İşkencenin de yeni adı "Ergenekon" mu oldu?
Ümraniye Soruşturması kapsamında gözaltına alınan ve tutuklanan isimlerin ruh ve fizik sağlıklarındaki bozulma endişe yaratıyor
Son günlerde gelen okur mektupları hep aynı kaygıyı dile getiriryor. Soru aynı:
“Ya sizi de Ergenekoncu yaparlarsa?”
Kırk tilki laf döndürüyor kafamda:
“Ergenekoncu” yapılmak kötü bir şey mi? İnsan “Ergenekoncu” yapılabilir mi, yoksa bu genleriyle, milli kodlarıyla ilgili, içgüdüsel bir tavır mıdır? “Ergenekoncu” olmaktan korkulur mu? Neden? Nasıl?
“Ergenekoncu olunmaz Ergenekoncu doğulur”du eskiden. Her Türk, ’tarihin varisi’ olarak bu kutlu mirasla doğar, kimliğini har vurup harman savurmamayı öğrenerek büyürse ’olur’du.
“Ergenokoncu” doğan Türk çocuklarını besleyip büyütenler türedi sonra. Onlardan işbirlikçi, teslimiyetçi, hain, hatta katil yaptılar. Ergenekon kimliği lanetlendi. ’Lanetli Türkler’ artık ’yurdun değil, korku imparatorluğu zindanlarının adı olan Ergenekon’a tıkılmaya, orada adı Börteçine olan ’kurd’un rehberliğine değil, ’tiran’ın insafına terk edilmeye başlandı. Ve ’bu Ergenekon’ itiraf ediyorum korkutucuydu.
Ne demişti İlhan Selçuk, gözaltında geçen günlerden sonra yazdığı yazıda: “Bizim evi bastıkları saatlerde, daha sonra polislerle yolda, Emniyet’te ve savcılıkta bana bir şey olsaydı, pattadak nalları havaya dikseydim, neler olacağını sevgili savcım hiç düşündü mü?.. Damgayı yiyecekti:
- Katil savcı!..
Yazık olacaktı sevgili savcımıza...”
“Savcı Zekeriya Öz’ün mart ayı sonunda yayımlanmış bu yazısına kulak asmadığını” gören Selçuk, aradan 6 ay geçtikten sonra ne yazıyor peki: “Cezaevinde yatan Kuddusi Okkır öldü...
Yaşam tehlikesi kapsamında yaşayan Ayşe Asuman Özdemir ve Ferit İlsever zorunluk karşısında serbest bırakıldılar...
Ya Şener Eruygur?.. Bıçak sırtında... Sorumlu kim?..
Ergenekon davası artık dava olmaktan, soruşturması da soruşturma olmaktan çıkmıştır...
E. Orgeneral Şener Eruygur hastanede bıçak sırtında yatarken savcı Zekeriya Öz’ün girişimiyle tahliye edildi...
Bugün 6 ay önce bu köşede yayımlanmış yazıma uygun biçimde diyorum ki: Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz yatıp kalkıp Şener Eruygur’un yaşaması için dua etsin... Çünkü bundan böyle yapabileceği başka bir şey yok...”
Listeye dün bir isim daha eklendi. Emekli Orgeneral Hurşit Tolon da hastaneye kaldırıldı!
Allah akıl versin!
Vakit’in önceki gün birinci sayfadan verdiği bu haber, insanlığın bittiği yerde yazılmış olmalı. Radikal’den Tüker Alkan, “insaf, empati, acıma ara ki bulasın” diyor.
Ahmet Hakan’ın Vakit’e katkısı(!) ise trajik: Soruşturulmaktan ve yargılanmadan yırtmak için dünya değiştiriyorlar. Ölüyorlar yani... Ne yani? “Mezara tahliye” olan “uyanık” Ergenekoncular çıkmadı mı bu memlekette? Bence Vakit’in tıynetine şöyle bir başlık atmak daha da yakışırdı: “Ergenekoncular bunu hep yapıyor: Ölüyorlar ve soruşturmadan yırtıyorlar.”
++++++
Türklerİn en çok sorduĞu soruya cevap:
Memleketin hali bu olacak
2008...
İzmir Atatürk Lisesi’ne yapılan baskında, 3 Atatürk büstü, 2 Gençliğe Hitabe, 8 Nutuk ele geçirildi. Öğrencilerin beynini yıkamaya çalışan 9 “Atatürkçü yobaz” öğretmen açığa alındı.
