Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Cahit Armağan DİLEK
Cahit Armağan DİLEK

İşgalci ABD Fırat'ın doğusunu terk eder mi?

Trump, Aralık 2018'te IŞİD'e karşı zafer ilan edip Suriye'deki askerlerini çekeceğini açıklamıştı. Trump'ın kararı Arap saçına döndü ve asker çekme olmadı. Aksine Suriye'den asker çekmeyi organize etme adına Suriye'ye ilave askerler gönderildi.

Sonrasında ABD'nin Suriye'den çekilmeyeceği bölgede yeniden konuşlanacağı yani askeri kuvvetlerini yeniden konuşlandıracağı, hatta bu kapsamda Irak'taki askeri varlığını artıracağı duyuruldu.

Mayıs 2018'e gelindiğinde ABD'nin varlığına yönelik artan saldırı tehdidi nedeniyle Ortadoğu genelinde 1500 asker daha konuşlandıracağı açıklandı. Haziran 2019'da ise Umman ve Basra körfezlerinde meydana gelen saldırılar üzerine Suudi Arabistan'a 1000 asker göndereceği açıklandı.

15 Mayıs'taki köşe yazımda bu gelişmeleri ABD önleyici işgale hazırlanıyor diye yazmıştım.

Ağustos 2019'da Türkiye ile varılan güvenli bölge mutabakatı kapsamında sınır hattındaki havadan ve karadan devriyelerde görev almak üzere yüzlerce Amerikan askerinin Suriye'de görevlendirileceği haberleri geldi.

ABD güvenli bölge mutabakatını güvenlik mekanizması olarak tanımladı ve uzun dönemli bir mekanizma olacağını duyurdu. Bu kapsamında oluşacak bölgeyi, ki Fırat doğusunda sınır hattının belli bir bölümünde 5-9 km derinliğinde oluşacak bir tampon bölgedir, güvenlik mekanizması sahası olarak adlandırdı. Güvenlik mekanizmasının Türkiye'nin sınır güvenliğiyle ilgili kaygılarını gidereceğini, SDG/YPG'nin güvenliğini sağlayacağını böylece SDG'nin IŞİD'le mücadelesinin aksamayacağını ifade etti.

14 Eylül'de Suudi Arabistan'da Aramco petrol tesislerinin vurulması üzerine Suudilerin petrol üretimini durdurmasıyla dünya petrol fiyatları ilk anda yüzde 5 oranında arttı. Saldırıyı Husiler üslense de ABD'den gelen açıklamalarda İran sorumlu tutuldu. İlk başlarda temkinli yaklaşan Suudiler de daha sonra İran'ı sorumlu tutan açıklamalarda bulundular. Bununla birlikte saldırıyı İran'ın yaptığını gösteren somut kanıtları saldırının üzerinden geçen 10 gün geçmesine rağmen halen sunamadılar.

Konuyla ilgili olarak 18 Eylül'de Halk Tv'de katıldığım programda vurulan hedefler incelendiğinde saldırının iyi çalışılmış sofiste bir operasyon olduğuna dikkat çektim.

Hedeflerin mevki ve mesafesi dikkate alındığında Husilerin yapmasının mümkün olmadığını, İran'ın bile böyle hassa bir operasyon imkan kabiliyetinin olamayacağını, dolayısıyla ABD/İsrail'in arkasında olacağı, organize edeceği ve hatta bizzat kendilerinin icra etmiş olabileceğini,11 Eylül saldırılarına benzer bir senaryonun hiç de gözardı edilmemesi gerektiğini belirttim.

Burada Suudilere düşen rol hava savunma sistemlerinin başarısız olmasını sağlamak olacaktı.

11 Eylül saldırısı nasıl ABD'ni terörle küresel mücadele bahanesiyle önce Afganistan sonra Irak'ı işgal etmesine gerekçe yarattıysa belki de Suudi Arabistan'ın petrol tesislerin vurulması nedeniyle küresel petrol arzındaki düşüş ve aşırı fiyat artışlarının yaratacağı tehdidi bertaraf etmek için yeni bir senaryonun uygulanması fırsatı yaratılabilirdi.

Bunun başında Körfez'de İran karşıtı oluşturulmaya çalışılan ittifaka daha fazla ülkenin katılmasının sağlamak geliyor. Nitekim ABD liderliğinde kurulan petrol tankerlerinin güvenliğini sağlamayı hedefleyen, halen İngiltere, Avustralya ve Bahreyn'in bulunduğu Uluslararası Deniz Güvenliği Koalisyonuna S.Arabistan ve BAE de katıldıklarını açıkladı.

Ve önceki gün S.Arabistan ve BAE'nin talebi zerine ABD özellikle hava ve füze savunmasına odaklı savunma amaçlı olarak ABD askeri gönderilmesine, ayrıca bu iki ülkenin kendilerini savunma kabiliyetlerini geliştirmek için ekipman tedariğini hızlandırma kararı aldı.

Ne demiştik yukarıda ABD bırakın asker çekmeyi önleyici işgale hazırlanıyor... ABD İran'a karşı İran toprakları üzerinde doğrudan bir saldırı yerine yaptırımlarla İran ekonomisinin çökmesini, rejimin zorda kalmasını hedeflerken İran'la sıcak çatışmayı Suriye, Irak, Lübnan, Yemen'de yapmayı, buralardaki İran varlığını etkisiz hale getirip İran'ı içine çekilmeye zorlamayı planlıyor.

Aramco tesislerinin vurulmasından sonra İran'daki bir hedefin vurulması yerine Suudilerin de katıldığı hava saldırısında Suriye'de Deyrezzor'daki İran hedeflerinin vurulması buna örnektir.

Erdoğan Suriye'deki durumun suhuletle mi çözülecek yoksa derinleşecek mi önümüzdeki aylarda göreceğiz derken bu tür gelişmeleri mi kastediyordu?

Bu arada ABD'li diplomat Jeffrey'nin bir kez daha Suriye ordusunun Fırat doğusuna girmesine, SDG'ye saldırmasına izin vermeyeceğiz açıklaması gözden kaçmasın.

Erdoğan'ın son açıklamalarında Fırat doğusunda ABD'yi suçlarken operasyon konusundan bahsetmeyip bir şekilde halledeceğiz demesi ne anlama geliyor?

Örtülü işgal ile bölgede varlığını iyice artıran ABD, toprakların asıl sahibi Şam yönetimine bile izin vermeyeceğini belirtirken Fırat doğusunda askerlerini çekip SDG'yi terk edip Türkiye'nin operasyonuna sessiz kalır mı?

Gelişmeler, asker-politik-ekonomik konjonktür, ABD'nin planlarının yürüyeceğine işaret ediyor. Eğer Ankara ABD'nin en beklemediği hamleyi yapıp Şam ile hemen somut işbirliği yapmazsa.

Yazarın Diğer Yazıları