İsraf, "saray", öfke!..
Türkiye için artık "çelişkiler ülkesi" demek sıradan bir tanımlama haline geldi...
Aklın sınırlarını zorlayan yandaşlık uygulamaları, devletin temelini sarsan yasalar ve halkı vergi baskısı altında inleten yönetmelikler, giderek büyüyen çelişkileri adeta işkenceye dönüştürürken, bir yandan da toplumu dehşet içinde bırakan şaşırtıcı "savurganlık"lar yaşanıyor...
İşte o zaman da, "çelişki" denilen sözcük bile adeta harakiri yapıyor!!!
İnsanların işsizlik-açlık ve sefalet yüzünden siyanürle intihar ettiği, meydanlarda kendilerini yaktığı bir Türkiye'nin fotoğrafıdır yukarıdaki saptamalar..
İşte bu saptamalar; zengin ve yoksul, hırsızla namuslu arasında giderek büyüyen bir çelişkiler uçurumundan öte, artık insanı vahametlere kırdıran dehşet verici bir pervasızlığa da dönüşmeye başladı...
Fabrikatöründen esnafına, çiftçisinden sanatkarına, memurundan işçisine, emeklisinden işsizine kadar, toplumun bütün kesimlerini cendere altında tutan vergiler öylesine ürkütücü boyutlara ulaştı ki, yurttaşlar bunun altında ayakta durmaya çalışırken, devlette son yıllarda yandaş kadrolaşma ve sınavlardaki şaibelerin yanısıra aklın sınırlarını zorlayan israf ve savurganlık da manşetlerden düşmüyor...
31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinin ardından İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, AKP'den devralınan belediyelerde ortaya çıkartılan savurganlığın son örneği çok düşündürücü;
Melih Gökçek'in "yılda 10 milyon turist gelecek" diye devletin 750 milyon dolarını heba ettiği Ankapark adlı ucube, kapısına kilit vurularak, kaderine terk edildi...
Peki, nerede devletin soruşturma kurulları, nerede savcılar?.. Kim soracak çöpe atılan milyarlarca liranın hesabını?
Kim yargı önüne çıkartacak Gökçek'i?..
"Az yiyin" diyen İYİ Partili...
Evet; bürokraside ve yerel yönetimlerdeki bu savurganlığa kim dur diyecek?..
Yanıtı basit; Bu olaylara müdahale etmesi gereken devletin en tepe noktası, yani Cumhurbaşkanlığıdır...
Ne şaşırtıcıdır ki, sadece Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı sarayının aylık harcamalarının bile şoke edici rakamlara ulaşması devletteki savurganlıkla mücadele edilemeyeceğinin işareti...
Çünkü savurganlıkla ilgili duyarsızlık, ilgisizlik ve pervasızlık sürerken, tartışmaların bir aşamasını cumhurbaşkanlığı sarayları da oluşturuyor...
Muhalefet ve yurttaşlar bir yandan 3 milyarı aşan "örtülü ödeneğin" nereye harcandığını merak ederken, diğer yandan da Beştepe'ye harcanan milyarların şaşkınlığını yaşıyor...
İşte, Resmi Gazete'de yayımlanan 2020 Yılı Yatırım Programı'nda varmış;
Beştepe'deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile Okluk'taki yazlık saray için bugüne kadar 3 milyar 280 milyon lira harcanmış...
Ankara'daki saray için 2020'de 351 milyon lira daha harcanması planlanıyormuş...
Şu ana kadar 435 milyon TL harcama yapılan Gökova'daki inşaata, 2020 yılında yapılacak işler için de 110 milyon lira ödenek ayrılmış...
Ankara ve İstanbul'daki cumhurbaşkanlığı binalarının onarımları için ise 158 milyon lira harcama yapılmış, 2020'de 86 milyon liralık daha onarım yapılacakmış...