2009...
Kadıköy Anadolu Lisesi’nde gizli gizli “Atatürk’ü anma töreni” yapıldığı duyumları alan Milli Eğitim Müfettişleri, operasyon düzenledi. 200 öğrenci ve 11 öğretmen, İstiklal Marşı söylerken suçüstü yakalandı. Pencereden kaçmayı başaran “elebaşı” fizik öğretmeni aranıyor.
2010...
Milli Eğitim Şûrası’na yakasında Atatürk rozetiyle katılıp, “Burası şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz” diye slogan atan 3 “meczup” öğretmen, dövülerek salondan atıldı.
2011...
Galatasaray Lisesi’nin yatakhanesinde yapılan aramada, yastıkların arasına gizlenmiş halde, 71 Türk bayrağı, 28 Atatürk posteri bulundu. Yatakhane mühürlenip, ilaçlandı... Vefa ve Haydarpaşa liselerinde, iPod’larına “10’uncu Yıl Marşı” yükleten 129 öğrenci, ibret-i alem için falakaya yatırıldı. Bahariye İlköğretim Okulu’nda “Andımız”ı okuduğu saptanan 7 ila 11 yaş arasındaki 90 öğrenci ise psikolojik tedavi altına alındı.
2012...
Gece 04.00 sularında ellerinde çiçeklerle duvardan atlayarak Anıtkabir’e girmeye çalışan 3 öğretmen ve 14 öğrenci, belediye zabıtaları tarafından coplandı. Zabıtaları protesto için toplanan Gazi Üniversitesi öğrencileri, tazyikli su ve göz yaşartıcı bombayla dağıtıldı.
2013...
“Şerefli gazeteci Ali Kemal’e iade-i itibar gecesi” nde olay çıktı. Hasan Tahsin posteri açan Dokuz Eylül ve Ege Üniversitesi’nin “gerici” doçentleri, linç edildi.
2014...
Kemalistler, Makedonya’dan TV yayınına başladı. Programlara katılan 8’i rektör 17 profesör, meslekten tart edildi. Makedonya’ya nota verildi. Milli Eğitim Bakanlığı, Makedonya’nın Ankara Büyükelçiliği’ne siyah çelenk bıraktı.
2015...
Florya sahilinde “Atatürk yuvası” ortaya çıkarıldı. İzinsiz kamp kuran ve çadırlarında “Atatürk ilkeleri” eğitimi vermeye çalışan 5 öğretmen ve 78 öğrenci, “kıyı kanununa muhalefet” ve “fuhuş”tan savcılığa çıkarıldı. Çadırlar yıkıldı.
2016...
Dolmabahçe’de İngiliz firkateyninde kutlanan “19 Mayıs Vahdettin Efendimize Saygı ve Gençlik Bayramı” törenlerine gölge düştü... Samsun’da korsan gösteri yapmaya kalkışan 19 Mayıs, 18 Mart, Karaelmas ve Karadeniz Teknik öğrencilerine ateş açıldı.
2017...
Avrupa Birliği, Atatürkçü Düşünce Derneği’ni terör örgütleri listesine aldı. ODTÜ ve İTÜ’de derneğe bağış toplayan 38 örgüt mensubu genç, tutuklandı. Gençlerin ana-babalarının da, 10 yıl önce Tandoğan mitingine katıldıkları, hatta 12’sinin Çağlayan mitingine de gittiği tespit edildi.
2018...
ABD, Fransa’dan Malta’ya geçmeye çalışan Erdoğan Teziç’i paketledi... Yıkıcı faaliyetlerde bulunan eski YÖK Başkanı, Paris’teki Bosna Büyükelçiliği’ne sığınmıştı. Bosna’ya nota verildi. Boliç dövüldü.
2019...
BM, Atatürkçülerin “mülteci” kapsamına alınamayacağını açıkladı.
2020...
Atatürkçüler, Toroslar’da kıskaca alındı. Stratejik ortağımız ABD, Atatürkçülerin imhası için, insansız uçaklarla anında istihbarat vereceğini açıkladı.
Geçen sene yazmıştım bunu. Düzeltir, özür dilerim... 2020’ye kalmaz çünkü.
