Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU

Armağan KULOĞLU

İsrail, Batı’dan aldığı güce dayanarak durmuyor

Hamas’ın 07 Ekim 2023’de İsrail’e yönelik baskın tarzındaki saldırısını müteakip, İsrail’in Hamas’a, dolayısıyla Gazze’ye hedef gözetmeksizin başlattığı karşı harekât, o günden beri aralıksız olarak devam etmektedir.

İsrail, hedef olarak Hamas’ın tamamen yok edilmesi olduğunu belirtse de burada Hamas’ı içinde barındıran ve bir noktada onu himaye eden Gazze halkının tümünü hedef almıştır. Saldırılarında bugüne kadar 26.000 kadarı kadın ve çocuk olmak üzere 38.000’e yakın Filistinliyi öldürmüş, 87.000 kadarını da yaralamıştır. Ultra Ortodoks Yahudiler de, kadın ve çocukların yok edilmesinde, Filistin halkının geleceğinin yok edilmesinin hedeflendiğini söylemekten kaçınmamıştır.

İsrail gücünü Batı’dan alıyor

Başta ABD olmak üzere Batı, İsrail’in bu insanlık dışı davranışını, soykırıma varan katliamını, hâlâ İsrail’in kendisini savunduğu gerekçesiyle haklı görmektedir. Sadece İsrail’in uluslararası savaş kurallarına uyması, uluslararası yargı ve kuruluşların kararlarını dikkate alması gerektiğini söylemekle yetinmekte, herhangi bir yaptırımda bulunmayı aklından bile geçirmemektedir.

Batı, birçok defa alınan “ateşkes” karar veya tavsiyelerini sözde desteklemekte, ortaya bunu sağlayacak eylem koyamamaktadır. Özellikle son ABD’nin teklif ettiği ve önderliğini yaptığı BMGK “ateş kes” kararına Batının yanında birçok ülke, hata Arap ülkeleri de destek vermesine rağmen, İsrail buna yanaşmamış, hedefine ulaşıncaya kadar savaşa devam edeceğini açıkça ifade etmiş, Gazze halkını güvenli diye topladığı Refah’ı dahi kontrol altına alarak katliamlarına devam etmiştir. Hedefinin sadece Hamas’la sınırlı kalmadığı, Filistin topraklarının tümünde hâkimiyet sağlamaya çalıştığı açıktır. Netanyahu’nun, esirlerin kurtarılmasını da içine alan son açıklamasında “Savaşçılarımız boşuna ölmedi. Tüm hedeflerimize ulaşana kadar savaşı sona erdirmeyeceğiz” demesi, savaşı sona erdirme niyetinin olmadığını göstermektedir. Şimdi de yine uzun bir süredir, düşük yoğunluklu çatışma içinde olduğu, Lübnan güneyindeki Hizbullah’a karşı kapsamlı bir saldırı planı yaptığını ve bunu uygulama kararı aldığını açıklamış, hava taarruzları ve kara ateş destek vasıtalarıyla taciz saldırılarını arttırmıştır.

ABD İsrail’e hâlâ elektronik istihbarat, silah ve mühimmat desteğine devam etmektedir. Batı ülkelerinden de destek almaktadır. Bunlardan bir kısmını GKRY üzerinden aldığı için, Hizbullah GKRY’i de uyarmış ve hedef olarak göreceğini beyan etmiştir.

AB geçen hafta Brüksel’de yapılan AB zirvesinde, Hamas’ın 7 Ekim saldırısını en güçlü şekilde kınadığını tekrarlamış, İsrail'e ve halkına dayanışma ve desteğini ifade etmiş, İsrail'in güvenliğine ve bölgesel istikrara yönelik taahhütlerine tam bağlılığını bir kez daha teyit etmiş, ardından da lütfen uluslararası alınan kararlara saygı göstermesini istemiştir.

Bu arada Gazze’nin yeniden inşasına ve Filistin yönetimine destek taahhüdünde bulunmuştur. İki devletli çözüme olan desteğini açıklaması ise göstermeliktir.

Görüldüğü üzere İsrail’in aldığı bu destekle durmayacağı bellidir. Batı’nın savaşın bölgeye yayılmaması için yaptığı çağrıların ve diplomatik görüşmelerin esasını, kimsenin İsrail’e müdahale etmemesi için yaptığı bilinmelidir.