Ancak yükselen tepkiler ve muhalefetin Cumhurbaşkanlığı binaları ile ilgili çıkışları devletteki savurganlıkla ilgili pervasızlığı ne yazık ki durduramıyor...
Geçtiğimiz günlerde, TBMM'de iktidar ile muhalefet arasında, doğalgaz fiyatları yüzünden çıkan tartışmada, AKP'lilerin israfla ilgili savunmaları da dikkat çekiciydi...
Görüşmeler sırasında söz alan İYİ Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş, "Peşin doğalgaz alıyorum, kartım var ama sonradan bana doğalgaz fiyat farkı geliyor. Çünkü soygun düzenini böyle kurdunuz. Bu soygun olduğu sürece doğal gaz tüketenlerin yüzüne nasıl bakıyorsunuz?" diye sormuştu...
Yokuş, daha sonra bir memurun yazdığı "az yiyin beyler, az yiyin" başlıklı şiiri okuyunca, AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan, herkesi güldüren şu savunmayı yapmıştı; "Milletimiz eğer 10 küsur seçimden beri bu davaya, reisimiz, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a yol vermişse bu milletin kaynaklarını en disiplinli şekilde kamu finansmanında kullandığımız içindir."
"Utanın" diyen CHP'li...
Ankara, İstanbul ve Gökova'daki Cumhurbaşkanlığı binalarına harcanan paralar tepki çekerken, bir de Ahlat'taki saray meselesi var ki, işte onun için özel kanun çıkarılması muhalefeti ayağa kaldırdı...
"Kaçak inşaat" tartışmalarına neden olan ve uğruna kıyı yasasında değişiklik yapılan saraya 30 milyon TL harcanacağı
Cumhurbaşkanlığının 2019 Yılı Yatırım Programı'na yansımış, bu da gazetelere haber olmuştu...
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Ahlat'ta yapılacak köşk için AYM'nin verdiği iptal kararını amımsatarak, Meclis'in önceki günkü oturumunda şunları söyledi;
"Recep Tayyip Erdoğan'ın saray merakı çok yüksek bir noktaya ulaşmıştır... Saray hırsı anayasa tanımıyor..."
AKP'liler ise tıpkı diğer binalarda olduğu gibi, Ahlat'taki saraya yönelik tepkilere de şaşırtıcı sözlerle kalkan oldular...
Örneğin; AKP Grup Başkan Vekili Cahit Özkan, "Saray deyince siz ne anlıyorsunuz? Biz milletin evi olarak görüyoruz, millete hizmetkâr olacak bütün devlet personelinin çalıştığı makam olarak görüyoruz" şeklinde uçuk bir savunma yapmaktan kaçınmadı...
Evet; yazının başında dikkat çektiğimiz toplumsal sefaletle işsizlik bunalımları AKP'ye öfkeyi arttırken, tüm bunlara karşı bürokraside en tepeden en aşağıya kadar devam eden israf ve savurganlık belli ki gündemden hiç düşmeyecek...
Ahlat Sarayı ile ilgili Meclis'teki tartışmalar sırasında konuşan CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer'in aşağıdaki sözleri ise milletin büyük bölümünde yoğunlaşan tepkinin özeti olmalı...
Geçen hafta AKP grup toplantısında bir vatandaşın "açım" diye bağırdığını anımsatan Biçer'in tokat gibi sözlerinin ardından söylenecek laf yok:
"Tv yayınını keserek, 'açım' diye bağıran vatandaşların ve ülkemizin içinde bulunduğu yoksulluğun üstünü örtemezsiniz... Milletin Ahlat Sarayı'na değil, vatandaşlarımızın derdine derman olmaya ihtiyacı var... Eğer bir ülkede, 'ben açım' diye bağıran bir yurttaşımız kendini yakıyorsa, burada bir sarayın yapılıp yapılmayacağını konuşmayı içime sindiremiyorum... 'Açım' diye bağıran yurttaşların olduğu bir ülkede, saray inşaatına onay vermekten utanmıyor musunuz?.."