IŞİD karşısında başarılı olmanın ön şartı

ABD başta olmak üzere Batı ve Orta Doğu’daki müttefiklerinin El Kaide’den sonra en büyük düşmanı olan IŞİD’e karşı nasıl bir mücadele stratejisi izleyeceklerini tartıştıkları günlerden geçiyoruz. Gerçi Obama, ABD’nin IŞİD ile mücadele stratejisini açıkladı ancak bunu nihai eylem programı olarak kabul etmek mümkün değil. Orta Doğu gerçekleri, Washington’da masa başında hazırlanan planı yeniden şekillendirecektir. Obama’nın açıkladığı eylem planı üç aşamalı. Birinci aşamada halen devam etmekte olan IŞİD’in hava kuvvetleri ile bombalanmasına devam edilecek. İkinci aşamada zaten başlamış olan Bağdat ve Erbil’in (ve belki/kaçınılmaz olarak) Suriye’de muhalefetin silahlandırılması süreci devam edecek. Üçüncü aşamada savaş Suriye’ye taşınarak, Suriye’deki IŞİD karargahları vurulacak.

Bu planın oluşması sürecinde Ankara dahil Orta Doğu’da Amerikalı yetkililerin yaptıkları görüşmelerde altını çizdikleri husus, IŞİD’i yok etme operasyonlarının Suriye’de Beşşar Esad rejiminin güçlenmesini sağlamasına izin verilmeyeceği idi. Ayrıca Amerikalı yetkililer, IŞİD’in Suriye’de imha edilmesi sonrasında IŞİD’den doğacak boşluğu Beşşar Esad rejimin doldurmasının mümkün olmadığını ileri sürdüler. Ankara dahil Orta Doğu’daki aktörler de IŞİD’in yok edilmesinin Esad’ın güçlenmesine izin vermemesi gerektiğinin altını çizdiler.
Hemen altını çizelim. ABD’nin ve müttefiklerinin kabul etmesi gereken bir gerçek var. IŞİD’i ve benzeri örgütleri Orta Doğu’da etkisizleştirmenin tek yolu, Suriye’de Beşşar Esad rejiminin iktidarda kalmasını kabul etmek hatta ona yardımcı olmaktır. Aksi takdirde Irak-Suriye-Ürdün-Lübnan ve Türkiye ekseninde adı IŞİD veya bir başka şey olan Selefi örgütler güç kazanmaya devam edeceklerdir. Diğer bir ifade ile Suriye’de Esad rejimini ABD ve müttefikleri kabul etmezler ise Orta Doğu’da başlayan bölgesel iç savaş yayılarak devam edecektir. 2001’de mi Selefilik daha güçlü idi 2014’te mi diye bir soru sorduğunuzda verilecek cevap 2014’tedir. Diğer bir ifade ile değişik nedenler ile de olsa son 10 yıl Selefiliğin zafer yıllarıdır.
Bu savaştan da uzun vadede galip çıkacak olan Sünnilik veya Şiilik değil, Selefilik olacaktır. Esasen 1978’den buyana Selefilik İslam dünyasında Sünnilik aleyhine gelişmesini sürdürmektedir. Altı çizilmesi gereken husus Selefiliğin Sünnilik olmadığıdır. Selefiliğin Sünnilik olabilmesi için Sünniliği sadece Hanbelilikten ibaret sayarsanız, zorlama ile Selefiliği Sünnilik sayabilirsiniz ancak Sünnnilik sadece Hanbelilik değildir. Hanefilik, Malikilik ve Şafiliği inkar eden ve dışlayan Selefi anlayış Sünnilik ile derin bir çelişkiyi içinde taşımaktadır. (Keşke Başbakan ve Dışişleri Bakanı Osmanlı ülemasının Vahabilik karşısında aldığı tavrı okumuş ve anlamış olsalardı.)
İsrail, Esad’sız Orta Doğu’da Selefiliğin güçleneceğini anlayarak, Esad’ın tasfiyesini hedefleyen Suriye politikasını değiştirmek zorunda kalmıştır. Bugün Obama yönetiminden “Esad karşıtı” mesajlar gelse de muhtemelen bir manevra ile Esadlı bir Suriye çözümüne yaklaşacaktır. Bunun farkında olan Washington’da da güçlü bir lobi, sadece Yahudi lobisi/bir bölümü değil, ABD’nin, Orta Doğu’da Sünnni rejimlerden aradığı desteği bulamaması durumunda İran ve Suriye’ye yaklaşmaması gerektiğini savunarak ön almaya çalışmaya başlamıştır. Sonuç olarak, Esad’lı Suriye gerçeğini kabul etmeden Orta Doğu bölgesel iç savaşını engellemek mümkün değildir.

Yazarın Diğer Yazıları