İsmet İnönü’yü kim öldürdü?
Mehmed Şevket Eygi dün “Milli Diktatör İsmet Paşa” başlığı altında kaleme aldığı yazısında yine çok tartışılacak bir husustan bahsetti.
“Mustafa Kemal Paşa ile İsmet Paşa sıkı fıkı canciğer dost ve arkadaşmış. Yalan, yalan, yalan...” diyen Eygi aynı yazıda, “Bir tilki kadar kurnaz olan İsmet Paşa, Atatürk’ün onulmaz bir hastalığa yakalandığını öğrenince bir senaryo hazırlamış, ‘Ben rakı sofrasından emir almam!’ diye rest çekmiş ve M. Kemal’den sonra rejimin başına geçmek üzere harekete geçmişti.” satırları ile İnönü’nün hasta yatağındaki Atatürk’ün arkasından Köşk için atağa geçtiğini ima ediyor.
Atatürk’ün ölmeden üç ay önce içkiyi bıraktığını hatırlattıktan sonra Eygi’nin satırlarını okumayı sürdürüyoruz:
“M. Kemal Paşa vefatından önceki günlerde İsmet’in vefat etmiş olduğunu biliyordu. Hatta, engin servetinden onun çocuklarına burs verilmesini vasiyet etmişti. Acaba Paşa hazretleri İsmet’in öldüğünü nereden öğrenmişti?”
Özetle Eygi, Atatürk İsmet Paşa’dan, İsmet Paşa Atatürk’ten hiç hazzetmiyordu diyor. Daha önceki bir yazısında Atatürk’ün kasten öldürülmüş olabileceğine de dikkat çeken Eygi bu yazısında ölümle pençeleşen Atatürk’ün İnönü’nün öldüğüne inandırıldığını açık seçik söylüyor. İnönü’nün öldüğüne inandırıldığı için Mustafa Kemal Paşa İnönü’nün çocuklarına kimseye muhtaç olmasınlar ve tahsillerini yapabilsinler diye servetinden miras bıraktı, diyor. Haksız mı? Atatürk, İnönü’nün sağ olduğunu bilse çocuklarına mirasından burs bağlar mı? Bugün bu sorulara, “Atatürk, İnönü’nün mal varlığı olmadığını biliyordu da onun için böyle yaptı” cevapları veriliyor, ama buna inanan kaç kişi var, doğrusu pek emin değiliz.
Sayın Eygi’nin aynı yazısında bütün bu olayları derleyip toparlayan, yani, Atatürk’e İnönü’nün öldüğüne dair bir kumpas kurulduğu endişesini kuvvetlendiren en önemli satırlar ise kendisine ait bir hatırası:
“O tarihlerde bir gece, zamanın büyük gazetelerinden birinde bir kalıp değişikliği yapıldığını, ‘vefat İsmet Paşa’nın cenazesi resmî devlet töreniyle kaldırıldı’başlıklı bir haber konulduğunu bendenize merhum Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu söylemişti (Milli Gazete, 8 Şubat 2011”
Demek ki o günün önemli gazetelerinden birinde ölüm yatağındaki Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Mustafa Kemal Paşa’ya İnönü’nün öldüğü yalanı söylenmiş, bu yalanı kuvvetlendirmek için de zamanın önemli bir gazetesinde İnönü’nün ölümü ve cenaze töreni ile ilgili, kapalı devre bir yayın yapılmış, bu gazete Atatürk’e gösterilerek de amaca ulaşılmış...
Ne kadar trajik öyle değil mi?
Bugün aziz Türk Milletine düşen o gazeteyi bulmaktır. Elbette, İnönü, öyle bir gazete varsa o gazeteyi Milli Şefliği döneminde imha etmiştir, ettirmiştir. Kendisine “Ebedî Şef” dedirten İnönü’nün paralardan Atatürk’ün resminin kaldırılmasına kadar Mustafa Kemal dönemi izlerini silmek için yaptıklarını biliyoruz, ama Atatürk’ün ölümünden 73, İnönü’nün ölümünden 38 yıl sonra “Gazete Tezgâhını” aydınlatamamış olmamız bile Türkiye Cumhuriyeti’nin kadir kıymetini bilmeyişimiz, bilemeyişimizin acı örneklerinden biri değil mi?
“İnönü” deyince yeni yitirdiğim bir okuyucum geldi hatırıma: Engin Aydın. Emekli Yüksek Hâkim. Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Aydın. Rahmetliyi “Ergenekon” hadisesinde “Silahlı Terör Örgütüne üye olmaktan” tutukladılar, 11 gün içerde kaldı, o kadar kahroldu ki, kansere yakalandı. Şua tedavisi görüyordu. Kardeşi İsmail Şefik Aydın son günlerini ağabeyi ile geçirmek için Giresun’dan gelmiş, telefon etmiş, telefona yeğeni çıkmış: “Babam iyi” demiş, “torunları ile oynuyor.” Ve 45 dakika sonra da kalp krizinden sizlere ömür...
Engin Bey, biz İnönü dönemi ile ilgili yazılar yazdığımızda üzülürmüş, son dönemlerinde, ‘Hasan Bey güzel yazıyor’ demeye başlamış. Sağ olsaydı, İnönü ile ilgili bu satırlara da bir ihtimal üzülürdü ama mutlaka üzerinde düşünürdü.
Kendine rahmet yakınlarına sabır diliyorum
Dünya yalan...
Ve Türkiye bir yalanlar ülkesi maalesef...