* Yılmaz Özdil/ Hürriyet
++++++
Terör makİnEsİ
Son teknoloji susturucu
Güngör Mengi “susturucu takılmış bir silâh”a benzetiyor Ümraniye Davasını. Tespiti şöyle:
“Sanki iktidar muhaliflerini suçlama kabiliyeti olan bütün pislikler vakumlu süpürge ile toplanmış, bir torbaya doldurulmuş, üstüne de “Ergenekon” yazılmıştır.
İktidarın elinde bu soruşturma toplumsal muhalefeti bastırmak için kullanılan bir terör makinesi halini almıştır.”
++++++
Oray, Fehmi Koru Fişleme Merkezi’nden bildiriyor
Gözümde şöyle bir sahne canlandı: Gazeteci sabahın erken saatlerinde Cihangir’deki evinde uyandı. Uyku tutmamıştı. Kapının önüne bırakılan gazeteleri içeri aldı. “Oruçlu olmasam bir kahve yapardım” diye içinden geçti. Birkaç ay Amerika’da kalmış, kurs görmüştü. Sabahları filtre kahve içme alışkanlığını oradan uyarlamıştı kendine.
Bilgisayarının başına geçti asistanından gelen mail’lere baktı, dosyalanan özel haberlere, fişlenen bilgilere. ’Abdullah ne yapıyor acaba’ diye düşündü, can arkadaşının Amerika’da derin uykuda olduğunu hatırladı.
Gururla kendi yazılarına baktı. Her zamanki gibi yine bir başyapıt kaleme aldığını düşündü, göğsü kabardı.
Tam o sırada bir flaş haber yanıp sönmeye başladı. Tuncay Özkan gözaltına alınmıştı. Birden yerinden fırladı. Heyecandan oturamıyordu, evin içinde dolaşıyor, ne yapacağını düşünüyordu. İlk önce “Ali, duydun mu olanları, ne müthiş” diye köşe yazarı meslektaşını aradı. Kendisine hafiften amatör bir casus imajı veren Ray-Ban’in Wayfarer modeli gözlüklerini taktı. Aynadaki görüntüsüne baktı, hoşnuttu. Evin içinde biraz da gözlükle dolandı, zıpladı, neredeyse çiftetelli oynadı ve sonra aklına televizyonları açmak geldi. Kanal 24’ten gelişmeleri dinlemeye başladı. Haberler geldikçe sevincine sevinç katılıyordu. Adnan Bulut, Duygu Dikmenoğlu adlarını duyunca daha da mutlu oldu. Artık her şey yerli yerine oturmuştu. Koltuğuna yığıldı, ekranın önünde göbeğini kaşımaya başladı.
Acaba Yeni Şafak yazarı Fehmi Koru’nun dün sabahı böyle geçirmiş olma ihtimali yüzde kaçtır?
* Oray Eğin / Akşam
++++++
Artık herkes sanık aday adayı
Ümraniye soruşturmasının, Ergenekon’u korku tüneline dönüştüren asıl gelişmesini Mustafa Mutlu yazdı dün:
“Suçlamalar, ”Halkı TC Hükümeti’ne karşı silahlı isyana tahrik etmek“ten çıktı ve ”Halkı TC Hükümeti’ne karşı isyana tahrik“e dönüştü...
Buna bir de ”Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik“ suçu eklendi!
Yani artık herhangi bir kişinin gözaltına alınması için, işin içine silahı, kavgayı, gürültüyü, darbe planlarını sokmuş olması gerekmiyor.”
Yani artık hepimiz, hepiniz birer zanlı adayısınız... Sanık aday adayı!
Mutlu haklı olarak soruyor: “İyi de bu ”tahrik“in sınırı nerede başlayıp, nerede bitiyor?”
Evet suç işleyip işlemediğimizi nereden bileceğiz? İktidarın ’o gün ne tarafından kalktığı’ mı belirleyecek bu ülkede yaşayan insanların kaderini?
Mutu Ergenekoncu gibi davranıyor ve çıkış için hodri meydan diyor: “Yani ”laiklik karşıtı eylemlerin odağı“ bulunmuş bir iktidar partisine muhalefet etmekse suç...
Anayasada yazılı ilkeleri savunmaksa...
