IŞIKLI ORDU...
Dün, Türk Ordusu’nun yeni komuta kademesi belli oldu.
KKK Orgeneral İlker Başbuğ Genelkurmay Başkanı, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Işık Koşaner de, Kara Kuvvetleri Komutanı oldu. Atamalar 30 Ağustos’ta yürürlüğe girecek.
Bilindiği gibi, her Ağustos’ta komutan atamaları sürecinde spekülasyonlar yapılır. Her kesim kendisine pay çıkarmaya çalışır:
Yeni komutanlar şahin mi, güvercin mi?..
Ordunun hükümetlere karşı tavrı değişecek mi?..
Gelen gideni aratacak mı?..
Ya da, önceki istediğimiz gibi çıkmadı, yenisi bizim gibi mi düşünüyor, diye...
BAŞBUĞ KOMUTASINDA IŞIK’LI ORDU
Bu soruların yanıtları önümüzdeki süreçte belli olacak.
Ama yanıtları herkes kendisine göre değerlendirecek. Ve bu böyle yaşam boyu sürüp gidecek.
O nedenle biz yönümüzü “sivil demokrasi” ve sandığa çevirip, demokrasinin neresinde olduğumuzu konuşmalıyız.
Türk Ordusu’nun yeni komuta kademesiyle ilgili ise, şimdilik “Başbuğ komutasında Işık’lı ordu” diyebiliriz.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na “Işık” paşanın gelmesinin yanı sıra, ondan boşalan Jandarma Genel Komutanlığı’na bir başka “Işık” paşa geldi: Orgeneral Atilla Işık..
ALÇAKLIK
TESCİLLENDİ!..
Öte yandan, bir başka konuya dikkat çekelim.
27 Temmuz Pazar günü İstanbul Güngören semtinde 17 insanımızın parçalanmasına neden olan bombaları koyanlar kesinlikle netleşti. Geçen yazımızda dediğimiz gibi: PKK!..
Ancak, PKK’nın siyasi partisi DTP ve kimi sözde Prof. ve aydınlar “Hemen önyargılı olmayalım!..”, “Peşin adres göstermeyelim!..” ve “Hemen suçlamayalım!!! El Kaide de olabilir!..” gibi laflar etmişlerdi.
Önceki gün İçişleri Bakanı Beşir Atalay resmi açıklamasını yaptı ve bombayı koyan PKK’lıların da yakalandığını açıkladı.
Şimdi ne demek gerekir acaba?..
HABLEMİTOĞLU:
“GÖRÜNMEYEN BİR EL...”
Geçen haftaki yazımda, adına Ergenekon denen Ümraniye Davasında, Dr. Necip Hablemitoğlu’nun adının geçtiğini ve bunun kimi kesimler tarafından kışkırtıcı haberlerde kullanıldığını söylemiştim.
Hablemitoğlu kimdi, hangi görüşleri savunuyordu, yaşarken bile başına neler gelmişti?..
Bunların hepsini kendi ağzından açıklamıştı. (Yakında yeni baskısı çıkacak “Altın ve Suikast” adlı kitabımızda ayrıntıları bulacaksınız.)
Kendisini “istihbarat tarihçisi” olarak tanımlayan ve ölümünden önce de sürekli sözlü ve eylemli tehditlere uğrayan Hablemitoğlu, katledilmeden önce, milyonlarca insana çarpıcı açıklamalarda bulunuyordu:
3 Hiç kimsenin cesaret edemediğini yaptım,
3 Cumhuriyetçiyim diye üniversiteden üç kez uzaklaştırıldım,
3 Bu koşullarda aydın kalma mücadelesinin onurunu taşıyorum,
3 Görünmeyen bir el bunları koordine ediyor,
3 Türkiye karşıtı çalışanlar Türkiye’den uzaklaşıncaya kadar mücadele edeceğim.
“Görünmeyen el” şimdi görünüyor mu acaba?..