İşin aslı attıkları nutuklardaki gibi değil

Yaşanmış bir olayı nakledeceğim bugün size. “Kahramanlarımız” daha da mağdur edilmesinler diye yer, zaman, isim adlarını es geçiyorum. Bütün bunlardan bağımsız olarak “içerik” başlı başına “skandal” zaten.

Yurt dışında yaşayan bir yakınımla konuştuk önceki gece. Hanidir -derler ya- kavuşmak için gün sayıyorduk. “Gelemiyorum” dedi.
- Neden?
“Neden”i “memleket meselesi” :
Avrupa’da yaşayan iki Türk; biri “bizimki” , öteki de yakın dostlarından biri. Biri özerk bir kurumda, öteki “Türkiye Cumhuriyeti”ni temsil makamlarından birinde görevli. Günlerden bir gün, ülkenin pek meşhur şehirlerinden birine “fuar gezmesi”ne gitmişler. Uluslararası fuarda, Türkiye standlarında memleket havası alır, soydaşlarıyla sohbet, muhabbet ilerlerken ne görsünler;
Türkiye’ye ayrılan alanın hemen dibine “Kürdistan” standı iliştirmişler. Üç dilde (Türkçe yok bu üç dil içinde) dev bir bildiri, yanında da yine “gözlü de görsün gözsüz de” ebadında bir harita.
“Malum harita” da değil ha...
“Kayseri’ye kadar Kürdistan” diyor “bizimki” ;
Güneydoğu, Doğu, İç Anadolu’nun bir kısmı buhar olmuş!
Erzurumlu olan arkadaşı dayanamamış, standdakilere sormuş:
- Bakıyorum sınırları her gün biraz daha büyütüyorsunuz, Erzurum’u nasıl dahil ettiniz Kürdistan’a?
Gelen cevap, hımmmm, nasıl desem, eeeııııı, şey yani, hıh buldum:
“Provokatif.”
Öyleydi, böyleydi derken hararet yükselmiş. Cart diye indirivermiş Türk topraklarını “Kürdistan” yapan haritayı “bizimki” .
Sonrası itiş-kakış; çarşı karışmış.
Şahsen ben “ellerinize sağlık” dedim.
Bağımsız Türk yargısı(!) “darp” demiş!
Evet evet Türk yargısı;
“Kürdistancılar” da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı çıkınca tutanaklar vs. buraya yollanmış; şimdi memleketine ayak bastığı anda “kapıda karşılayacak” bizimkini Türk polisi!
Sonra doğru savcıya;
Eh bir de “açılımcı” , hani şu “Oslo” da kayda giren “PKK’nın talebi doğrultusunda atanan kamu görevlileri” kontenjanından bir savcıya da rastlarsa...
***
Şaka gibi!
Hani “misliyle karşılık” , “milliyetçi söylem” , “hainler, Vandallar” nutuklarından geçilmiyor ya şu ara, bilin diye anlattım;
“Kürdistan” standı açanlara değil, o standı yıkanlara hesap soruyor “devletimiz” hâlâ! Diyeceksiniz ki “kaba kuvvet” ;
Okul yakmak, Atatürk heykellerini yıkmak, ana kuzularına kıymak değil mi?
“Kürdistan” standı, bu “devlet” için okullarından, evlatlarından, banisinden kıymetli mi?

Geçmiş olsun...

Önceki gece geçirdiği beyin kanaması dolayısıyla hastaneye kaldırılan ve yoğun bakımda bulunan Hürriyet yazarı, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükrü Kızılot’a acil şifalar diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları