İsrail'i ciddiye almak!
Türkiye ile İsrail arasında yaşanan gerilim sonrası yapılan yorumlarda İsrail’in gücünün ve etkinliğinin ya küçümsendiği ya da aşırı abartıldığı görülmektedir. Hemen başından söyleyelim: Rakibi küçümsemek de aşırı büyütmek de bunu yapanı başarısız kılar. Duygusal, dinsel ve hamasi etkilerle bölge, ülke ve küresel gerçekleri göz ardı etmenin maliyetinin ne kadar ağır olduğunu tarih okuyanlar iyi bilir
Türkiye hep yanlış hesap yapıyor
Zamanında “üç-beş çapulcu” denilen PKK’lı teröristlerin 26 yıldır kan dökmesi ve can yakmasını Türkiye engelleyemiyor. Nüfusu ve cürümü ile yaptığı işler arasında orantı bulunmayan Ermenistan ve İsrail, topraklarından daha fazla başka milletlerin topraklarını işgal altında tutuyor. Demek ki Yunanistan’ı değerlendirirken AB’yi; İsrail’i muhatap alırken ABD’yi; Ermenistan’la karşı karşıya gelirken Rusya ve ABD’yi hiçbir zaman göz ardı etmemek gerekir.
İsrail’in Türk yardım gemisinde katliam yapması ve sonrasında meydana gelen gelişmeler üzerine “Biz haklıyız dünya bizim arkamızdadır”. “İsrail yalnız kaldı”. “İsrail’in Ortadoğu’da izlediği siyaset sürdürülemezdir” türünden yorumlar yapıldı. Bu yorumlar, tümüyle hem yanlış hem de akıl dışıdır. Çünkü dünya’da evrensel bir adalet ve hukuk düzeni yoktur ve yine dünya devletleri arasında “Tanrı Devleti” denilecek türden bir devlet de bulunmamaktadır. BM ise, altı güçlü devlete ait hukuku güçsüz ülkelere kabul ettirmek için örgütlenmiş uluslararası bir organizasyondur. BM’nin altıları bir yana dünya bir yanadır. Zaten ortada evrensel bir hukuk ya da adalet olmuş olsaydı, Filistin halkı bunca acı çekmiş olamazdı. Gerçek budur. Siyasi tavrı bu gerçeğin üzerine oturtmak gerekir.
İsrail’in gerçek gücü Telaviv’de değil!
Çok açıktır ki ABD izin vermemiş olsaydı İsrail bölgede ne utanç duvarları çekebilir ne de Filistinlilere kan kusturabilirdi. Demek ki İsrail, İsrail’den ibaret değildir. İsrail söz konusu olduğunda da ABD ve İngiltere gibi ülkeler için insan hakları, uluslararası hukuk ya da anlaşmalar anlamını yitirmektedir. Örneğin çok daha insani yöntemler kullanarak Mavi Marmara Gemisinin durdurması mümkünken, İsrail en vahşi yöntemi seçmiştir. Çünkü İsrail, her şart altında kendisini haklı çıkaracak bir uluslararası güce, hukuka ve medya desteğine sahip olma güvencesi içinde hareket ediyor.
İsrail’in Mavi Marmara’da kendi yaptığı katliamın soruşturmasından Türkiye’nin haksız çıkma ihtimali yüzde yüzdür. Bunu Avrupa’dan sorumlu ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Phil Gordon’un şu sözlerinden çıkarmak da mümkündür: “Gemide Gazze ablukasına dikkat çekmek için bir provokasyon yaratmak isteyebilecek kişiler olduğuna inanıyorum”. Hatta bu zihniyettekiler daha da ileri giderek Türkiye Hükümetinin Mavi Marmara Gemisinin yola çıkış öncesinde takındığı tutumu irdelemek isteyeceklerdir. Anlaşılacağı gibi, İsrail hem İran konusunda hem de yaptığı katliamdan tereyağından kıl çeker gibi sıyrılmış devreye ABD’yi sokmuştur. İsrail budur. Hem kel hem de foduldur. İsrail’i ciddiye almak gerekir.