İskender Öksüz'ün Millet ve Milliyetçilik Kitabı

Deniz Gezmiş'e dayak atanı da gördüm ben, dayak yiyeni de... Önce dayak atanı anlatayım. Yıl 1970, Cağaloğlu'ndaki TMTF binasının en üst katındaki Ülkü Ocaklarında oturmuş sohbet ediyoruz İstanbullu Ülkücülerle (biz Erzurum'dan gitmişiz görevimiz var). Sefer diye yaşça bizden büyük, Samsunlu ve boksör olduğunu söyleyen birisi, Deniz Gezmiş'le nasıl kavga ettiklerini, onu nasıl benzettiğini anlatıyor, yanındakiler de onaylıyorlar onu. Fakat Sefer Ağabeyimiz, dayak atmasına karşın, Deniz'in gözü pek, yılmaz ve yiğit birisi olduğunu ifade ediyor.

Bu olaydan 1,5-2 yıl sonrası... Mekân Erzurum Atatürk Üniversitesi 1. Öğrenci Yurdu'nun toplantı odası. "Milliyetçi Türkiye" adlı, o yıllarda pek meşhur olan (hepimiz okumuş iman etmiştik tüm yazılanlara) kitabın yazarı Kurt Karaca gelmiş Ankara'dan, bizimle söyleşecek. Rahmetli Kurt Karaca ya da asıl adıyla Fikret Eren yanında daha genç birisi ile geliyor ve bir ara onu bizimle de tanıştırıyor. İskender Öksüz'müş adı. Dergilerden adını biliyorum ben. İskender Öksüz, bu tanıtmayı yeterli görmemiş olacak ki atılıyor hemen ve:

-Deniz Gezmiş'ten dayak yiyen, diyor. Şaşırıyoruz bizler, birbirimizin yüzüne bakıyoruz. Konuşma bitip konuklar gittikten sonra, sınıf arkadaşım ve hemşerim rahmetli Deli Halit, delice soruyor Bayburt şivesiyle:

-Vola o kimidi ele, dayağı yemiş, bi de söylir?

İskender Öksüz Hoca, "Millet ve Milliyetçilik" (Panama Yayıncılık) adlı kitabını yollamış bendenize de... Kitabı görünce, o gün geldi hemen aklıma ve bu anıyı anlatma gereği duydum. İskender Öksüz Hoca ile o günden sonra hiçbir yerde karşılaşmadım.  

Kitaba gelelim bu girizgâhtan sonra. Bilenler bilirler, bendenizin "Kartal Gözüyle Milliyetçilik" adlı 533 sayfalık bir kitabım vardır. Yani millet ve milliyetçilik konusunu araştırmış ve yazmışımdır. İskender Hoca'nın kitabını da bu birikimimle ve kartal gözüyle okudum.

Şunu diyeyim öncelikle: Öksüz Hoca'da Türk Milliyetçilerinin kırk yıldır kurtulmadığı o hastalıktan eser yok... Nedir o? Bilinenleri durmadan, döne döne yinelemek... Hocamız; bilinenleri yinelemek yerine özgün ve güncel bir çalışma yapmayı, yani çetini seçmiş. Bunu başarmış da... Yeni bilgiler edindim, yeni ufuklar açıldı önümde...

Bazı örnekler vereyim bu bağlamda, söz gelimi Fukuyama'nın "Genel Siyasi Tarih Teorisi ve İnsan Tabiatının Değişmez 6 Özelliğini" bir başka yerde, bu açıklık ve çözümleme ile bulabileceğinizi hiç sanmıyorum. "Okuyucumu tek bir millet teorisine ikna etmeye çalışmayacağım" diyor Hoca ve bu sözünde sapasağlam duruyor, bu duruştan da bilgiler yağıyor elbette. Azar Gat, adını duymuşluğunuz var mı? Benim yoktu, bu kitap sayesinde öğrendim, bulursam bu değerli bilim insanının kitaplarını okuyacağım bundan böyle.

Ve son olarak bir eleştiri: Atsız Hoca'nın (benim için önemini ve değerini bilen bilir) dilimize ve gündemimize soktuğu "Siyasi Ümmetçilik" kavramını, Öksüz Hoca da kullanıyor. Ben kitabımda inatla "Ümmetçilik" dedim. Neden? Çünkü siyasisi, gayri siyasisi olmaz ümmetçiliğin. Birileri "İtikadi Ümmetçilik" diye bir karşıt kavrama sığınadursunlar, ben siyasi erek gütmeyen ümmetçi hiç görmedim. Kendimizi kandırmayalım; gelin şu "Siyasi"yi atalım "Ümmetçi"nin yanından söz birliği ile olur mu?  

Yazarın Diğer Yazıları