İsrail’de stratejik yarılma

Ünlü Forbes dergisinde Steve Forbes “Tehlikeli Anlaşma” adlı yazısında ABD ile İran arasındaki nükleer anlaşmayı, 4 Mayıs 1940’ta Alman orduları Fransa’da ilerlerken, İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Halifax’ın “Hitler’e barış anlaşması önerelim” şeklindeki teklifine benzetiyor. İran ile yapılan anlaşmanın ABD’nin İsrail’i İran karşısında yalnız bırakması anlamına geldiğini ile süren Steve Forbes, İran’ın bu anlaşmadan büyük bir kâr ile çıktığını söylüyor. Gerçekten de İsrail’in stratejik gündeminin bir numaralı konusu uzun yıllardan buyana İran’ın nükleer güç politikası. İsrail, Tahran’ın bu politikasını savaş dahil her türlü yolla durdurmak konusunda dışarıya yönelik çok monoblok bir duruş sergiliyor. İsrailli politikacılar İran’daki dört nükleer santralin, İsfahan, Natanz, Arak ve Fordow’un vurulması durumunda İran’ın nükleer güç politikasının ağır bir darbe alacağını ileri sürüyorlar. İsrail’e giden sivil ve asker bütün uluslararası ilişkiler gözlemcilerinin ortak yargısı İsrailli muhataplarında bir İran paranoyası olduğu doğrultusunda. Forbes’e göre İsrail 2012 ilkbaharında İran’a tek başına saldırmaya karar verdi ve ancak ABD’nin baskısı ile durdurulabildi.
Oysa durum o kadar dışarıdan görüldüğü gib net değil. Örneğin İsrail istihbarat servisi MOSSAD’ın eski başkanı M. Dagan görevdeyken de daha sonra da İran’ın İsrail için iddia edildiği kadar büyük bir tehdit olmadığı fikrini savundu ve İran’a bir saldırıyı reddetti. MOSSAD liderinin bu konuda İsrail ordusu içinde de müttefiklerinin olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim MOSSAD-Ordu ittifakı 2010 yılında İsrail’in İran’a saldırmasını engellemiştir. İsrail Başbakanı B. Netanyahu’nun 2010 yılında İran’a saldırı için silahlı kuvvetleri acil hazır duruma geçirme talebinin (kod P plus durumu) bizzat dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı G. Aşkenazi ve MOSSAD Şefi M. Dagan tarafından önlendiği bilinmektedir.
İran’da Ruhani’nin Ahmedinecad’ın yerine geçmesi, Tel Aviv’de İran konusundaki fikri ayrılıkların İsrail karar alıcıları arasında bir yarılmaya neden olmasına neden olmuştur. Netanyahu, Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmada İran Cumhurbaşkanı için “Ahmedinecad kurt postu içinde kurttu, Ruhani ise koyun postu içinde kurt” diyerek, Tahran’ın izlediği yeni uzlaşma çizgisinin hiç önemli olmadığını ileri sürmüştür. İsrail Hükümeti ve ABD’deki Yahudi lobisinin küçümsenmeyecek bir bölümü, Başkan Obama ve Amerikan Yönetimi üzerinde Ruhani ile uzlaşmama için baskı uygulamışlardır. Oysa İsrail’de istihbarat ve ordunun İran konusunda Netanyahu’dan farklı değerlendirmeler yaptığı anlaşılmaktır. Çünkü Netanyahu’nun BM konuşması için New York’a gitmeden önce brifing veren İsrail askeri istihbaratı AMAN’ın şefi general Aviv Kocavi, Haziran 2013’de Ruhani’nin seçilmesinin İran’da derin bir stratejik değişiklik anlamına geldiğini açıklamıştır. Ayrıca general Aviv Kocavi Aralık 2013 başında İsrail askeri istihbaratının analiz bölümünde çalışan ve İran’da “derin bir değişiklik olduğunu” savunan analizcilere özel bir ödül verilmesini sağlamıştır. Haaretz gazetesinde çıkan bir habere göre de İsrail askeri istihbaratı dinî lider ve muhafazakar müttefikleri ile Ruhani arasında İran’ın gelecekteki imajı konusunda sert bir mücadele vardır. İsrailli askeri istihbaratçılar Ruhani’nin seçilmesinin Batı’yı yanılmak için dinî lider tarafından yapılan bir hamle olmadığını, Ruhani’nin bağımsız bir güç merkezini temsil ettiğini ileri sürmektedirler.
Sonuç olarak; İsrail stratejik karar alma merkezlerinde İran’ın oluşturduğu tehdit ve İran’a karşı alınacak önlemler konusunda var olan görüş ayrılığı büyük bir yarığa dönüşmüş görünmektedir. Bu durumda İsrail’in dünya kamuoyunu İran’ın bir tehdit olduğu konusunda ikna etmesi her zaman olduğundan daha da zordur.

Yazarın Diğer Yazıları