Arsa peşkeşlerine karşı çıkmak, hayırseverlerin gönüllerinden kopan yardım paralarını şahsi hesaplarına aktaranlara ” Durun, yapmayın “ demekse...
Ve tüm yurtseverlerden ”uyanık olmalarını“ istemekse...
Bu ülkedeki milyonlarca kişi bu ’suç’u işlemeye devam ediyor hâlâ!”
++++++
Dünyayı saran felaketler
Şükrü Yüksel adlı okurumuzun gönderdiği karikatürün orjinali Chattanooga Times Free Press’in ünlü çizeri Clay Bennett’a ait. Pulitzer ödüllü karikatürist, dünyanın başına gelen en büyük felaketleri yorumlarken ABD’nin payına Bush’u düşürmüş. Bizim mizahsever Türkler de hemen durumu Türkiye’ye uyarlamışlar. Bush’un müttefiki Erdoğan’ı listeye Türkiye hanesinden ekleyivermişler. Karikatürist İbrahim Tapa aracılığıyla, karikatürhaber.com sitesinde yayımlanan bu haliyle de dünyayı saran felaketler konusunda etkili bir mesaj olmamış mı? Myanmar sel, Çin ve Endonezyo deprem, Şili yanardağ patlamalarıyla mücadele ederken, kendi vatandaşlarınca ABD’nin başının Bush, Türkiye’nin başının da Erdoğan ile beldada olduğunun düşünülmesi yeterince anlamlı değil mi?
++++++
SİZDEN GELENLER
"Ergenekon"da hiç Alman tutuklandı mı?
Yenişafak’ta Aydoğan Vatandaş’ın reklamını yaptığı kitabından ipuçları veren Yiğit Bulut’un alıntılarını sizin aracılığınızla okudum ve haberdar oldum. Bu kitapta Ergenekon’un Alman kökenli bir oluşum olduğu ve Deniz Feneri yolsuzluğunun Alman Devleti eliyle yürütülen bir komplo olduğu savunuluyorsa, merak ediyorum bu Ergenekon operasyonu kapsamında tutuklanan hiç Alman varmı? Olur ya unutmuş olabilirler. Senaryolar bazen film oynarken isteğe göre değiştirilebilir. Kitabı yazmakta geç “kalmış-lar.” Hala Türkiye ayağı korkusuyla, biten davayı bile düzmece görebiliyorlarsa onlara Allah’tan hidayet, kalp ve göz açıklığı dilerim.
* Hüseyin Soydabircan /KONYA
* * *
Çocuk avutmuyoruz
Almanya’ya gidipte aklanıp geleceği yerde burda bir TV kanalında çıkmış salya sümük ağlıyor Zahid Bey. Belli ki büyük bir devletin. önemli bir kurumunun başında olduğunu unutarak.
Çocuk avutmuyoruz Zahid Bey devlet yönetiyoruz!
Ha sahi sana “ananı da al da git” diyen olmadı dimi?
* Hasan Hüseyin Sever
++++++
Okurun Sözü
Sıra geldi bizlere! Saatlerimizi 06:00’ya kuralım.. AKP’ye oy vermeyip eleştirenler
hazır olsun..
* Ferdağ Yılmaz
++++++
MİNİ YORUM
Suç ve ceza mekanizması işlesin
Can Ataklı “herkesi dinlemiyoruz” diyen Emniyet İstihbarat Müdürü’nü doğruluyor: “ Herkes dinlenmiyor elbette, iktidar canı kimi isterse onu dinliyor.” Nurseli İdiz’in gözaltında yaşadıklarını Mehmet Yılmaz yazdı: “Pis bir hücrede, tuvalet káğıdı, diş fırçası, temizlenmek için yeterli olanak yok. Çamaşır-çorap değiştirmek yasak, içecek temiz su yasak, yastık ve çarşaf yasak!”
Yazdık yine yazalım: İşkencenin her türlüsü insanlık suçudur. Azı çoğu, fizikisi, psikolojiği farketmez. Plan, adını Ergenekon koyduğunuz soruşturmanın mahşere kadar devam etmesi, karar duruşmasının da ahiret gününe denk gelmesi değil ise, zanlı ve sanıklarla ilgili hukuki süreci ivedi ve adil biçimde işletin, suçluları cezalandırın. Suç varsa, ceza da vardır. Ama işkence ceza değil, suçtur!
* Selcan TAŞÇI