine tüm tepkilere karşın Kudüs'ü İsrail'in resmi başkenti olarak tanımış ve Tel Aviv'deki ABD Büyükelçiliği'ni de Kudüs'e taşımıştı.
Zaman zaman bazı önyargılı kişiler İsrail'in Filistin ve bölgedeki işgal faaliyetlerini,Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahalesi ve toprak edinmesi ile karşılaştırmakta ve aynı kefeye koyma yanlışı yapmaktadır. Hatta Ermenistan'ın Karabağ'daki işgalci konumu ile yine Türkiye'nin Kıbrıs'taki varlığı kıyaslanmaktadır. Halbuki Kıbrıs'ta olan biten ile ne Filistin'de ne de Karabağ'da olan biten arasında, buralarda yaşanan Yahudi ve Ermeni vahşeti ve terörü dışında, anlaşmazlığın özünde benzerlik yoktur. Kıbrıs Türkü 1960 anlaşmalarına göre eşit ortak olduğu devletten 1963 yılında, Akritas planının devreye konulması ile atılmış, binlerce Kıbrıs Türkü soykırım ile karşı karşıya bırakılmış, katledilmiş, evini barkını terkederek adanın yüzde üçünde insanlık dışı şartlarda yaşamaya mahkum edilmişti. 1964 yılında sırf adada dökülen kanı biran önce durdurmak üzere BM Güvenlik Konseyi belki de tarihinin en yanlı ve yanlış kararına imza atarak, 186 nolu kararla, Rum İdaresini adanın tek meşru idaresi olarak kabul etmiştir. Adayı Yunan yapmak isteyen Yunanistan ve Kıbrıs Rumları, 1974 yılında Cunta destekli darbe ile yeni bir Enosis girişiminde daha bulunmuş, ancak Türkiye Garanti ve İttifak Anlaşması'nın kendisine verdiği görev ve sorumlulukla adaya müdahale ederek Kıbrıs Türklerinin mutlak bir soykırımdan kurtulmasını sağlamıştır. Bilindiği üzere Garanti Anlaşması Türkiye'ye adaya tek yanlı müdahale hakkı vermektedir ve Türkiye de oradaki soydaşlarını, biz Kıbrıs Türklerini, mutlak soykırımdan kurtarmak için müdahale etmiştir. Dolayısı ile Rum-Yunan ikilisinin ikide birde Kıbrıs sorunu bir işgal ve istila sorunudur martavalı geçersizdir, doğru değildir. Türkiye Kıbrıs'taki kardeşlerini 'savunma ve koruma' hakkını kullanmıştır. Netanyahu'nun "Golan Tepelerini' adil meşru müdafaa savaşında Suriye'den aldık, bu topraklar bizimdir" savunması doğru kabul edilecek olursa o zaman, Türkiye de, Rum-Yunan darbesine karşı 'adil meşru müdafaa' müdahalesinde ele geçirdiği toprakları koruyabilecek, sahiplenebilecektir.
Emperyalist Batı'nın, Türkiye'yi Kıbrıs'ta işgalci gösterme çabaları yersizdir ve Rumları şımartarak uzlaşmazlıklarını fişeklemektedir. Kıbrıs'ta eğer herhangi bir işgalden sözetmek gerekirse, Rum tarafının 1960'ta tesis edilen Kıbrıs Cumhuriyeti'nin, Türklere ait makamlarının, eşit ortaklık hakkının, işgalinden bahsetmek mümkündür! Kıbrıs Türklerinin İngiliz İdaresi'nden başlayarak mallarının mülklerinin gasp edilmesinden, işgal altında tutulmasından bahsetmek mümkündür. Kıbrıs'ın en büyük işgalcileri, İngilizler ve Rumlardır. Her ne kadar da 'haklının değil güçlünün hükmettiği' dünyada super güç ABD'nin Başkanı Trump, Golan Tepelerinin İsrail'e ait olduğuna dair kararname imzalamış ise de, o toprakların Suriye'ye ait olduğu gerçeğini ortadan kaldıramıyacaktır. Golan Tepeleri, her zaman işgal altındaki sorunlu topraklar olarak İsrail'in başına bela olacaktır.