Savaşın yayılmasını önleme çabaları

ABD ve Batı, İsrail’in Lübnan’daki Hizbullah’a kapsamlı bir harekât yaparak, yeni bir cephe açmasının, buna Hizbullah’ı destekleyen İran’ın da dâhil olmasının, savaşın yayılmasına sebep olabileceğini düşünerek diplomatik temaslarda bulunmaktadır.

ABD başkanlık danışmanı bu kapsamda, Gazze’de olası bir ateş kes ve diplomatik çözümün, İsrail-Hizbullah arasındaki çatışmaları durdurabileceğini ifade etmiş, İran’ın Hizbullah’a destek için devreye girmesinin İsrail için de sıkıntılı olacağı konusunda uyarılarda bulunmuştur. ABD savunma bakanlığı da savaşın bölgeye yayılmasından endişe duyduğunu açıklamıştır.

Lübnan, İsrail-Hizbullah savaşının tırmanmasından tedirgindir. İsrail’in böyle bir savaşta Lübnan’da taş taş üstünde bırakmayacağını açıklamasından huzursuzdur. Hizbullah, Lübnan topraklarında bulunmasına rağmen, Lübnan’ın Hizbullah üzerindeki etkisi sınırlıdır. Lübnan, bu saldırıda İsrail’in nerede duracağını kestiremediğinden, o da ülkesini savunmak için hazırlık yapmaktadır. Ancak İsrail’in ideolojik hedefi içinde bulunduğundan, gerilimi tırmandırmamaya çalışmakta, işgal edilmekten de endişe duymaktadır.

İsrail Lübnan’a kapsamlı bir harekât yapar mı?

İsrail ile Hizbullah arasındaki savaş, düşük yoğunluklu olarak devam etmektedir. Ancak İsrail’in her an için kapsamlı bir harekâta girişebileceği de beklenmelidir. Başta ABD ve Batı, İsrail’in kendisini savunmak için böyle bir hareket yapacağı düşüncesindedir. Hâl böyle olunca İsrail de harekât yapılmaması yönündeki tavsiye ve telkinleri dikkate almayacaktır.

İsrail ordusu artık yorgun ve kısmen de isteksizdir. İsrail halkının önemli bir kısmı da savaş karşıtı eylemlerini sürdürmektedir. Ancak ABD Yahudi Lobisi ve İsrail’deki Ultra Ortodoks savaş yanlısı kesimin etkisini de dikkate almak gerekir.

İsrail, Hamas’ı oldukça zayıflatmakla beraber tamamen etkisizleştirememiştir. Gücünü bir noktada toplayıp “sıklet merkezi” yapma ihtiyacındadır. İsrail, Hizbullah cephesini tam olarak açması hâlinde “iç hat” durumunda kalacağını hesaplamalıdır. İsrail, her ne kadar Gazze cephesinde tespit yapıp, sıklet merkezini Lübnan cephesinde oluşturacak olsa da evdeki hesap çarşıya uymayabilir. ABD’nin elektronik istihbarat, siber saldırı ve elektronik hava savunma desteğini her iki cephede de sağlayacağı düşünülmelidir.

***

-İran’ın, İsrail-Hizbullah savaşında kendisine zarar verebileceği düşüncesiyle fiilen savaşa girmeyeceği, ancak Hizbullah’a her türlü desteği arttırarak vermeye devam edeceği değerlendirilmektedir.

-ABD, Batı, Araplar ve diğer ülkeler böyle bir savaşa doğrudan girme niyetinde değildir. İsrail’in de Güney Lübnan’ın ötesine geçmesi şimdilik beklenmemelidir.

-Savaşın yayılmasının sınırlı kalacağı düşünülmekte, üçüncü dünya savaşına sebep olacağı da beklenmemektedir.

-Üçüncü dünya savaşı tehlikesinin, nükleer silahlara başvurulması hâlinde Ukrayna cephesinden kaynaklanabileceği daha mantıklı bir yaklaşım olacaktır. Ancak bu silaha sahip ülkelerin hiçbirinin, tamamen ümitsiz bir durum içine düşmeden, tükenmişlik sendromuna girmeden nükleer silah kullanması da beklenmemelidir.

Yazarın Diğer Yazıları