İsrail’de ordu tartışmaları ve TSK

Türkiye’de bir süreden bu yana profesyonel ordu tartışmaları devam ediyor. Profesyonel ordu tartışmaları ile birlikte “ateş gücü yüksek, esnek, yüksek hareket kabiliyetine sahip ve küçük ordu” eklemelerinin de yapıldığını görüyoruz. TSK’nın sayısal olarak küçültülmesi tartışmalarına ışık tutması açısından benzer bir tartışmanın yapıldığı İsrail’de bu yaklaşıma getirilen eleştirilerden hareket eden kısa bir değerlendirme yapacağız. Ne yazık ki Türkiye’de askerlik ile ilgili tartışmalar genellikle gene muvazzaf ve emekli askerler tarafından yapılmaktadır. Konuya “ilgi duyan” siviller ise askeri konularda konuştukları zaman çoğu zaman ortaya bir felaket çıkmaktadır. Askeri tarih ve strateji ile ilgili hiçbir bilgiye sahip olmayan sivil aydınların “ordu şöyle yapılanmalıdır” şeklindeki ifadeleri gerçeklerden çok kopuktur.
TSK’nın ateş gücü yüksek, esnek, yüksek hareket kabiliyetine sahip bir ordu haline gelmesi ile küçülmesi arasında da doğrudan bir ilgi yoktur. Diğer bir ifade ile TSK sayısal olarak büyük, ateş gücü yüksek, esnek ve yüksek hareket kabiliyetine sahip bir ordu da olabilir ve olmalıdır. Bir ordunun nasıl olması, nasıl şekillenmesi gerektiğini belirleyen tehditler teorilerin değil, o ordunun konuşlandığı tarih ve coğrafyanın incelenmesinden çıkar. Üç kıtanın birleştiği, tarihin en karışık üç alt kıtası, Kafkaslar, Balkanlar ve Orta Doğu’nun içinde bittiği, yeni sorunlara gebe Doğu Akdeniz jeopolitiğinin doğduğu ve sınırlarının başında yeni devletlerin oluştuğu Türkiye coğrafyasını koruyacak ordunun da nasıl şekillenmesi gerektiği, 10-15 senelik süreçlerin incelenmesinden değil, 500-250-100 yıllık süreçler ışığında yapılabilir. Karadeniz’in tabiatına sahip bu bölgede her şey sütliman iken aniden en sert fırtınalar çıkabilir.
Türkiye üstelik sadece dış tehditler ile karşı karşıya olan bir ülke değildir. Türkiye, 1984’den 2002’ye kadar düşük yoğunluklu çatışma ortamında PKK terör örgütünü yenmiş bir ülkedir. 2003-2006 yılları arasında TSK’nın terörle mücadelesinin önüne hukuki engeller konulmuştur. 2006’da başlayan terörle müzakere ve 2009’da başlayan PKK açılımı süreçleri, bugün Türkiye’yi sınırları tartışılan bir ülke konumuna getirmiştir. Önümüzdeki süreçte TSK’nın güçlü bir yapıya sahip olması ülkenin ve milletin toprak bütünlüğünün sağlanmasının tek güvencesi olabilir.
Türkiye böyle ağır tehdit altında olduğu bir dönemden geçerken İsrail’de gerçekleşen İsrail ordusunun küçülmesi ile ilgili tartışmalar, Türkiye’deki tartışmalara da ışık tutacak niteliktedir. Besa Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden Prof. Dr. Avi Kober 18 Temmuz 2013 tarihli makalesinde “Zayiat vermekten kaçınan İsrail ordusu ağırlıklı olarak hava kuvvetleri, ateş gücü, istihbarat ve siber savaşa dayanmayı ve daha küçük ve daha akıllı bir ordu olmayı hedeflemektedir” dedikten sonra kulağa hoş gelen bu ifadelerin gerçekten İsrail’in savunulması için yeterli olup olmadığını tartışmaktadır. Prof. Dr. Kober, İsrail’in karşı karşıya olduğu düşük yoğunluklu savaşın konvansiyonel savaştan daha fazla birlik-yoğunluklu olduğunu, daha fazla asker kullanılması gerektiğinin altını çizmektedir. Kober’in dikkat çektiği ikinci husus “askeri güç-tutulması gereken alan” ilişkisidir. Düşük yoğunluklu çatışmalarda hele tutulması gereken alanda yerleşim yerleri var ise veya tutulması gereken alan yerleşim yeri ise 1000 sivile 20-25 asker gerekiyor. Düşük yoğunluklu çatışmalarda ordu ne kadar ileri teknoloji kullanır ise kullansın, asker azlığı mücadeleyi olumsuz etkiliyor.
Milletleri koruyacak orduların niteliğini tarih ve coğrafyadan kaynaklanan tehditlerin niteliği belirler. Gerek PKK’nın temsil ettiği tehdit gerek Orta Doğu’nun ürettiği asimetrik tehditler ve konvansiyonel savaşlar ile düşük yoğunluklu çatışmaların karışımı olan hibrit savaşlar, TSK’nın kuvvet, sayı, ateş gücü, esneklik, istihbarat, siber savaş gibi özellikleri, ülkemize yönelik mevcut ve olası tehditleri göz önünde bulundurarak mezcetmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Sonuç olarak Türkiye’nin küçük değil, büyük, güçlü, hareket kabiliyet yüksek, teknik kadroları profesyonelleşmiş, istihbarat gücü etkili, siber savaş yetenekleri etkileyici bir Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ihtiyacı vardır.

Yazarın Diğer Yazıları