İsrail niye Trabzon'da?
İsterseniz bugün önce konuya bir giriş yapalım, nasip olursa yarın da İsrail’in Ankara Büyükelçisi Gaby Levy’nin Trabzon’dan Gümüşhane’ye, Giresun’dan Rize’ye, Karadeniz’de ne aradığına kısaca değiniriz.
Yıl 1974’tür. Zamanın Savunma Bakanı Şaron, “Türkiye alakamız içersindedir” der. Evet, Türkiye İsrail’in alakası içersindedir, zira tahrif ettikleri Tevrat, onlara şöyle bir hedef çizer:
“O günde Rab Aram’la ahdedip dedi: Mısır Irmağından (Nil) büyük ırmağa(Fırat) kadar bu diyarı senin zürriyetine vereceğim. Ayak tabanınızın bastığı yer sizin olacak. Sınırınız Çölden, Lübnan’dan, Irmaktan, Fırat ırmağından, Garp Denizine kadar olacaktır. Önünüzde kimse duramayacak, Tanrınız Rab size söylediği gibi dehşetinizi ve korkunuzu ayak basacağınız bütün diyar üzerine koyacaktır.”
Tahrif edilmiş Tevrat Siyonizm’e böyle bir hedef çizdiği içindir ki İsrail devletinin manevî kurucusu Theodor Herzl 1897 yılında İsviçre’nin Basel şehrinde toplanan 1. Dünya Siyonist Kongresi’nde yaptığı konuşmada aynen şunları söylemiştir:
“- Kuzey sınırlarımız Kapadokya’daki(Nevşehir) dağlara kadar dayanır. Güneyde de Süveyş Kanalı’na dayanır. Sloganımız Davut ve Süleyman’ın Filistin’i olacaktır.”
Ben Gurion da İsrail devletinin kuruluşunu ilan ederken aynen şunları söylemiştir:
“-Filistin’in bugünkü haritası İngiliz manda yönetimi tarafından çizilmiştir. Yahudi halkının, gençlerimiz ve yetişkinlerimizin yeniden çizmesi gereken bir başka harita vardır ki, o da, Nil’den Fırat’a kadar olan bölgeyi kapsamaktadır.
Sakın ola ki bütün bunlar geçmişte kalmış olamaz mı demeyiniz. Yaşadıklarımız bize öğretti ki bugün olanların dünle ilgisi vardır ve bugün olanlar yarınları inşa etmek içindir. Hele söz konusu olan Siyonizm ve İsrail ise bu birebir böyledir, zira İsrail bir din devletidir, kurulduğu günden beri hayata geçirdiği her şey ellerindeki Tevrat’a ve Siyonist Kongre’nin çizdiği haritaya göredir.
Evet, Siyonizm ve onun yeryüzündeki devleti İsrail, Nil’den Fırat’a kadar olan bütün topraklarla ve o coğrafyanın arka bahçeleri ile bir din devleti olarak ilgilenmek zorunda. Tam da burada size Sayın Aytunç Altındal’ın ” Enigmaya Dönüşen Paradigma, Laiklik “ isimli kitabından Yahudilikle ilgili bir bölüm aktarmak istiyorum:
“Yahudi Şeriatı’na göre, Yahudi’nin tanrısına özenme ve öykünme hakkı vardı. Tanrı’ya atfedilen güzel huylara özenmek ve bunları yaygınlaştırabilmek için ’Çoğalmak’zorunluluğu vardır. Yahudi, çoğalmayı ’Bu Dünyada’ yapmak zorundaydı; çünkü Yahudilikte ’Öbür Dünya-Ahiret’e inanç yoktur; Yahudiler, ’Öbür Dünyayı’değil, ’Gelecekte Tanrı’nın kuracağı Dünya’yı’ beklerler.
İşte işin özü budur...
Ahiret inancı olmayan Siyonizm “Gelecekte Tanrının (bu dünyada) Kuracağı Dünyanın” vaktinin geldiğine inandığı için çalışıyor, bir yandan topraklarını Tevrat’ın vaat ettiği sınırlara ulaştırmaya çalışırken diğer yandan da “çoğalmak için de” köklerini, yani nerede bir Yahudi varsa, onu arıyor, karşısına durabilecek güçleri devre dışı bırakmak için de, insandan tohuma kadar genlerle ilgileniyor..
Çıldırmış İsrail Siyonistlerinin dünyayı tarihinin en büyük felâketine götürecek böyle bir senaryonun peşine düştüğünü gören sağduyulu Yahudiler, yeter artık demeye başladı bile..
Meselâ bir Yahudi olmasına rağmen Birleşmiş Milletler Yargıcı Richard Goldstone, “Ey İsrail, sen Camileri, çocukları Gıda Merkezlerini bombalayarak bir savaş suçu işledin” diyor, altını da imzalıyor...