İsrail derhal özür dilemelidir!
İsrail’in niye Trabzon’da olduğu sorusunun cevabını en iyi şekilde Prof. Dr. Barbaros Çetin’in, “İsrail, tohum alanında dünyanın en büyük araştırma merkezlerine sahip. Türk seracılar da tohumda İsrail’e bağımlı. BM raporlarının da gösterdiği gibi dünyanın en önemli gen kaynakları az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde bulunuyor. Bu gen kaynaklarını ıslah edip tekrar bu ülkelere satanlar da zengin ve gelişmiş ülkeler” tespitinde bulunabiliriz.
Başta Trabzon olmak üzere Rize’sinden Gümüşhane’sine, Giresun’undan Artvin’ine kadar bütün Karadeniz halkı biliyor ki İsrailli biyologlar turist kisvesi altında bölgeyi geziyor, hayvan ve bitki casusluğu yapıyor, bunlar bir iddia değil, vakıa. Çünkü yüzlerce casus biyolog bölgede suçüstü yakalanmış, mahkemeye verilmiş, bunların ekseriyetinin de İsrailliler olduğu görülmüştür.
İsrail’in Karadeniz’e olan ilgisi ve son gülerde Ankara Büyükelçisi Gaby Levy’nin tepkilere rağmen bölgede tur atması, üniversitelerde konuşması, konuşturulması İsrailli biyologların turist kisvesi altında hayvan ve bitki casusluğu yapmalarına zemin hazırlamakla sınırlı mıdır? Başımızı avuçlarımızın arasına alıp, “İsrail’den her Çarşamba Trabzon’a niye içi yolcu dolu uçak kalkıyor?” sorusunun cevabını arayalım. Öyle ya İstanbul’a, Ankara’ya, tatil için Antalya’ya İsrail’den uçak kalkmasına bir anlam verebiliriz de, Trabzon’a olan bu ilgiye ne demeli?
Çünkü İsrail başka genlerin de peşinde, dünkü yazımızda bunun ipucunu vermiştik. Evet, İsrail Tevrat’ın vaat ettiği ve kurulmasının yakın olduğuna inandığı dünya devletinin oluşması için nüfusunu da çoğaltmamın peşindedir, Karadeniz’de bulunmasının çok önemli sebeplerinden biri de, işte budur. Karadenizli gençlere bu sebeple burs vermekte, onları İsrail’e bunun için taşımaktadır. Derdi Hazar Yahudilerinin bölgede kalanları ile kontak kurabilmektir. Bilindiği gibi Hazar Türklerinin bir kısmı güneyden yüklenen Müslümanların ve Batıdan abanan Hıristiyanların (Bizans) etkisinden kurtularak milli kimliklerini koruyabilmek için o Musevi dinine girmiştir. Zaman içerisinde Hıristiyan ve Musevi olanlar milli kimliklerini kaybetmiş Müslüman olanlar ise Türk olarak kalmıştır. İsrail Karadeniz’de kendi dinini benimsemiş Türkleri aramaktadır. Bu konuda kendilerine İsrail Yüce Konseyi’ne bağlı Türkiyeli masonlar da el vermektedirler.
Meselenin özeti budur.
Başta Trabzon olmak üzere bölge halkının tepkisi de bu gerçeklerin farkına varmış olmasındandır.
Üzülerek ifade edelim ki, İsrailli yetkililer bu suçüstü halleri dolayısıyla özür dileyecekleri yerde haddi aşmışlar, “Protestolar ve düşmanca tepkiler bizi korkutmuyor. Bunu yapanların amacı, İsrail’in yerel halka mesajını iletmesini engellemek idi, bu hareketlerin bizi durdurmasına izin vermeyiz” demişlerdir.
Bu sözlerle İsrail Türk halkını tehdit etmiştir.
Basın ve Türkiye’yi yönetenler de bu tehdide boyun eğmiş görünmektedir. Düşünün, İran’ın Ankara Büyükelçisi Türkiye’yi gezse, tepki görse, İranlı yetkililer de Türkiye’yi bu üslupla tehdit etse, Türkiye’de neler olurdu?
“Yerel halk seni istemiyor” beyefendi, senin “Yerel halk” dediğin, Yahudi dinini seçmiş Türklerden kalanlar ise, sizin onları sevmediğinizi de biliyoruz.
Yarın Türkiye’dekiler için de aynısını yapmayacak mısınız?
Bugün onları arayışınız, Arzı Mev’udu gerçekleştirmek ve Tevrat’ın vaat ettiği devleti oluşturmak için maşa olarak kullanma hevesinizden kaynaklanmıyor mu?